0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
68
Okunma
Dost, beraber çay içilen, kalben muhabbet edilen, güvenilen, içten sevilen, görüşelen, ilaç gibi gelen kimsedir
Dostluk ise, gönüllerin bir olması, bir sevilmesi, bir üzülmesidir. Derdiyle dertlenmesi, haliyle hemhal olmasıdır.
Dostu iyi olanın kendisi de iyi olur. Onun bütün güzel huyları ona sirayet eder.
Dost ya da dostluk. İki sevdiğim kelime. İnsana sıcak geliyor, güvenilir geliyor, huzur veriyor.
En sıkıntılı gününüzde, en zor anlarınızda, sevincinizde, üzüntünüzde yanınızda duran, size elini uzatan, yarana merhem olan ve seni bulunduğun bu kötü durumdan çıkarmak için varını yoğunu ortaya koyan kişi dosttur.
Dostluk, menfaatsiz sevmektir.
Dostluk, çıkarsız yanında durmaktır.
Dostluk, değer vermektir.
Dostluk, dostunun iyi olup olmadığını ses tonundan anlayıp, nerdesin? Çay demle geliyorum diyebilmektir.
Dostluk, hiç kimseyle paylaşamadığın sırlarını, sıkıntılarını, dertlerini onunla paylaşabilmektir.
Dostluk bu kadar güzel bir şeydir.
Bu dünyada hiç bir şeyin olmasa da dostun olsun.
Candan arkadaşın olsun. Omzunda ağlayabileceğin biri olsun.
Mevlana hazretleri ne güzel söylemiş:
"Dostluk illa yan yana, diz dize olmak değildir. Asıl can cana, kalp kalbe olmaktır."
Dostluk karşılıklı sevgi ve saygıya dayanır. İçinde güven olmalı, dürüstlük olmalı, vefa olmalı. Her şeyin bir kriteri olduğu gibi dostluğunda temel prensipleri bunlardır.
Dostunuz size "nasılsın" dediğinde siz ona cevap vermeden önce o sizin iyi olup olmadığınızı hal dilinizden anlamalı.
Atalarımız ne güzel ifade etmiş:
"Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim." diye. Kişi, dostu nereye giderse oraya gider. Nereye bakarsa oraya bakar. Ağlarsa onunla ağlar. Gülerse onunla güler. Derdiyle detlenir hemhal olur.
Dostluk candan olmalı, yürekten olmalı, gerçek olmalı.
Peygamber efendimiz bir Hadisi şeriflerinde:
"Çok dostunuz olsun çünkü Rabbiniz haya sahibidir. Kıyamette dostları arasında din kardeşlerinin içinde bulunan kuluna azap etmekten haya eder." buyurur.
Diğer Hadisi şeriflerinde ise:
"Çok tanıdığınız olsun. Çünkü kıyamette her biri için şefaat vardır." buyurur.
Dostlarınızı iyi seçin. Güzel seçin.
Zira bu zamanda dost seçmek zordur. Kimin dost, kimin değil bilinmiyor. Her yüzde maske var gibi.
Ama her zaman kalbî güzel, gönlü şirin, dili sevgi dolu insanlar vardır bu dünyada.
Çok sevdiğim bir hikaye var.
Bir gün hamamda yıkanırken bir parça güzel kokulu kil vermişti arkadaşım.
"Misk mi, yoksa amber misin? Ne güzel kokuyorsun, bayıldım." dedim kile.
Kil parçası şöyle cevap verdi:
"Ben..." Dedi.
"Basit bir kil’dim, bir süre gülle arkadaşlık yaptım, gülün kokusu sindi üzerime." der.
Görüyorsunuz değil mi? Arkadaş seçiminin, dost seçiminin ne kadar önemli olduğunu.
Bir gün Cüneyd-i Bağdadi’ye bir adam gelip şöyle dedi:
"Bu günlerde gerçek dost zor bulunuyor. Allah yolunda bir dostu nerede bulacağım."
Cüneyd şöyle cevap verdi:
"Eğer seninle ilgilenecek ve senin yükünü kaldıracak bir dost istiyorsan bunlar çok az ve uzaktadır.
Ancak eğer Allah yolunda yüküne katlanacağın ve ızdırabını yükleneceğin bir dost istiyorsan o zaman sana bir çoğunu tanıştırabilirim." demiş.
Dost dediğin, kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı. İşi bitince seni bir kenara atmamalı.
Güzel gününüzde yanınızda olup, zor gününüzde ortadan kaybolmamalı.
Bu zamanda güzel bir dostunuz varsa ona sahip çıkın. Onu kaybetmemeye çalışın. Ve şunu çok iyi biliniz ki, gerçek dostlar gökteki yıldızlar gibidir. Karanlığınız çökünce ortaya çıkarlar. Sıkıntıya düştüğünüzde, derde düştüğünüzde, hastalandığınızda, başınıza bir şey geldiğinde ortaya çıkarlar, yanınızda olurlar.
Dost olmak bunu gerektirir.
Dostluk bunu gerektirir.
İYİ BİR DOSTU OLANIN AYNAYA İHTİYACI OLMAZ
Dostudur onun aynası. Onu düzeltir. Onu görür. Yanlışı da doğruyu da olduğu gibi ona söyler.
Her insanın gerçek dostları olmalı bu hayatta.
Hazreti Ebubekir’in Peygamber Efendimiz ile kurduğu dostluk örnek bir dostluktur.
Bu konuyla ilgili acizane yazmış olduğum şiir de paylaşmak istiyorum.
DOST DEDİĞİN
EBU BEKİR GİBİ OLMALI
Dost dediğin Ebubekir gibi olmalı;
O Resulullah’ı
Şeksiz,
Şüphesiz,
Katıksız
Severdi.
Kimsenin ona inanmadığı zamanlarda o inandı.
Kimsenin yanında olmadığı zamanlarda o yanındaydı.
Yolunda yoldaş idi.
Haliyle haldaş idi.
Samimiydi,
Sadık idi,
Sıddık idi.
Dost dediğin Ebubekir gibi olmalı;
O Resulullah’a
Hep inanan,
Hep güvenen,
Hep yanında duran
Biriydi.
Beraber yürüdüler kızgın kumlarda.
Beraber yandı ayakları korlu çakıllarda.
Beraber sığındılar kuytu mağaralarda.
Beraber üzüldüler, beraber sevindiler.
Veda tepelerinden beraber göründüler.
Beraber girdiler Medine’ye.
Dost dediğin Ebubekir gibi olmalı;
O Resulullah’a
Can feda olsun dedi.
Mal, mülk feda olsun dedi.
Tüm servetini, zenginliğini bu davaya verdi.
Bedir ’de kalkandı Nebi’ye.
Uhud’ta hüzün,
Hendek ’te hamisiydi.
Her güzel amelin ta kendisi, öznesiydi.
Dost dediğin Ebubekir gibi olmalı;
Resulullah’la
Aynıydı bakışları Mekke’ye.
Özlemleri aynı.
Hasretleri aynı.
İki gözden dökülen sicim sicim gözyaşları aynı.
Yol aynı.
Amaç aynı.
Dava aynı.
Dayanamazdı üzüntüsüne Resulullah’ın.
Kıyamazdı bitap düşüşüne,
Tenha gecelerde bir başına üşüyüşüne dayanamazdı.
O dostların en güzeliydi.
En vefalısıydı.
Aişe Validemizin babasıydı.
Candı.
Canandı.
İşte Ebubekir böyle bir insandı..
Abdurrahman Tümer