Şimdiye kadar hiç kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır. -- samuel johnson
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Şadiye gürbüz(zaralıcan
@sadiye-gurbuz-zaralican

KIRMIZI GÜNLÜK(1)

24 Mart 2025 Pazartesi
Yorum

KIRMIZI GÜNLÜK(1)

( 1 kişi )

4

Yorum

7

Beğeni

5,0

Puan

379

Okunma

Okuduğunuz yazı 24.3.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

KIRMIZI GÜNLÜK(1)

Yolculuğa çıktığımdan beri şunu çok iyi anladım ki tren akılına koyduğunu yapan yaramaz bir çocuktu .
Bedenimin ısısı artıkça artıyor. ve uykunun benle dalaşı hiç bitmeyecek gibi her seferinde bir kâbusla uyanıp tekrar o kâbusu zihnimin derinliklerine kaldırıyordum. Kendi hayatımın bir parçası olan annem Anittanın kırmızı kaplı günlüğünü okumamdan başka çarem olmadığını bu sefer kendimi inandırmış bir şekilde. Kırmızı kaplı günlüğü masanın üzerinden alıp yatağıma doğru bir kuğu gibi süzüldüm. Önce sırtımın arkasına bir yastık koyup ayaklarımın kalçalarımın altına toplayışım ile kırmızı kaplı günlüğü ilk sayfasını çevirmem kalp atışımda hızlanmıştı. Yokuş aşağı freni patlamış bir kamyon gibi annem Anittanın hayatına dâhil olacak belki içimde ki beklentilerim istediğim cevapları bulamayacaktı. Daha kirli bir sayfanın annemle nasıl bu kadar sır kaldığına şaşıracakdım.

05-07-1950 :Yazın tam ortaları evin bahçesinde ki türlü canlıların hayatları günlük gülistandı. Ve bütün meyveler dallarından yere dökülüyordu. Babaannem haftalık beyaz çarşaf ,yorgan yüzlerini ,atletleri kara bir kazanının içine doldurmuş fokur fokur kaynamasını izliyordu. Çamaşırların kirini ortadan kıran sabun kokusu o kadar güzel bahçe ile bütünleşiyordu ki. Mis gibiydi.
Ertesi sabah bir uyandık ki annem Anittanın üzerlerine geçirdikleri pembeleri gitmiş elbiseleri baştan aşağı siyah renkliydi. Önceleri çok anlam veremedim ailenin bu ani değişikliklerine onlar yakınlaştıkça herkesin gözlerinin içinde bir acı hissediyorum. Çocuğum ya’ ve bu acının sahibinin benim babam olacağını tahmin edemezdim.
Babamın herkesin babasına göre şık giyimli güzel kokulular sürerdi. Aynı zamanda güzel siyah bir arabası vardı. Genelde hafta sonları bizleri götürdüğü yerlerin hemen hemen hepsi güzel giyimli amcalar ve teyzelerle doluydu. Biz oralara davet edildiğimiz vakitlerde ne garipse annem konuşulanların karşısında çok saçma gülerdi.

Gülüşü evde ki gibi değil. Dudaklarını büzüp gözlerini kocaman nazar boncuğunu andırıyordu. Ve birine laf yetiştiren babam arada bir annemin konuştuklarını sinsi sinsi kulak misafiri olurdu. Adım kadar emindim. Misafirlik bitip eve dönüşte annem Anitta konuştuklarının tek hesabını dayak yiyerek verecekti. İnsana demezler mi? toplumun içine götürdüğün bir kadının elbet konuşacak bir çift kelamı etmeli de. Babam göre edepli kadın konuşacağı şeyler az olmalı ve aptal gibi kendisine sorulanlara cevap vermemesini gerekiyordu.
Kötü örnek teşkil eden ortamlara ailesini sokan babam annem Anittanın hayranları orada bulanan çakal erkeklerdi.

