0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
186
Okunma
Özlemek için Yakup olmak mı gerekir? Yoksa Yusuf’un Kenan’dan uzaklaşması mı?
Özlemek için illaki birinin senden uzaklarda mı olması gerekir? İnsan yanında bulunan birini özleyemez mi?
Özlemek için illaki bir ayrılık mı yaşanması gerekir? Firkat olmadan gönüle özlem ateşi düşmüyor mu?
Aslında kim nerede olursa olsun özleyende güzeldir, özlenende.
Yolu hicrete düştüğünde, firkat yolu gözüktüğünde, gözleri dolarak arkasına bakıp bakıp giden Efendimiz:
"Mekke ne güzel bir memleketsin, benim için ne kadar da sevimlisin! Kavmim beni senden çıkarmış olmasaydı senden başka yerde yaşayamazdım." derdi.
Mekke Efendimizin kalbinde hep bir özlem idi. Özleyen de güzeldi, özlenen de.
Özlem, kavuşmayı arzu edenler için bir umuttur.
İnsan elbette özler. Kalbi olan, gönlü olan herkes, kavuşma umuduyla özler içindekini.
Çoğu insan yarımdır ve diğer yarısını bulma umuduyla tamamlanmak ister. İşte bu umut özlem ile başlar.
Özleyen insan, sessizce akan nehir gibidir. Deryalara kavuşunca durulur, sakinleşir, yüreğinde ki özlem ateşinin yerini vuslat alır.
Özleyen özlenende yok olur.
Yıllarca özlemişti. Özlem ateşinden yüreğini yakmıştı. Kalbini dağlamıştı. Gözlerinin aydınlığını, ferini kaybetmişti Hz.Yakup. kendini tenhalara atıp gece gündüz gözyaşı dökmüştü. Hiç kimseyle görüşmüyor, kendini hanesine kapatmıştı. Özlemini sadece Rabbine söylüyordu. O’nunla konuşuyor sadece O’na sığınıyordu.
O, ne gündüz güneşi, ne gece mehtabı görmek istiyordu. Görmek istediği, kavuşmak istediği, özlemle beklediği oğlu Yusuf’tu.
Özlem O’nun içindi.
Yüreğimdeki ateş O’nun içindi.
Ah şu Yusuf Suresi ne güzel bir sure. Özlem çekenlerin umudu olan bir sure.
Ve bu sürenin içinde özleyenlere ne güzel mesajlar verir.
Her acının, her özlemin, her sıkıntının mutlaka biteceğini müjdeler.
Özleyenin, özlenene kavuşacağını müjdeler.
İçinizde alev alev yanan özlem ateşinin bir gün söneceğini müjdeler.
Yusuf süresini okuduğunuzda kalbinizin rahatladığını hissedersiniz.
Rabbimiz, sabredenlerin bir gün elbet selamete kavuşacağını müjdeler.
İnsanın kalbindekini özlemesi elbette güzel bir duygudur.
Özleyen ne çok şiir yazdı özlenene. Ne çok söz söyledi. Türkü babında ne çok terennüm etti
Özlemini dağlara haykırdı, ağaçlara, çöllere, kuşlara...
Özlenenin şehrini sevdi. Şehrinin yazını kışını sevdi.
Özlenen, kays denen bir aşığın adını Mecnun’a çevirdi. Deli etti, divane etti.
Yusuf’un özlemiyle güzelliğini, her şeyini kaybeden Züleyha değil mi?
Züleyha’yı, Züleyha etti.
Yusuf’tan bir haber getirene sarayının bütün altınlarını seve seve veren yine Züleyha idi.
Özlüyordu...
O olduğu için özlemeyi seviyordu.
Kalbinde ki Yusuf olduğu için özlemeyi seviyordu.
Özlemek içini yaksada, ciğerini şerha şerha etse de özlemeyi seviyordu.
Özlenenin değeriyle değerleniyordu kalbi.
Özleyen, özlenenle anlam kazanıyordu. Yusuf’u özlemeyen kalbin hiç bir manası yoktu.
Aşık Maşukunu özlemelidir. Seve seve özlemeli. Seve seve yanmalı yüreği.
Özlemeden olan vuslatın ne anlamı var ki!
İçinde özlem olmayan bir aşkın kıymeti ne kadar ki!
Yanmayan kalpte aşkın varlığının ağırlığı olur mu ki!
Yıllarca bu özlemi yüreğinde taşımasaydı Züleyha, Züleyha olur muydu?
O, Yusuf’a duyduğu özlemden mi Züleyha oldu? Yoksa Züleyha olduğu için mi Züleyha oldu?
Elbette Yusuf’a duyduğu özlemden dolayı Züleyha oldu. Yoksa dünyada adı sanı duyulmamış bir çok Züleyha var şu anda.
Özlemek bunun için güzeldir.
İçinde özlem olmayan bir aşkın hikayesi bile yarımdır.
Özlemek, özlenen var diye güzeldir.
Abdurrahman Tümer
5.0
100% (1)