0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
101
Okunma
Sevişerek evlenmişlerdi. İlk günler cennetti. Birbirlerine çok nazik davranıyorlar kalp kırmamak için gayret ediyorlar, kırınca da özü dileyerek gönül alıyorlardı. Ama evlilikleri eskidikçe aşkları da eskidi, eski çamlar bardak oldu, birbirlerine karşı davranışları değişti. Saçlarındaki aklar çoğaldıkça tutumları içinden çıkılmaz bir hal aldı, karardı. Her kavgada birbirlerini suçluyorlar, kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterip zeytinyağı gibi üste çıkıyorlardı. Nedenini bilmedikleri, bir türlü çözemedikleri bu durum bir kopukluk yaratmıştı.
İşte gene her zamanki gibi, bir hiç yüzünden bir tartışma çıkmıştı aralarında.
“Senden yüz bulup şımarıyor bu çocuk. Babadan korkmalı evladı. Yoksa saymaz olur ilerde. Cezasını sadece sen değil ben, biz çekeriz. Tepemize çıkar” diye bağırdı kadın.
“Yüz verip de ne yapıyorum?” diye soludu adam. “Bazı para babaları gibi her gün çikolata, oyuncak alıvermiyorum ya. Sadece biraz sevgi gösteriyorum.”
“Paran çok olsa onu da yaparsın” diye hırçınlaştı kadın. “Ama ben bir şey istemeye kalksam hemen maaşının azlığından dem vurursun, hayat pahalılığından yakınırsın. Dileğimi yerine getirmemek için binlerce bahane uydurursun. İpe un serersin. Kendiliğinden bana bir şey aldığın, bir ihtiyacın var mı diye sorduğun da yok!”
“İnkâr etme. Sana hiçbir şey almadım mı ben?”
“Aldın ama kaç yıl önceydi unuttum.”
“Geçen yıl birlikte aldığımız etek buluz neydi ya?”
“Onu da isteyerek almadın ki. Aldırıncaya kadar canım çıktı.”
“Olsun. Aldım ya, ona bak sen. Gördün mü, yalanın nasıl çıktı ortaya.”
“Asıl yalancı sensin. Beni evlenmeye razı etmek için ne vaatlerde bulundun ama hiçbirini yerine getirmedin. Politikacılar gibi, meramına erince verdiğin sözleri unuttun.”
“Aptallık etme. Sana yalan söyleyen, seni aldatan yok. Hep geçim zorluğundan oldu ne olduysa. Başka kocalar gibi ihanet etmedim ya, ona bak, haline şükret.”
“Azıcık bitin kanlansa onu da yaparsın. Erkek değil misin? Haklısın. Aptalım. Zengin kısmetlerimi teptim de seninle evlendim, parasız mutlu olacağımı sandım.”
“Lafı iyi anla. Ben sana aptalsın demedim. Aptallık etme, dedim.”
“Aptal olmasam, elin karıları gibi süslenip gezerdim. Sesimi kısıp bir lokma bir hırka oturmazdım bir köşede. Paranı harcayıp, keyfime bakardım. Böyle sürünmezdim.”
“Yahu amma da abartıyorsun. Çocuktan girdin konuya, nerelere kadar getirdin. Bunu da bulamayanlar var. Haline şükret. Aç değilsin, açıkta değilsin.”
“Aç değilim ama tok da sayılmam hani...”
“Gözün aç öyleyse. Seni tok evin aç kedisi seni!”
“Bir de kedi yaptın bani öyle mi? Aferin!”
“Lafın gelişi o canım. Kadınlar kediye benzetilirler genellikle. Dişi kedi derler. Kedi ağzı şapırdayanın, kadın cebi şıkırdayanın yüzüne bakarmış. Bu sözü hiç duymadın mı?”
“Kim ne derse desin. Hoşuna gitmiş ki bellemişsin. Zaten tatlı bir söz bilmezsin ki. Erkeklerin işi gücü kadınları ezmek, aşağılamaktır zaten.”
“Baklava, revani, pasta!”
“Ne bunlar böyle?”
“Tatlı bir söz istedin ya. Ben de söylüyorum işte.”
