Unutulmuş Bir Tarihin ve Sessiz Bir Doğanın Kucağında

Türkiye’nin kalbi Ankara’da, şehrin güneydoğusuna doğru kıvrılan yollar sizi önce sessizliğe, ardından köklü bir geçmişe götürür. İşte o yollardan birinde karşınıza çıkan yerin adı: Haymana. Bozkırın ortasında sessiz sedasız duran bu ilçe, aslında Anadolu’nun hikâyesini anlatan bir roman gibidir. Her satırı tarih, her paragrafı doğa, her cümlesi insandır. Fakat ne yazık ki bu roman çoğu zaman kapalı tutulur; tozlanmış kapağıyla kitaplıkların unutulmuş raflarında kalır. Oysa Haymana, anlatılmayı fazlasıyla hak eden bir hikâyeye sahiptir.

Sakarya’nın Sessiz Kahramanı
Haymana’nın tarih sahnesindeki en belirgin rolü, Kurtuluş Savaşı yıllarında oynanmıştır. 1921 yılında gerçekleşen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu mümkün kılan en önemli savaşlardan biri olan Sakarya Meydan Muharebesi’nin büyük kısmı, Haymana topraklarında cereyan etmiştir. Bu topraklar, sadece askerlerin değil, köylülerin, kadınların, çocukların da direnişine sahne olmuştur. Bugün Haymana’ya gittiğinizde, bazı köylerin adlarında bile bu tarihin izlerini görürsünüz: Durutlar, Yenice, Çaldağ, Battal… Her biri, savaşın birer tanığıdır.

Ancak ne acıdır ki Haymana’nın bu tarihsel rolü, yeterince anlatılmamış, gerektiği gibi sahiplenilmemiştir. Oysa ki her yıl binlerce insan, tarihi yaşamak için Çanakkale’ye akın ederken, Sakarya’nın ve Haymana’nın aynı şekilde ziyaret edilmemesi büyük bir eksikliktir. Haymana’da bir "Milli Mücadele Parkı" veya etkileyici bir savaş müzesi neden olmasın? Bu toprakların ruhunu yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak, tarihimize olan borcumuzdur.

Şifanın Doğal Adresi
Tarihinden sıyrılıp biraz da bugüne bakalım. Haymana, sadece geçmişiyle değil, doğasıyla ve özellikle şifalı termal sularıyla da dikkat çeker. Türkiye’nin en önemli kaplıca merkezlerinden biri olan Haymana, sahip olduğu mineralli su kaynaklarıyla pek çok romatizmal hastalığa, cilt sorununa ve kas ağrısına iyi geldiği bilinen doğal bir tedavi merkezidir.

Ancak burada da bir çelişkiyle karşı karşıyayız. Haymana’nın termal potansiyeli uluslararası ölçekte değerlendirilebilecek düzeyde olmasına rağmen, ilçe bu alanda hak ettiği yatırımı ve ilgiyi görememektedir. Oysaki termal turizm, özellikle sağlık turizminin yükselişte olduğu günümüzde, Haymana’yı bölgesel değil, ulusal ve hatta uluslararası düzeyde bir cazibe merkezine dönüştürebilir.

Haymana’da yapılması gereken şey, bu doğal kaynakları sadece kaplıca otellerine sıkıştırmak değil, bir bütün olarak ele almak, şehrin genel yapısını sağlık turizmine uygun hale getirmektir. Nitelikli konaklama tesisleri, yürüyüş parkurları, doğa ile iç içe spa merkezleri ve tematik sağlık festivalleriyle Haymana bambaşka bir kimliğe bürünebilir.

Bozkırın Estetiği
Haymana, bir Ege kasabası gibi yeşil değildir. Karadeniz’in sisli yaylalarını da barındırmaz. Onun güzelliği daha yalındır, daha derindir. Sararmış bozkır tarlaları, sonsuzluğu andıran ufuk çizgisi ve maviyle sarının bir arada yaşadığı gökyüzü, insana hem yalnızlığı hem huzuru aynı anda hissettirir.

Bugün kent hayatının karmaşasında boğulan insanlar, doğaya kaçış yolları ararken Haymana onlara gerçek bir durak olabilir. Fakat bu potansiyelin kullanılabilmesi için öncelikle tanıtım yapılması gerekir. Haymana’nın hem doğası hem de tarihi, yazılı ve görsel medyada daha çok yer almalı; sosyal medya içerikleriyle genç kuşaklara ulaştırılmalıdır.

Göç ve Sessiz Çığlıklar
Ne yazık ki Haymana da Anadolu’nun birçok ilçesi gibi göç veren yerlerden biri. Gençler eğitim ve iş imkanları için Ankara’ya, İstanbul’a, başka şehirlere gidiyor. Geriye kalanlar ise yaşlılar, tarımla uğraşan birkaç aile ve geçmişe tutunan birkaç öğretmen ya da kamu görevlisi oluyor. Bu da ilçenin gelişmesini yavaşlatıyor. Oysa genç nüfusun ilçeye dönmesini sağlayacak projeler geliştirilebilir. Tarımda kooperatifleşme, kırsal turizme yönelik girişimcilik destekleri ve yerel üretim alanlarının teşviki ile Haymana tekrar canlanabilir.

Sessizliğin İçindeki Çığlık
Haymana’nın sokaklarında yürürken bir sessizlik karşılar sizi. Bu, ilk başta huzur gibi gelir. Fakat biraz daha kulak verdiğinizde o sessizliğin içinde bir çığlık duyarsınız: "Beni fark edin!" der gibi... Tarih, doğa, sağlık ve kültürle yoğrulmuş bu topraklar, daha fazla ihmal edilmemeli. Haymana’nın sesine kulak vermek, aslında kendi geçmişimize, kendi köklerimize sahip çıkmaktır.

Bugün birçoğumuz büyük şehirlerin telaşında, betonların arasında sıkışmış hayatlar yaşıyoruz. Oysa bazen sadece bir saatlik bir yolculukla, zamanın ağır aktığı bir yere ulaşmak mümkün. Haymana, o yerlerden biridir. Kıymetini bilene hem huzur hem ilham verir. Allah’a ısmarladık hoşça kalın…