2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
117
Okunma
...Ve İnsan Aldandı...
Öncelikle belirtmek isterim ki; Bu başlık ciltlerle kitap yazılacak kadar derin ve geniş manalar içeren bir mevzudur. Ancak ben burada sadece bir anekdot olarak deyinmek istedim..
İnsanlık, tarih boyunca hep aldanmıştır, İnsan aklıyla üstün kılındığı halde, ruhuyla derinleşmiş ve duygularıyla var olduğu halde, neden hep aldanmaktadır? Bu aldanış bazen maddi, bazen manevi, bazen toplumsal, bazen de hem sosyal hem kültürel yönden olan bir yanılgıdır.
Ta Hazreti Adem’ den başladı bu aldanış, Cennette memnu meyveye el uzatarak,
Oğlu Kabil’in Habil’i öldürmesiyle başladı..
Nuh (a.s.) ın karısı ve evladıyla devam etti.
Yusuf (a.s.) ın Kardeşlerinin Yusuf’u kuyuya atmasıyla zirveye ulaştı.
Ve Alemlere Rahmet olarak gönderilen Yüce Nebi’nin (a.s.v) amcasıyla devam etti...
Aslında Genel itibariyle hepsinin özü ve sebebi aynıydı.
Hırs, kıskançlık, yalan, iftira, şöhret ve mal sevdası...Hepside şeytanın en sevdiği olgulardı...
Kimin zaafı ne ise Şeytan o yönden yaklaşmıştır.
Muhakkak ki Şeytan apacık bir düşmandır..
Bunu anlayabilseydik zaten aldanmayacaktık.
Günümüzde de birey ve toplum olarak bu yanılgılar içinde kayboluyoruz.
Ancak nefsine yenilmeyip, hırsına kapılmayıp ve gerçeği görmezden gelmediğimizde aldanmaktan kurtula bilmişizdir.
İnsan, ruhen ve manen huzur bulduğunda gerçek mutluluğa ulaşır.
İnsan, tabiatı gereği sosyal bir varlıktır. Geçmişte köy meydanlarında, mahalle sohbetlerinde, aile meclislerinde birbirine kenetlenen insanlar vardı. Dayanışma, güven ve paylaşım hayatın vazgeçilmez unsurlarıydı.
Ancak modern çağın bireyselleşme rüzgarı, insanı yalnızlığa sürüklemektedir.
Sanal dünyanın içinde kaybolmak, sanal dünyada takipçi sayısı arttıkça gerçek dostluklar azaldı.
Paylaşım arttıkça samimiyet kayboldu. İnsan, gerçek dostluğu unuttu ve sanal bir mutluluğun peşinde koşarken gerçek mutluluğu maalesef kaybetti.
Zaten Şeytanın en büyük vesveselerinden biri de budur. Fitne, fesat ve sahte dostluklar...
Bir toplumun kimliği, onun kültürel mirasıdır. Gelenekler, görenekler, sanat, edebiyat ve tarih, toplumun ruhunu şekillendiren değerlerdir.
Ancak günümüz dünyasında popüler kültür, köklü değerlerin önüne geçti maalesef. İnsan, kendi özünden uzaklaştı.
Moda ve trendler peşinde koşarken, geçmişin derinliğini unuttu. Paylaşma ruhunun güzelliğini unuttu.
Dilimiz ve ifadeler, o zenginliğini ve güzelliğini yeni trent kısa mesajlara, hikmet dolu sözler yerini yüzeysel sade ifadelere bıraktı.
Oysa ki kültür, bir toplumun ruhudur ve ruhunu kaybeden insan, kimliğini de kaybetmiş demektir.
Bizler köklerimizden koparılarak, tarih boyunca sosyal ve kültürel yozlaşmaya maruz bırakıldık.
Dilin sadeleşmesi bahanesiyle kelimeler yoksullaştırıldı, gelenekler çağ dışı denilerek unutturuldu, sanat ve edebiyat yerine boş eğlencelere ve sanal medyaya mahkum edildik..
Bugün gençler kendi kültürlerine yabancı, kendi geçmişlerinden bihaber, kendi özünden uzak yetişiyor.
Oysa kültürel değerlerini kaybeden bir toplum, kimliğini de kaybetmeye mahkûmdur.
Ancak çağımız, insanı maddeye yönlendiren bir yanılgının içinde sürüklüyor. Paylaşmak yerine bencillik, üretmek yerine tüketmek, maalesef toplumun bir gerçeği haline geldi. Kazanmak, tüketmek, daha fazlasını elde etme hırsı...
Kapitalizmin sunduğu bu sahte cennet, insanı doyumsuzluğa sürüklüyor.
Oysa ki huzur, sahip olmakta değil, yetinmekte saklıdır.
Gönlünü hakikate açan insan, nefsin tuzaklarından kurtulur. Ancak gözünü hırs ve istiras bürüyen insandır ki; kazandığını zannederken aslında kaybetme kuşağında dönüp duran bir zavallıdır.
Şeytanın insana en büyük aldatmacalarından biri de, Onu dünyaya bağlamaktır.
Hırs, kibir ve tamah duygularını körükleyerek insanı sonsuz bir yarış içine sokmakta.
Oysa insan, dünya için değil ahiret için yaratılmıştır.
Manevi değerlerden uzaklaşan insan, hırsına esir düşmekte ve kalbini karartmaktadır. Oysa gerçek huzur, tüketmekte değil, paylaşmakta; sahip olmakta değil, Allah’a teslimiyette saklıdır.
İnsan, aldanıştan kurtulmanın yolunu ancak kendini bilmekle bulabilir.
Sosyal bağlarını güçlendirerek yalnızlıktan,
Kültürel değerlerine sahip çıkarak kimlik kaybından,
Manevi derinliğe yönelerek nefsin tuzaklarından sıyrılabilir.
Hakikat, gözle değil kalple görülür. Gerçek zenginlik, maddede değil ruhun huzurundadır.
Ve insan, ancak hakikati gördüğünde aldanmaktan kurtulacaktır.
Bir zamanlar dostluk, komşuluk vardı,
O gün paylaşmak en büyük derinlikti.
Şimdi ruhumuzu bir bencillik sardı!
Dostluk arkadaşlık büyük zenginlikti.
Şeytan fısıldar kulaklara sessiz sessiz,
Dünya senindir, bırak her şeyi diye.
Hırsın ateşiyle yanacaksın çaresiz,
Ve insan aldanır, bu sese hep bile bile.
* İnsan, şeytanın vesveselerinden sıyrılıp hakikate yöneldiğinde gerçek kurtuluşa erecektir.
...andelip...
5.0
100% (3)