3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
394
Okunma
Hırçın prenses
Hep düşünmüşümdür sevgi mi merhamet, merhamet mi sevgi, birisi acıma birisi kıymet verme olarak algımda.
Mahallede hırçın bir dişi kedi vardı, başka kedilere atılan her şeyi alıp kaçardı, fişek gibiydi kimse yakalayamaz yanına yaklaşamazdı. Kısırlaştırmak istedik ne mümkün olmadı. Sonunda gebe kaldı, karnı büyüyünce az göründü acıkınca çıkardı ortaya, merak ederdik nereye doğuracak.
Benim bahçe katı evimin yanında depo olarak bırakılan bir yer var mülkiyeti bana ait, benden başka kimse girip çıkmaz. Evin eskilerini belki lazım olur dediklerim orda istiflidir. Arada bir giriyorum havalandırıp temizliyorum. Depo olarak tanzim kullanıyoruz.
Deponun kapısını açtım her zaman ki gibi kapı pencereleri açtım. Bir kenarda eski çeyiz sandığı var eski elbiseler falan perde eskileri duruyor- nerden aklıma geldiyse kapağı kaldırdım. Aman Allah ım o ne bizim hırçın doğurmuş. Dört ayakla bebelerine sarılmış başını bana kaldırmış bir ince miyavlamaya ağlıyor ki, sormayın- O an tüylerim diken diken oldu içim bir garip yavaşça kapağı geri kapattım.
Eve geldim anlattım, olsun dedik yavrularını büyütene kadar orda kalsın- yemek su koydum. O hırçın kedi kuzu mu kuzu olmuş, başını okşuyorum ses yok minikleri memelere koyuyorum usulca beni seyrediyor adını prenses koydum- Artık ona HIRÇIN PRENSES diyoruz.
Dört yavrusunu beraber büyüttük, iki ayı dolunca kucağıma alıp veterinere götürdüm kısırlaştırdım, yavrular artık depo penceresinden çıkıp geziyorlar mahalleye yayıldılar, depoyu kapattım yeniden.
Hırçın prenses ara sıra geliyor kapıya karnını doyurup gidiyor, bebeleri ikisi görünüyor ama öbür ikisi ne oldu bilmiyorum. Eve alamadım çünkü o zaman zaten dört kedim vardı.
Hırçın prenses bana hayvanlarında ağladığını yalvardığını öğretmiş oldu.
Coşkûnî
5.0
100% (2)