0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
99
Okunma
X Hanım bir kurumda bir müdüredir.
Ben de orada bir kamu görevlisiyim
Zaman zaman uğrar çay sohbeti ederiz
Makamına vardığımda cepten konuşuyormuş
Kapattı yer gösterdi oturdum, ben sormadan
- Oğlumdu dedi oğlum; devamla:
Sesi acıma, şevkat, kırgınlık dolu..
- Aynı konu değil mi?
- Evet aynı konu dedi devamla biraz da, içli durgun;
Zaten 2-3 aydır başka konuştuğumuz bir konumuz yok…
Yine konuyu özele indirmemek için
- oğlanın kaydını yaptırdınız mı? deme gereğİni hissettim.
- İşte onu merak etmiştim de; kaydı yapılmış ama babası rahatsızlanmış;
arabayı oğlum kullanmış; babasını hastaneye götürmüş
- Kırgınsınız peki üzülmeyecek misiz
- Önemli bir şeyi yoktur sanırım
- Durumu daha da kötüleşmesi halinde
- Tabii ki üzülürüm…Şimdi de üzülüyorum. dedi .Bakışları derinleşti, gözleri doldu….
Boşalmak üzere olan gözlerini benden kaçırarak… yine kendisi
- Ne yapabilirim ki? emekli hakimsiniz.
- Bak kardeşim özel durumunuza ilişkin bir konu kusura bakmazsanız!
- Hayır hayır konuşalım dedi. Sesi öyle derinden geliyordu k!
yüz ifadelerinden içtenliğini anlamak istiyordum
mesleğin verdiği alışkanlıkla bir yandan ,hekimler gibi
.Bir yandan da sorular sorarak ,yorumlar yaparak konuyu derinleştirmek
belki bir çözüme varmak istiyordum. Bu bir alışkanlıktı. belki ama karşı tarafı da
kırmamak lüzumsuzluk yapmamak gerektiğini de düşünüyordum elbet
.Bazı konular vardır ki, çok özeldir. İnsanın eşiyle konuşmadığı konuları hatta
kendisinden bile sakladığı saklılıkları vardır. bunları düşünerek konuya
çekingen yaklaşıyorum .Ama değinmeden, değinmişken tamamlamadan da
durulmuyor Bu da insanlara has bir güdü olsa gerek.
Bu nedenle gene konuya dönerek,:
- Peki mesela hastanelik olsa!..Aslında daha ağır daha kötü durumlara düşmüş olsa
demek istemiştim..
Müdüre hanım tüm bu duygu ,düşünce ve hassasiyetimi anlamış olmalı
- Zaten hastanede, hastaneye giderim belki. Oğlum böyle istiyor oğlum dedi…sustu.
Bana bakmıyor, hüzünlü.. siyah gözleri bir yaralı ceylanın buğulu gözlerini andırıyor.
Soğan sarısı saçları camdan, yansıyan aydınlıkla üzerine zeytinyağı dökülmüş gibi
sarımsı, alımsı parıldıyor. Beyaz dişleri düzgün, ama hepsinin aynı boyda olmaları nedeniyle
protez olduklarını düşündüm Sormaya utandım gözlerimi kaçırdım Eğer öyle ise henüz bu genç
yaşta dişlerinin topyekün dökülmüş olması ne hazin, ne acı . Hayatın kahrının kendisini ne denli
yıprattığının açık ve acı kanıtları olsa gerek.
Mavimsi düpiyezi açık hava mavi mi desem; en iyisi güvercin mavisi mi desem: siyah bir bluz,
mavimsi etek.. Bu haliyle tam bir güvercin kadar tatlı, sevimli ,ince, kibar ,duygulu, içli…
Üçüncü sigaralarımızı dumanlamaktayız. Zile bastı çaylar yenilendi. Ben rahatım ama
müdüre hanım üzgün hüzünlü
- Dün duruşmanız vardı dedi devamla…Ben gittim o gelmedi, sanırım duruşmada bulunmamak için
Ankara ya gitti.
- Barışsanız diyor, barış öneriyorum .
- Çok çektim çokkk! Aylardır kendimi bir kabuğun içine çekmiş etrafını koza ile bağlamış,
örümcek örgüsü içinde kalmış gibi hissediyorum; daha doğrusu öyleydim, günlerce hem onunla
hem kendimle didişiyor savaşıyorum. Öyle yorgun düştüm, öyle yılgın oldum ki yaşamak istemez
hale geldim, gelmiştim. uğraşıyorum, çünkü olur olmaz her şeye kızıyor ,sinirleniyor ve kendisinden geçiyor...
Bu kendinden geçtiği haliyle etkisizce kalsa belki sorun olmayacak ama öyle değil. Kendinden geçmiş
haliyle bana saldırıyor, bıçakla üstüme yürüyor, boğazımı sıkıyor .Defalarca elinden zorla kurtulduğum oldu
.Sonradan anlattığımda pişman oluyor, çoğu hareketini bilmediğini anlıyorum.
Kendimle savaşıyorum, bir oğlumuz var.2 yıllık beraberliğimiz var. Nasıl kopabiliriz? Bir yandan da can
güvenliğim yok, yıprandım ruhen yoruldum..
- “Peki tedavi görse?”
- Ah ahhh ! yanaşmıyor., kabullenmiyor, bir kaç kez söyledim, ’benim neyim var? Asıl senin tedaviye
ihtiyacın var diyor,dedi derince bir iç çekti. Sigarayı öyle bir çekiş çekti ki bayılacak sandım
Başka bayan misafirleri geldiler ,ben kalktım….
’ Allah yardımcın olsun!’ diyordum içimden...
11 Eylül..2003 /Cide
Salı