0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
114
Okunma
Analık Duygusu
’Anneler Günü’
Mayıs ayı ikinci pazar günü kutlanmakta!
Yılın her gününe anneler günü dense yeridir, derim.
Tarihçesi :
AG Kutlamaları çok çok eskilere dayanmaktadır.
Bu gelenek antik Yunan mitolojisinde Tanrıça Rhea onuruna
her ilkbahar kutlamaları olduğu oradan Roma antik çağına
geçip devam ede gelen bir gelenek olduğunu görüyoruz .
Gelelim annelik (analık) duygusunun akıl almaz gizemli
inceliklerine:
Atlarda:
Midilli bir atımız vardı. Hem yük hem binek aracımızdı.
İlk doğumuydu. Çok acılar çekiyordu.
Ikınıyor, zorlanıyor, ter içinde kalıyordu hayvancaz!
Veteriner ne arasındı 1950 lerde, bir dağ köyünde.
Saatler süren acılardan sonra cılız bir yavru doğurmuştu.
Çektiği onca acıyı sıkıntıyı unutup yavruya döndü.
Ağzıyla yavrunun içinde bulunduğu zarı yırttı, yavru kurtuldu
yalayarak kuruladı. Emzirme gayretine düştü. Yavru zayıftı,
bitkindi memeye uzanacak halde değildi. Ana, burnuyla iteliyor,
memesini ağzına koyacak hareket ve kıvrımlarda bulunuyor.
Olmayınca kişniyor, gözyaşları döküyor, ağlıyorlıyordu.Yürekler
dayanacak gibi değildi. Anam ağlıyor, babam gözlerini siliyordu.
İneklerde:
Üç inekten en cinsi anamın gözdesi ’sarı kız’mızdı. Sütü bol,
sağımda uysaldı, anam onu çok sever o da sevildiğini bilirdi.
Her yıl şubatın 14. günü doğurur anamın deyimiyle ’kış içinde
canımıza yeterdi.’ Artık yaşlanmıştı, o yıl doğumda çok zorlandı.
’Galiba karnından darbe almış’ diyordu anam. Zorlanması ondan
olmalıydı. Nitekim doğurdu ama yavru yaşamadı. Yaşamadı ama
gelin de siz ’sarı kıza ’ anlatın. Fışırtısıyla, böğürtüsüyle oraları
yıkacak, yaklaşanları yutacak gibiydi. çok sevdiği iyi anlaştığı
anamı bile memelerine yaklaştırmıyordu. Çare olarak derisi yüzüldü,
ot tıkıldı... onu koklayarak yalayarak sağılıyordu.
Kediler ve köpeklerde:
Kedilerimiz ve davar köpeğimiz vardı.- Mal davar olur da kedi
köpek olmaz mı... Alaca uzun tüylü sevimliydi kedimiz
Üç dört yavru doğururdu, -bir batında,- o yavruları emzirmesi,
ağzıyla oradan oraya taşıması, korumaya alması düşmanı da
öyle çok olurdu ki yavruların...
Hele köpeğimiz çok yavruluydu ama akıl almaz hünerleri vardı
yavrulara korunma avlanma taktikleri sadakatı öğretir eğitirdi...
Tavuklarda:
Yumurtaya sabırla yatmaları, günü gelince , yumurtaları kırması
yardım etmesi çıkan on, on iki civcivi kanatları altında saklaması,
ısıtması beslemesi gurg, gurg sesiyle analık ebelik etmesi yetiştirmesi.
Kuşlarda:
Kuşların çör çöp taşıyarak yuva yapmalari, örgü malzemesi taşımaları
çamurla sıvamaları... allah! allah! Akıl alacak gibi değil!
Kabı kacağı mı, küreği malası mı var..
Bu ustalığı kimden bellemiş!!
Keza ağzıyla alıp kursağında yumuşatıp
civcivine yedirip beslemesi...
’Yuvayı yapan dişi kuş...’ boşa mı denmiş...
Koyunlarda:
En ilginçlerinden koyunların analık halleri, duyguları, destanlarıdır
Kuzusu ölen “ Baykuş” koyunumuzun şu haline bak da ağlama!
Yabancı kuzuları koklayıp uzaklaştırması.. Dönüp bizden kuzusunu
istercesine, melim, melim meleşmesine yürek taştan olsa da dayanamaz!
Ddaha ilginci daha hayret edilesi. 200-300 anaç koyunumuz vardı
Emiştirmede koyun kuzu meleşmesi koklaşmasıyla kargaşa biter ana kuzu
buluşmuş olur... 400- 500 koyunu alan aileler de vardı.. Bu sanıldığı gibi
kolay değil. Yaşayan bilir!..
KÖY KÖKENLİ OLDUĞUM İÇİN BUNLARI VE DAHA NİCE
DOĞA VE DOĞAL GÜZELLİKLERİ YAŞAMIŞ OLMAKTAN MUTLUYUM...
-A r ş i v -