- 31 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Benim Adım Süheyb
"Benim Adım Süheyb” Filistin Üzerine Bir Gençlik Romanı
"Benim Adım Süheyb" Yazar Halit Yıldırım’ın, Filistin’de yaşanan insanlık dışı olaylar kapsamında -bir gençlik romanı- mottosuyla yayın hayatına dâhil ettiği eseri. 2024 tarihinde, Yafes Kitap etiketiyle okurlarıyla buluşturulmuş. İki yüz yirmi dört sayfa hacmindedir. Dikkatimi en çok celp eden şey, roman dili ve anlatımının merak duygusunu hep canlı ve diri tutmasıdır. Anlatımda verilen her bir esrar aynı oranda çözümleme aşkınlığına taşındığını da söyleyebilirim.
Geleneğimizde de olan münazara uygulamasını romanın ana omurgasından birisini oluşturmaktadır. Futbol ve okçuluk diğer bir ana tema hüviyetindedir. Roman başkahramanı gencin, isim benzerliği üzerinden, Hz. Süheyb güzergâhında da bir yol alınmaktadır. Hz. Süheyb ile beraber Filistin ve Araplar konusuyla beraber daha geniş anlamda Müslümanların meselelerine dikkat çekilmektedir. Filistin ve Araplar üzerinden daha çokta Müslümanlara yönelik kimi iftiralara varan, yanlış muharref anlayışlara karşı cevaplar verilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz. Bir nevi roman tekniği ile maneviyat ve uhreviyat üzerinden de yol alındığına da şahitlik ediyoruz.
Süheyb, İstanbul’da ailesiyle beraber yaşayan Bafralı bir gençtir. Bir üniversitenin tarih bölümünde okumaktadır. Ayrıca futbol oynamakta ve okçuluğa ilgi duymaktadır. Futbol turnuvası vesilesiyle İstanbul’dan Çorum’a gelmesiyle roman apayrı noktalara taşınmaktadır. Süheyb-i Rûmî isimli Sahabenin Çorum’da medfun olması ve görülen rüyalar genç Süheyb’i heyecanlandırmaktadır. Süheyb’in yıllar önce anne ve babasının da yolunun Çorum’a düşmüş olduğunu öğrenmesiyle beraber roman daha da heyecan taşımaktadır. Süheyb’i "Tekke çocuğu” olarak nitelendiren annesinin Çorum’daki büyük sırrı nedir? Nilsu arkadaşının Süheyb’i Arap ismi olması sebebiyle istememesinin gerekçeleri nelerdir? Süheyb ismi yerine Süha ya da Suphi isimlerini neden önermektedir? Süheyb ismi üzerinden Arap ve Müslüman karşıtlığı yapılmasıyla devam eden serüven hangi noktalara taşınacaktır?
Roman başkahramanı Süheyb’in yanında romanda geçen diğer isimlere bir bakacak olursak; Süheyb’in on sene önce kaybetmiş olduğu babası Sinan Bey, annesi Selma Hanım, babaannesi Hasibe Hanım, dedeleri Laz Ahmet ve Hacı Hasan Efendi, halası Ayşe Hanım, arkadaşları Çorumlu olan Zeynep, diğer arkadaşı Nilsu, okçuluk hocası Esra Hanım, kantinci Hayri abi, Ferguson Tarık, Hıdırlık cami imamı Emir Efendi, Tarık abi, Kemal Bey, Ethem Erkoç Hoca, Aylin, Ömer, Yücel" gibi isimlerin öncelikli olarak sıralayabilirim. Ayrıca ilginç bir şekilde romanın yazarı Halit Yıldırım, eşi Nurhan Hanım, Yazar Nuray Alper ve Turhan Candan Bey gibi kimi isimlerin romana dâhil edilmesini söyleyebilirim. Romanda, Çorum’a dair çok özelliği de öğreniyoruz. Çorum leblebisine aşinalığımız var ama Çorum’un bir de zahter çayı vardır. Çoruminia, Hattuşa Boğazkale gibi yerleri de bunlara dâhil edebiliriz.
Genç Süheyb’in, Süheyb isminin ne anlama geldiğine dair bir ödev hazırlamasıyla devam eden bir süreç yaşanmaktadır. Daha da önemlisi, karşıt fikirlerde olan Zeynep ile Nilsu arkadaşların, Filistin konusuyla alakalı okul içerisinde bir münazaraya tutuşmalarıyla devam edecek haraketli zamanlardır bunlar. Son yaşanan Filistin zulmüyle beraber ülkemizin, Filistin’i desteklemesi veya desteklememesi fikriyatları doğmuştur. Müslümanlar arasında birlik oluşturma anlayışı ile Müslümanlık adına Araplaşma temayülüne dur demek isteyen diğer anlayışın karşılıklı bir münazarası desek de yeridir. Ülkemizdeki kimi çevrelerin, Türkistan’daki zulme bigâne kaldıkları gibi birçok konuya da açıklık getirilmeye çalışılmaktadır. Daha genel anlamda roman tekniği üzerinden dünya Müslümanlarının önemli bir bölümüne münhasır sıkıntılar işlenmektedir. Ama şu bir gerçek ki romanda da anlatılan her çağın zorluklarına rağmen her Müslüman hiss-i adavet taşımamaktadır.1492 yılında gemilerle İspanya’dan Anadolu’ya getirilip kurtarılan Yahudiler bunun en güzel örneğinden birisi olsa gerek. Açılması gereken bir parantez ise, insanımızda ki marazi merhametin bazen başımıza büyük işlerde açmasıdır.