Annem Anita ise gayrimüslim okumuş ince narin beline pattuk yapılacak bir kadındı. Ve orada bulunan kadınların içinde en çekici hatundu. Gökyüzünde ki bulut gibi yüzü köpük köpük idi; saçlarını genelde sağ omzunun üzerinden aşağı bırakırdı. Çünkü annem Anittanın kulakları bir biraz iriceydi. O büyük kulakları kendine kusur sayıp saçlarını kulaklarının üzerine yığardı. Ben onun saçlarının tepesinden toplamasını daha çok yakıştırırdım. Uzun ince boynu onu kuğu gibi asil yapardı. Ve aynı zamanda takı olarak hep inci kolyelerinden hiç vaaz geçmezdi. Aha! onun o inci kolyelerin her zaman kötü bir sonu olurdu. Babam her kavga sonrası yere saçılan incileri anneme Anittaya ceza olarak toplatırdı. Düşünsenize bir erkeğin yumruklarının ağırlığını nazik bir bedeni olan kadının üzerindeki izleri kek gibi kabaran kırmızılıkları yani dayak sonra ki halini içi bir hoş ederdi.

Babamın annem Anittaya takıntısı, kötü mumallesinin nedenini az biraz büyüyünce anladım. Babam güneydoğu Anadolu’nun kırsal bir köyünden dokuz çocuğun koşturduğu yoksul bir evde dünyaya gelmiş ve birini bulunca diğerine hayal kuran benim babam annem Anitta’nın o asilliğini kıskanır ve ona karşı çok acımasızdı. Bilinçaltına nasıl
bir öfke yerleştirmişse bilemem canım annem onun yoksul doğuşuna sebep olmuş gibi her seferinde güç sınırlarını aşıyordu.


27-08-1958 Siyahlı giyimli aile yaşamımızda bir değişiklik oldu. Annem Anittanın gülüşünün güzel çirkinliği sonrası kavgalar ortandan kalkıvermişti. . Bir insan ölüme sevinir mi? işte ben babamın ölümüne annem gibi sevinen taraflardan biriydim.
Benim tam tersim iki kardeşimin farkında oldukları; yâda olmadıkları çok şey vardı. Evimizin içinde annem Anittanın geceleri başka bir odaya gidişini his eder dönüşünü bilmiyorduk. Uyandığımızda ise annem yanı başımızda derin bir uyku haline bürünürdü. Belki kadıncağız uyduğuna bizi inandırmaya çalışıyordu.
Bunun ne kadar devam ettiğine gelince amcam İhsana bir kız bulup evlenince biter gibiydi. Yinede amcam annem Anitaya şizofren bir aşkla bağlıydı .ve sevmekten hiç vaaz geçmiyordu. Annem Anitta geceleri bir huzursuz loş ışığın altında kuş gibi çırpınırdı. Adeta yaralanmış kanat seslerini duyardım kara bir taş kesilip gizli gizlice ağlaşırdı. ve gökyüzüne bir şeyler mırıldandığını zaman Onun omuzlarına yaslanıp korkma anneciğim ben hep yanındayım demek için bir az daha beklemem lazımdı…

Tarih 12-03-1962 herkes uykunun en derine geçiş yaparken evin içine koca bir çığlık daha yerleşti öncelikle sesin hangi tarafın geldiğine kitlenmiştik. Annem Anitta ise biz çocukların görecekleri ile etkilenmemize engel hareketler ile bizleri odanın içerisine sokmaya çalışıyordu. Diğer tarafa da çığlığın sahibi ihsan amcamın taze eşi Nurten ’e bakınıyordu. Evin içinde hele ki biz küçük yaşta bireylerin odanın içinde görememesi gereken şeylerdi. Annem Anitta bizi odaya alıp dışarıda olup bitenden uzaklaştırması yani sakinleştirmesi uzun sürmedi.

