- 30 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Büyük Dedem
Büyük Dedem
4 Ocak 2025 Cumartesi 13:31:52
Köyüm Kangal Divriği 40/40 km orta yerde bulunur.
250/ 300 yıllık tarihi bilinmektedir. Öncesi de olmalı elbet
Selçuklu kayıtlarına göre Oğuzların AVŞAR kabilesinden olup
halen AVŞARCIK olan (değişmeyen) adı da oradan gelmektedir
1827 Osmanlı nüfus kayıtlarından soyumuzun seceresine göre
Halil Mustafa (yaşlılar) Mustafadan Veli Paşa Cindi çocuklar
olarak kayıtları bulunmaktadır
Ağızdan ağızsa nakedilen (söylene gelen) bilgilere göre ilk bilinen dedemiz
Mustafa ve kardeşlerinin ataları Tunceli’nin Hozat yöresinde (Hozat/ Ovacık arasında
halen mevcut Karakuz köyünden bir kabile; bilinmeyen nedenle göç edip
(muhtemelen kan davasından)
Erzincan Kemah Divriği Karasar/ Höbek köyleri arası Tüllüce dağı eteğinde
halen akmakta olan pınar çevresinde yaylaklar olan düzlük alana yerleşmişler.
Mal davar edinirler. Ama karına kışına dayanamazlar ikiye ayrılıp
Bir kısmı daha önce gelip gittikleri KULUNCAK köyüne; bir kısmı da Karaağaç
Deresini takiben daha engin ırmak kenarı BİZEVİ (Göçen taş) köyüne yerleşirler
Çoğalırlar bölünürler ayrılırlar ; bir kısmı orada kalır; bir kısmı yayla olarak gördükleri
bildikleri dağlar eteği çay kenarını uygun bulup yerleşirler yani bizim köyün
yerine yerleşirler Burada bir ağıl sürü koyunu çobanı ve evi olduğu söylenir.
Çobanla iyi anlaşıp uyum sağlamış olacaklar ki ağılın bitişiğinde halen haraba ve
enkazları mevcut olan yarısı toprağa gömülü evler inşa ederler Böylece bizim köyün
temeli atılmış yerleşik hayatları başlamış olduğu anlaşılmaktadır
Yukarıda belirtilen Karasar/ Höbek arası Tüllüce-’deki bölünmede Kuluncak köyüne yerleşenler
halen ŞİRİNLER olarak bilinen kabiledir; Bizevi’de kalanlar ASLOŞLAR ; bizimkiler de PAŞO AĞA’nın
kabilesi olarak bilinir . Bizevide kalanlar yani Aloşlarla bi,zimkiler yani paşo ağa kabi,lesi arasında kız alış verişi sair akrabalık ilişkileri halen devam etmektedir Onlar bizimkilerin yeleştikleri yer ve koyun ağırlıklı malcılık yapmakta olduklarından GOMON (ağılcı ) derler.
Bizi,m köyün resmi adı olan AVŞARCİK Selçuklunun AVŞAR boyundan gelmektedir dedik. Yaygın olan yöresel adı ilk yerleşim yeri (göç yerleri) Hozat/Ovacık Karakuz (karakuzu?) dan gelmektedir.
Tüm bu bilgiler her ne kadar yazılı olmayan anlatıla gelen bilgiler ise de bunlar çok eski olmayan yaşam kesitleridi,r. Belirtilenler mevcudiyetleriyle sosyal gerçeklerdir. Öyle ki halen 80/90 yaşında olanlarımız vardır. Sorulsun hepsi az farklarla birbirleri doğrular ve de tamamlar.
ÖRNEYİN ben 80 Yaşımdayım. Bu yazdıklarımı kendim uydurmuyorum .Ben 5/6 yaşlarındayken anlatılanlar her çocuk gibi aklımda kalanlardır. Bir birlerine anlatanlar da 70/75 yaşlarında olduklarından 75+75= 150 senelik bilgilerdir. Anlattıklarım da o ysa da az önceki olaylardır. Bu nedenlerle doğruluk payları olasıllıkları o/o 70- 80 olduğu kanaatindeyim.
Meraklısı için işte bir araştırma konusu için yazılı yol gösterici kaynak
Büyük Dedem PAŞO AĞA’ya gelince: ağa dediysek öyle köyleri marabaları olanlardan değil; köy yerinde halı vakti iyi olana ağa denir. Kaldı ki; yukarıda anlatılan serüvenden sonra gelip yerleştikleri bizim köy (Avşarcık / Karakuz) ve Kuluncak dahil 18 köyün OSMAN BEY’in mülkü imiş. Ağıl çoban koyun sürüsü de haliyle omun..