Çorum, Hıdırlık mevkiinde mezarları veya makamları bulunan Süheyb-i Rûmî Hazretleri, Ubeyd-i Gazi, Kereb-i Gazi, Yusuf-u Bahri, Abbas Kûlâhî gibi değişik zamanlarda yaşamış ve mezarları bulunan zatlar hakkında bazı bilgilerin de romanda yer aldığını görmekteyiz. Süheyb’i Rûmî Hazretlerinin İslam’la şereflenen 37. Müslüman olduğunu öğreniyoruz. Bazı rivayetlerde Süheyb Hazretlerinin, İstanbul kuşatması dönüşünde Çorum önlerinde Bizanslılar tarafından şehit edildiğini ve Çorum’a defnedildiği söylenmektedir. Başka bazı kaynaklarda ise mezarının Medine’de olduğu, Çorum’da sadece makamının olduğu yönündedir. Ayrıca Süheyb isimli sahabe üzerinden gerek yaşadığı dönem gerekse de Filistin ve Übülle şehri özelinde bağ kurularak roman farklı mecralara taşınmaktadır. Merak duygusunu fazla törpülememe adına bu bölümleri kısa ve özet geçiyorum izninizle.
Roman anlatımlarında yaşanmış bazı tarihi vakalar üzerinden de fikirler serdedilmektedir. Bunların bir kısmı şu şekildedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Mısır’da on beş bin askerimizin gözlerini kör edenlerin Araplar değil, İngilizler ve İngiliz ordusunda ki Ermeniler olduğu vurgusudur. Bu konu ayrıntılı bir şekilde masaya yatırılmaktadır. Bunun yanında Osmanlıya isyan ettiği söylenen beş bin Arap askerin durumu, 1916 Kût’ül Amare Kuşatması, İngilizlerin, Arabistan Krallığı vaadine kapılan Şerif Hüseyin ile bu günkü yansımaları, tarihteki Nili örgütü ve liderleri Nili Sarah, 14 Mayıs 1948 de kurulan İsrail devleti ve devamında yaşanan süreçler, Araplar üzerinden yapılmaya çalışılan İslam düşmanlığı gibi birçok konuya değinilmektedir. Filistin üzerine son yaşadığımız İsrail zulmünü de içine alacak şekilde konu etraflıca ele alınmaktadır. Filistin’in sözde Ermeni soykırımını tanıdığı, Ermeni tehciri üzerine pul bastırdığı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımadığı, Doğu Türkistan’da Uygurlara yönelik zulme kayıtsız kaldıkları gibi pek çok konuda eleştiriler yapılmaktadır. Bu roman vasıtasıyla, bütün bu eleştirilere teker teker cevaplar verilmektedir.
Roman başkahramanı Süheyb’in ilgi alanı olan futbol ve okçulukla alakalı bilgilendirici ve doyurucu anlatımlarla da yol alınmaktadır. Romanda okçuluk üzerine teorik birçok bilgininde verildiğini görmekteyiz. Bunların bir kısmı şu şekildedir. "Okçu demek kemankeş demektir. "keman" yay çeken demek, "keş"te çeken anlamına gelmektedir", “Yay yapan ustalara kemanger, ok yapanlara tirger denmektedir”, “Okun ucundaki demire temren denir. Kirişin yaya bağlandığı yerlere toz denir. Eğer kemankeş, yayı kuvvetli çekip tozu koparırsa buna da tozkoparan denmektedir. Okçuların piri, Sahabelerden Sa’d b. Ebi Vakkas olarak bilinir" gibi pek çok bilgiler verilmektedir.
Son tahlilde, büyük bir dilemmanın içerisinde olan insanlığa karşı biz Müslümanların sözünün ve katkısının gerekliliği daha çok hissedilmektedir. Başka bir taraftan bu anlatımlarla Türk-İslam medeniyetinin ve Müslüman hassasiyetinin felsefesinin yol ve yöntemlerini de taşımaktadır. Başka bir ifadeyle roman, Türk Müslüman felsefesince yol almaktadır desek yanlış olmaz. Günümüzde yaşanılan bütün dilemma ve sarmal hallerin karşısında sloganik olmadan, suya sabuna dokunarak gerçekçi katkıları sunabilmenin en doğru hareket olacağı vurgusudur. Bu durum biz Müslümanlara mütemadi bir mücadele ve gayret halini gerekli kılmaktadır. Öyle ki hakikate muttali olan Müslüman, doğruluk ve sıratı müstakim üzerine itminana böylelikle erebilecektir. Bu vurgularla beraber, bu güzel romanı başta gençler olmak üzere güncel ve tarihi konulara meraklı bütün okurlara tavsiye ederim. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
Şehir Defteri Dergisi
Sayı 16, Nisan 2024
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.