1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
97
Okunma
Sabahın ilk ışıkları şehri usulca aydınlatıyordu.
Gökyüzü gri bulutların ardına saklanmıştı.
Hava ne soğuk, ne sıcak
Ama insanın içine işleyen o serinlik sokaklara sinmişti
Yağmur ince ince yağıyor
Kaldırımların taşları birer birer ıslanıyordu.
Şehir henüz kalabalığın sesine kavuşmamış
Sessiz bir tabloyu andırıyordu
Tam da bu sessizliğin ortasında
Yıllardır aynı adımlarla çıkılan yokuşun başında durmuştu adam
Saçlarına düşen beyaz aklar
Gözlerinin çevresine yerleşmiş çizgiler
Elindeki eski çanta
Hepsi ona, zamanın ne çok şey yüklediğini fısıldıyordu
Derin bir nefes aldı
Nefesinde yılların yorgunluğu saklıydı
Her sabah aynı yokuş
Aynı mücadele
Bir adım attı, ardından bir adım daha
Başı önde
Düşünceleri omzundan sarkıyordu
Oysa bu yokuş, onun hayatının aynasıydı
Çocukken okul çantasını sırtladığında da
Hep bu yolu yürümüştü
Gençliğinde umutla iş ararken de
Aynı taşlara basmıştı
Hayat ona ne zaman bir mücadele sunsa,
Yolu hep bu yokuştan geçmişti
Ama yıllar ilerledikçe
Omzundaki yük ağırlaşmış
Umut, alışkanlığa
Alışkanlık, yorgunluğa dönmüştü
Tam o sırada gözleri yokuşun kenarına kaydı
Çamura bata çıka oynayan iki çocuk
Üzerleri başları yağmurdan sırılsıklam
Ne havanın griliği umurlarında
Ne üzerlerine yağan damlalar
Sadece kahkahaları yankılanıyordu sokakta.
Adam, adımlarını yavaşlattı
Çocukları izlerken içinde eski bir his kıpırdadı
Bir zamanlar kendisinin de
Yağmurun altında böyle koşturduğunu hatırladı
Ne ağırlık düşünürdü o zaman
Ne yarını hesap ederdi
O an fark etti
Yıllar boyunca hep nereye varacağını düşünerek yürümüş
Gökyüzüne çevresine bakmayı unutmuştu
Bir adım geri çekildi
Başını yukarı kaldırdı
Yağmurun damlaları yüzünü okşarken
Kalbinden yumuşak bir cümle geçti
Hayat dediğin hep yokuş
Ama bazen durup nefes almak
Çocuklar gibi ıslanmayı göze almak gerekir
Ve işte o gün yokuşu yine çıktı
Ama bu kez yükünü değil, farkındalığını omzuna aldı
Yağmur devam etti
Yokuş aynıydı
Hayat aynıydı
Fakat adam değişmişti
İsmail Gökkuş
5.0
100% (1)