Resmi Selçuklu kayıtlarına göre Oğuzların Avşar boyundan bir kabilenin gelip yerleştikleri AVŞARCIK isminin oradan geldiği belirtilmekte ise de hangi tarihte geldikleri ve gelenlerin kimler olduğu belirtilmemekte; ancak köyün kuzey batısında halen adı HARABE olan eski bir yerleşim yeri bilinmektedir Orada bir müddet yaşamış oldukları düşünülür i,se de; o semtte kilise kalıntıları olduğu; taşlarının Paşo Ağanın sonradan yaptırdığı bina kullanıldığı
keza 100 /120 sene öncesine kadar bir ailenin (yaşlı karı koca yaşadıklrı bilinmektedir. keza mezarlık kalıntıları yapı taşları su arklarıyla ermeni ya da rumların harabe denen bu semtte yaşamış oldukları kanaati yaygındır
Onlardan sonra bizimkilerin dönemi başladığı anlaşılmakta.
1827 Osmanlı nüfus kaydına göre de isim Avşarcık ancak yaşamakta olanların Halil ve Mustafa oldukları kayden bellidir.
Belirttiğimiz söylene gelen bilgilere göre bizimkilerin buraya yerleşmelerinin bu tarihten (1827) önce olduğu
bunun kanıtları ise o tarihlerde askere gidip dönmeyenlerin Yemene Halep’e gidip gelenlerin hikayelerinin anlatılması ve ilk yıllar dağ yamaçlarında düzlüklerinde tarla edindikleri sınırlarıyla sahipleriyle bilinmektedir ki en güvenilir kanıtlardır.
Yine resmi kayıtlara göre bizim köy, Kuluncak köyü 1942 ye kadar Kangala bağlı olduklarıdır.
Anlatılan yöresel bilgilere göre de ilk gelenlerin Halil ve Mustafa’dan öncekiler olduğu; Halil ve Mustafa’nın
burada doğdukları her iki kaynak bir birini doğrulamakta ve tamamlamaktadır .
Büyük dedem Paşa ve amcası Halil’in oğlu Cindi daha sonra doğacaklardır
Yukarıda belirtildiği gibi köyün şimdiki sakinleri olan dedelerimizin 1827 den önce gelmiş oldukları belirttiğimiz yazılı sözlü fiziki ve sosyal gelişmelerden bellidir dedik.
Köyümüzün (Avşarcık ) hayvancılığa özellikle koyunculuğa çok uygun olduğundan kısa bir zamanda (50/100)arası sürü sahibi oldukları. Büyük dedem olan Paşa yöresel tabirle ( Paşo) çok ilerlemiş. Koyun sürüsü çobanları yayla çadırlarıyla fakir fukara yoksullara yardımlarda bulunmakla artık köyde ve çevre köylerde hatırı sayılır sözü dinlenir haliyle Ağa yani Paşo Ağa olmuş. Malcılıkla uğraşır alır satar varlığına varlık katar olmuş. Katırlarıyla kervan katarıyla Malatya’dan Halep’ten yiyecek -hurmaya varıncaya kadar- .giyeceklerden
puşu ; kutnu kumaş gelir, öyle ki ilçe esnafına satar ya da siparişleri alınırmış.Tüm bunları yöneten yerine getiren ekibi oluşmuş tabbii. İşte böylece sözü üstüne söz olmaz PAŞO AĞA olmuş.
’Bunca varlık sahibi olmuş da ne mi olmuş?
Yani köye çevresine bir iyiliği hizmeti olmuş mu? Olmuşsa ne mi olmuş? HAKLISINIZ!
Fakir fukarayı doyururmuş ama karın tokluğuna çalıştırmıştır’ demekte olduğunuzu duyar gibiyim.
.Bunda da haklısınız; olmamıştır diyemem .Ama bunun yanında köyde boş avara duranları çağırtır sorar
’Ne yapalım ağa ! deyip el ovuşturanlara mecidiyeler (Harçlık) verir çalışmaya gitmeye ya da bir şeyler almaya satmaya teşvik edermiş.
Eşkıyalardan ÇÜKÜZLELİ CEMALE koltuk çıkar onunla köyü diğer eşkıyalardan korurmuş.
Yukarıda belirtildiği gibi bizim köy dahil 18 köy Divriğİ’li OSMAN BEY’n mülküymuş. KULUNCAK köyünün tarihi daha eski olup bizim köyün yeri de Kuluncaklıların olduğu; bizimkiler, başta Paşo Ağa Kuluncaklılardan satın almış hatır için almış almış da almışlar. Halen tarlalarımız çayırlarımız Kuluncaklı sahiplerinin adlarıyla anılmaktadır . Memedo Goghasan Zılfo Çörmülü keçeli Kurdo vb.
Bu gelişmenin güçlenmenin sonucu olarak daha büyük hizmetleri olmuş ki tamamen araştırılması gereken konulardır.