Biz kardeşlerin arasında iki üç yaş ya vardı; yâda yoktu. Sabaha nasıl bir ev ortamına uyanacağımızı bilmeden o gece mis gibi yatağımıza gömülüp uyduk. sabah uyandığımızda ise bütün aile kadınlar yas gereği babamın ölümünden olduğu gibi siyahlanmıştı. Babaannem ise ikinci oğlunun ölümü ile daha hırçın bir kadına dönüşmüştü. Hem annem Anittayı hemde taze gelin Nurten evin içinde güçleri yeten yetmeyen işleri koştururdu.Nitekim her üçünde erkeksiz bir evin kadınlarıydılar ve üstelikte hiç iyi anlaşamıyorlardı. Kimsenin dışarıda çalışıp para kazanma hevesi olsa belki de birinin işe gidişi diğerinin huzuru olacaktı
Sonbaharın son yaprakları ağaç dalların üzerinde düşmeme mücadelesi verirken bizim evin içerisinde bizden de kocaman kocaman parçalar kırılıp yere düşüyordu. Ölün ortasına bırakılmış bir hayvan leşi aklıma geldi güneş her yükselişinde birde rüzgâr esince midem bulanıyor sahi bu kazık gibi kadınlar biz çocukları olayın neresine koyduklarını bilmiyorum. Sesin dengesizliği odaları salonu kaplamış ve gri bir renk diz çökmüş göz bebeklerime ne kadar çırpındıysam annem Anitta’yı onların elinde kurtaramayışıma üzülüyorum
Ama bir tarafa da ise evin kadınlarının birbirlerine ettikleri o çirkin sözler duymamak için iki ellerimle kulaklarımı tıkıyordum. Kardeşlerim ağlamaktan hıçkırıklarını silik silik işitmemden daha sonra kendime geldim ben on iki yaşında bir kızım anaçlığımı kullanmaya başladım .Bı telaşla kardeşlerimi yatak odamıza alıp elbise dolabına saklandık. Annem Anitta: kötü bir durum karşısında olur da daha vahim bir durumla karşılaşırsam Bir gün kendisi bizi koruyamadığım da kardeşlerimin bana emanet olduğunu onları en güvenli yere olan elbise dolabına saklamamı sıkı sıkıya tembihlemişti. Bende aynısın yapıp dolap kapısının arasında içeriye süzülen ışıkla korkumu kardeşlerime yansıtmıyor. Ve annem Anitta kavga sonrası odaya geldiğinde ilk işi bizi elbise dolabından çıkarıp sarılmak olmuştu. birlikte güldüğümüzü çok hatırlarım ama birlikte hıçkıra hıçkıra ağladığımızın tek anısı olarak halen zihnimde...

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Kırmızı günlük(1) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kırmızı günlük(1) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KIRMIZI GÜNLÜK(1) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Gule
Gule, @gule
25.3.2025 23:02:35
Sarsıcı ve çarpıcı konular. Küçük bi çocuğun gözünden anlatılınca dağınık gibi duruyor, devrik cümleler de yoğun ve okurken eksik parçaları kendi içimden yorumlayarak devam ettim.

Paylaşmadan önce birkaç kez daha gözden geçirip, daha derli toplu şekilde, eksiklerini de gidererek, düzelterek yazarsanız daha etkili olur düşüncesindeyim...

Seri olacak galiba, nasıl ilerleyecek merak ediyorum.

Tebrikler, sevgiyle...
Rû //
Rû //, @r --
25.3.2025 22:17:20
kaleminize sağlık sevgili şadiye hanım

tebrik ediyorum gün yazınızı

selam ve sevgilerimle
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
25.3.2025 19:34:57
5 puan verdi
Hayat mevsim gibidir ilk bahar yaz güz kış yaşanan her mevsim güzeldir yaşayana bir ömür mutluluk verir yazıda kendimi buldum kutluyorum
Ahmet ÖRNEK
Ahmet ÖRNEK, @ahmet-ornek2
25.3.2025 10:15:08
günün yazısı ve yazarına gönülden tebrikler...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.