2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
92
Okunma
Mekân: Karanlık bir gölge perdesi...
Vakit: Bayramın son demleri, akşam ezanıyla veda vakti…
Oyunda: İki zat-ı şerif...
Biri Kalburabastî Efendi – zât-ı himmetkâr ve keramet ehli bir Hacivat, diğeri Delibal Hazretleri – zât-ı mütehayyir ve her daim aykırı bir Karagöz.
Perde açılır. Gökten rahmet inmektedir, çünkü Kalburabastî Efendi secde hâlindedir.
Karagöz bir yandan tulumbacıya laf atar gibi eğlenir, bir yandan da Bayram’a vedaya hazırlanır...
Hacivat (Kalburabastî Efendi):
Şehri himmetle bezeyen, evlere tebessümle gelen, Bayram-ı mübarek artık sefere hazırlanıyor Karagöz’üm. Gönüllerde bir hoşluk bırakarak, Gidiyor, lakin dönecek inşallah, eğer sen onu gıybetle uğurlamazsan!
Karagöz (Delibal Hazretleri):
Uğurlar ola Bayram, uğurlar ola!
Ben seni şeker niyetine bekledim,
Ama tuttum pideyle kandil arası bir kalabalığa denk geldim!
Ey Kalburabastî, senin kerametlerinden bahsederken tencereler kaynıyor,
Duyduk ki çorbanı içenlere iki yudumda sabır, üç yudumda af gelir miymiş?
Hacivat (Kalburabastî Efendi):
Aklın var, lakin hepsi tek ciğerde toplanmış Delibal Hazretleri!
Benim çorbam değil, niyetim kaynar!
Bir defasında aşure dağıtırken,
Kazanın altı yanmadan üstü kaynamıştı...
Keramet dediler, ben sadece “ateş dualıydı” dedim.Ama neylesin beşer, dumanı görünce meczup arar!
Karagöz (Delibal Hazretleri):
Ben bir keramet duydum senden Kalburabastî!
Geçen sene Ramazan bitiminde tatlı kalmadı diye, Kendi gölgeni şekerle ovup halka "şerbet niyetine" dağıtmışsın! Gerçek mi bu, yoksa ben gölgede fazla mı kaldım?
Hacivat (Kalburabastî Efendi):
Hayır, hayır, onu ben değil, halamın oğlu Dürzi Hilmi yapmıştı!
Ama ben bir gece bayramlık elbise bulamayana
"Sabah ezanı kadar niyet et" dedim,
O da sabaha kadife cübbeyle uyandı.
Ne bileyim, gönül niyetiyle boyanırmış da, kumaşa işlemiş meğer!
Karagöz (Delibal Hazretleri):
Heey Kalburabastî Efendi,
Bayram uğurlanıyor, sen keramet anlatıyorsun!
Ne diyelim şimdi:
“Hoş geldin Ya Hüzün, uğurlar ola Ey Şekerli Neş’e” mi?
Hacivat (Kalburabastî Efendi):
Ağzın bal da değil, pekmez Karagöz’üm...
Ama dinle:
Bayram gitmez aslında.
O saklanır.
Gönlü geniş olanın içine girer.
Dar olanın penceresinden el sallar!
O yüzden, gönlünü büyüt ey Delibal!
Belki bir dahaki Bayram’a
Sana da bir sevap düşer…
Hem de kalorisi sıfır!
Karagöz (Delibal Hazretleri):
Öyleyse uğurlar ola Bayram Efendi!
Benden yana bir sürçme olduysa,
Ben cahilim, sen gönül ehli...
Ama yine de sorayım:
Bayram giderken göğe mi çıkar,
Yoksa mahallenin çıkmaz sokağına mı gizlenir?
Hacivat (Kalburabastî Efendi):
Ne gökte, ne sokakta...
Bayram giderken
Bir çocuğun dudağındaki son şeker kırıntısında durur.
Ve bir yetimin bayramlık sevdasında tekrar doğar...
Perde kapanır.
Bir gölge kalır geride: Bayram...
Bir de iki gönül ehli:
Biri kerametle, diğeri hicvetle...
Ama ikisi de aynı ışığın gölgesi.
SER FEYZLİZOF DELİBAL HAZRETLERİ
5.0
100% (1)