ÖRNEK 18 köyün Osman Beyin mülkü çalışanların birer maraba oldukları tahıldan başka tere yağı peynir tenekeler helkeler dolusu götürüldüğü, daha dünkü iş gibidir. Hatta bir anı anlatılır. köyde kimseyi beğenmeyen İÇÇO’yu kahya seçerler derler ki ’ kimseyi beğenmiyorsun güvenmiyorsun eleştirip duruyorsun, haydı
bu sene de Osman Beyin yağını sen götür bakalım’ Kahya kendini gösterecek ya eşeğine biner şehre iner öylene doğru Beyin konağına gider kabul görür huzura varır , yerlere kadar eğilip kıyam eder ; Bey gayet sert ’Ne var ola kahya !’ deyince, bizimki kıyamla ’BEYİM YAĞI ERİTEREK Mİ GETİRELİM ERİTMEDEN Mİ!’
Beyin işine gelir, ’ Erimiş kahya erimiş! ’ bir teneke erimiş yağ iki teneke erimedik yağ kadardır
Gelir köyde söyler kıyamet kopar İşte onlara takılır ’ Tabii canım İçço kahya bilmez mi ’
Bu eğlenceli dardı mesel olmuş anlatımla bağlantısı olduğundan ; başka anıyı da anlatalım .
Efendim ağanın kızlarından Sarı kız Vazıldan (Ulu çimen köyünde tanınmış aile Yonus gilde kocadadır. Aile Osman Beye yüklüce borçlanmıştır. senet yazılır Osman Bey senedi Paşo Ağanın kızı oldunu bildiyi Sarı kızın
imzalamasını iste kadın buna kızar ne giderim ne de imzxa veririm der Bu durumu duyan ve öğrenen ağa çok kızar alacağını gönderir borcu kapatır.
Zaten kızmakta olduğu Osman Bey ile arası iyiden iyiye açılır. Aynı hoşnutsuzluk içinde olan diyer köylerin ileri gelenleriyle görüşür konuşur ve İSTANBUL’A gitmeye karar verirler. Yelliceden Höbekten htırı sayılanlardan bire alır. Atlarla Samsuna oradan deniz yoluyla Payıtahta varırlar. Orada Susuzveren köyünden odacı başını görürler durumu anlatıp yardımını isterler. O da ilgili makamlar aracılığıyla söz konusu 18 köyün Fermanını alarak dönerler Böylece 18 köy marabalıktan kurtulur, herkes kullandığı yerin sahibi olur. Kurtulan köylerden yer teklifleri olur özellikle Höbekliler yaylak yeri Tüllüceği teklif ederler Ağa hiç birini kabul etmez.
İkinci büyük hizmeti köyüne olan hizmetidir.
Biraz da buna değinelim.
Cumhuriyet dönemine hatta son 50 li yıllara değin köylerde değil çoğu ilçede dahi ilk orta öğretimin yani okulların olmadığı sosyal gerçeklerimizdendir. Örneğin 50-60 haneli köyümde ilkokul 1960 larda açılmıştır.
Neyse ! Nedenlerini bedellerini fazla kurcalamayalım başımıza iş (!) açmış oluruz. İşte o yılların mahrumiyeti içinde köye bir tahsildar bir zabit gelecek olursa şaşıp kalınıyor. Bunu gören yaşayan büyük Dedem kendi imkanı ve gayretiyle buna bir çare düşünürken, yukarıda sözü geçen Susuzveren köyünde - sarayda odacı başının oğlunun devlet adamı yetiştiren yüksek okulda hem de son sınıftayken olasılıkla siyasi nedenle okuldan atılır İstanbul’da tutunamaz MENFİ sürülür köyüne döner. Bu önemli olayı duymayan kalmaz. Dedem zaten o aileyi iyi bilmektedir İstanbula ona güvenerek gidilmiş yardımını görmüşler demiştik- gidip geldiği yerlerdendir. Uzatıp can sıkmadan; işte aklındakini gerçekleştirmenin bu fırsatını kaçırmaz. Atına biner gider Odacı başının konağına konuk olur ( O Konak o aile o isimle halen vardır ve görmüşüm çaylarını içmişim 1960 lar) Konuşurlar, anlaşırlar delikanlıyı alır köye getirir. Evinde bir odayı hazırlatır. vs. tam 8/10 ders yılı çocuklara eğitim yapılır . Yeteneklilere farsça arapça eğitimi almışlar. Bunlardan çocukluğumda gördüğüm günümüzün yaşlılarıydı. Kur’anı hatm edenlerdi Hamit Ağa Ali Hoca bunlardandı Dualar cenaze namazlarını ALİ HOCA İCRA EDERDİ Ondan sonra da talebelerinden Hasan Efendi üç- dört yıl hocalık yapmış eğitimi sürdürmüş
Cihan Harbine kadar. Tüm bunlar rivayet değil yaşanmış kanıtlarıyla bilinen gerçeklerdir.