“Aklın sıra espri mi yapıyorsun yani? Komşunun kocası karısına her gün gülüm balım diyor. Git de ders al ondan. Kibar adam, kadın kıymeti biliyor.”
“Öyle herkesin içinde söylenmez o sözler. Gösteriş yapıyor beyefendi. Böyle yağlıboyacıların dış görünüşlerine aldanmamalıdır.”
“Kıskandın değil mi? Karısıyla kavga ettiklerini de hiç duymadım. Kadını el üstünde tutuyor maşallah! Kibar her yerde kibardır.”
“Kavgasız ev olmaz. Senin gibi bağırıp çağırarak yedi mahalleye duyurmuyorlardır kavgalarını. Bu konuda ne kadar usta oldukları belli oluyor. Kan kussa kızılcık şerbeti içtim der bazı insanlar. Hiç açık vermezler. Ben bilirim böylelerini.”
“Hayır efendim, yanılıyorsun. Kavga etseler ben duymaz mıyım? Kulağım deliktir.”
“Sus, daha fazla söyletme beni. Benden tatlı sözler bekliyorsun ama kendin hep acı sözler söylüyorsun. İkide birde beni suçluyor, itham ediyorsun.”
“Asıl acı konuşan sensin!”
“Şuna bak, duyan da gerçek sanacak. Kedi gibi gözlerini yumma.”
“Yine kedi olduk ha? Tatlı sözleri ne zaman söylüyorsun?”
“Yatakta söylüyorum.”
“Orada benimle işin var da ondan. Yoksa yüzüme bile bakmazsın”
“Hiç bakmaz mıyım karıcığım? Her zaman gönlümdesin. Kraliçemsin.”
“Külahıma anlat sen bu sözleri!”
Erkek, “Vallahi doğru söylüyorum” diye karısına sarılmak istedi ama kadın kaçtı, adam kovaladı. Tam bu sırada komşudan gelen öfkeli sesler ikisini de durdurdu. Koca kulağını duvara dayadı, gülerek, “Senin o nazik adam karısına ne çirkin sözler söylüyor bak” dedi. Kadın inanamadı. O da kulağını duvara dayadı. “Haklısın” diyerek başını salladı.
Erkek karısının elini tuttu:
“Ben dememiş miydim? Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu. İçi seni, dışı beni yakar böylelerinin. Maskeleri düşünce gerçek yüzleri ortaya çıkar” diye güldü.
“Hakkın var. Ne ağzı bozuk adammış bu be! Resmen küfrediyor kadıncağıza.”
Adam, karısının saçlarını okşadı:
“Ne kadar kızsam böyle çirkeflik yapmam” diye konuştu.
Kadın sesini çıkarmadı. Yumuşamıştı. Kocasına sevgiyle baktı.
Adam, kadına sarıldı, öptü:
“Özür dilerim. Beni affettin mi?” dedi.
“Zaten önemsizdi konuştuklarımız. Yavaş konuş da ne dediğini iyice duyayım şunu. Meğer ne yere bakan, yürek yakanmış beyefendi yazıklar olsun kalıbına!” dedi kadın.
“Barıştık değil mi?” diyerek karısını bir daha öptü adam.
“Zaten küs değildik ki. Bizimki evliğin tuzu biberiydi. Ama bunlar zehir zemberek laflar ediyorlar. Köpeğin önüne atsan yemez. Dur bakayım. Karısını dövüyor galiba” dedi kadın, kocasının öpücüklerine karşılık verdi. Elini okşadı.
Erkek, “Böylesinden her şey beklenir” diyerek karısına iyice sokuldu.
“Ben sana bir fiske bile vurmadım şimdiye kadar. Bundan sonra da vurmam. İstediğin yemini edeyim. Ben böyle güzel karımı dövmem, severim. İstersen yatak odasına gidelim de kanıtlayayım dediklerimi. Kadın dövülmek için değil, sevilmek için yaratılmıştır” diye ekledi.
Kadın kocasına sarıldı, “Canım benim” dedi. “Şu kavga bitsin de o zaman göster bana sevgini. Olur mu bir tanem?” diyerek kulağını duvara iyice dayadı.
“Olur tabii. Niye olmasın?” dedi adam.
Karıkoca sarmaş dolaş, komşularının kavgalarını dinlemeye koyuldular.