DEDEMİN HÜNERLERİ bunlardan ibaret değil elbet NAMI kurumlarca da bilinir olunca kendisine güven payesi OĞLU HASAN EFENDİYE TAHSİLDAR AMİRLİĞİ VERİLMİŞ YALNISÖYÜT KÖYÜ VERİLEN MAKAMIN HİZMET YERİYMİŞ:
EVET Dedemin büyük oğlu HASAN EFENDİYE DEYİNMEDEN HAKKINI YEMİŞ OLURUM. Yeteneklerini çoğu yaşlılardan dinlemişim ama özellikle anam -annem- onun hayranıymış. Tek kendisi değil kendi kızlık köyü olan Kuluncağın büyüyü küçüğü kadını kızı.. Köye gelecek ya da YELLİCE’ye taraf giderken köylerinden geçerken herkes kapısında hayranlıkla izlerdi. Atla gelir ama köyün içinde atın başını seyisine verir herkesi selamlar elini
öpenler olur hal hatır eder: resmi işlerde muhtara yardım eder yol gösterir ; yoksullara yardım ederdi.
Ağa oğluydu ama ağadan çok sevilir sayılırdı. Belle ki ağa oydu Yakışıklıydı efendi çok şık giyinirdi.
Başta zennureli renkli fes çuha palto takım elbise hepsi Halep işi Babası ağaydı ama bakımsızdı o varlığa göre giyinmezdi.
Babam devreye girdi ağanın büyük oğluydu. Ağa daha çok onun okuması eğitimi için hoca tutmuştu denebilir. Doğrusu Hasan Efendi de hakkını vermiştir.. Birinci O ikinci kız kardeşinin oğlu yani yeğeni
Ali Hocaydı çocuktum günümün insanları... Devamla Birgün gelen zabitlerle odaların oturmuş kahve
içiyorlarken babası odaya girince Hasan Efendi ayağa kalkmış. Misfirler ’KİM!’ der gibi bakışınca
Hasan Efendi ’PEDERİM !’ deyince onlar da ayağa kalkıp kıyam etmişler.
Hasan efendi muhtar değildi ama yardımcı olur yazdığı arzu halleri okuyanlar hayran olur hayret eder sırf tanımak tanişmak için gelilirlerdi Mubalğa değil Bu yeteneğinden dolayı oşürcülerin amiri olara yetkilendirmişlerdi üç- dört yıl o görevde kaldı hasat zamanı orada kalırdı. Bir ara sustu içini çekti gözleri daldı
’ ama hastaydı hasta ... ağa yaşlıydı ama sğlıklıydı Rus Kemağa kadar geldiğinde herkesi korkum sarmış iş tutmaya eli kolu kalkmazken ağa herkese metanet veriyor ; ekelim de Rusa mı kalsn diyen k
Memet Aliye ; ekelim de kalırsa Rusa kalsın yeter ki olsun ’ demiş öküzlerini koşmuş bütün tarlarını ektirmişti de Allah’ta bir vermiş bir vermişti.
Nitekim Rus çekildi bu kez katırlarını tüm koşum hayvanlarını çuvallar dolusu unuyla erzakıyla seferber etmişti
Babana beni istemeğe ağa yaşlı oldğu Hasan Efendi de hasta olduğu için olacak gelememiş
ağanın diğer oğulları ve komşuları gelmişlerdi. Birinci gelişleri, nabız yoklaması gibiydi, usul öyleydi;
ikinciye geldiklerinde aman ne gelişti ne hediyelerle. Fakirdik herkese konu komşuya üst/başlar ne desem Herkes sevinçten mutluluktan uçacak gibiydi Kızlar kadınlar bana gıptayla bakar
’ HAYDI BAŞINA DEVLET KUŞU KONDU ’ der hayır dileklerinde bulunurlardı.
Babamın gözlerinin içi gülüyor anama hayranlıkla bakmaktaydı lafı kaptı
Bir düğün tuttular ki padişahın oğlunun düğünü sanılır iki ilçenin büyükleri amirleri memurları atlarla develerle bayraklarla karşılanıyorlardı üç gün sürmüştü dördüncü gün gelini almaya gidilmişti.
Ama ne gidişti çifter davul zurna kişneyen atlarla düğün alayı
köyde ağa tarafında kırk baş davar kesilmiş Kız tarafınada hazırlık için iki koç bulguruyla aşıyla
gönderilmişti
Anam içini çekerek ’ amaaan ne bileyim işte öyle rüya gibi geldi geçti !’
Ana Karakterler:
Paşo Ağa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.