- 36 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Bugün Yüce Türkiye Cumhuriyeti kurucusu, İlk Cumhurbaşkanı, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı için bir yazı yazmak istedim.
Bir vatanı yoktan var eden, düşman postalı altında ezilen vatan toprağını kurtaran, cepheye asker toplar iken bile türlü zorluklar ile karşılaşan Gazi Paşa Yılmadı, Gericiliğe, Hilafetçilere, Padişah yalakalarına karşı mücadele eder iken dimdik durdu. İstanbul işgal altında iken Samsun’a çıktı. Yurdu işgal ordularından temizledi. Ankara Başkent oldu.
İLERİ GÖRÜŞLÜ BİR LİDER M. K. ATATÜRK
Yıl 1929’u gösterir iken bütün dünya büyük bir ekonomik buhran içerisinde idi. O ise Ülkesinde İnşaatlar yapıyor, fabrikalar açıyor, Yurda yatırım yapıyor idi. Krizi fırsata çevirmeyi beceren bir dahi lider. 1929 Buhranı olarak adlandırılan kriz, New York borsasının çöküşüyle başlamış, ABD ve Avrupa merkez olmak üzere diğer ülkeleri de olumsuz olarak etkilemiştir. 1929’da başlayan kriz, özellikle 1930’lu yılların sonuna kadar etkisini artırarak devam ettirmiştir. 1929 Buhranından doğal olarak Türkiye’de etkilenmiştir. Bu etkiyi en aza indiren uygulama yöntemleri ile Milli kalkınma hamleleri ile büyümeye katkılar sunulmuştur. Ulu önder Vefatına projeler üretmeye devam edilmiştir. Üretime dayalı yerli kalkınma ekonomisini destekliyor idi. O krizde ülkesini korumayı bildi. Ülkesinin topraklarından işgal güçlerini temizler temizlemez ülkesinin barış ve güvenliğini sağlayacak anlaşmalar yapar, Bilim camiasına ışık tutacak araştırmalar yapar, Meksika ve başka ülkelere elçiler atayarak oralarda Tarih, Arkeoloji bilim camiası için büyük buluşlar yapılmasına önayak olur. Vefatının hemen sonrasında basiretsiz yönetimler aracılığıyla Türk tarih tezi sekteye uğratılsa da bugün bile Türk tarih tezini destekleyen belge, bilgi ve bulgular ortaya çıkmaktadır.
HATAY’IN YURDA İLHAKI
Hatay sınırları dışında da nüfuzunu ve itibarını bir hayli yükseltmiştir. Fakat, gerek Hatay’ı gerekse ana vatanı uluslararası konjonktürde zor durumda bırakabilecek herhangi bir davranış içine girilmemiştir. Başta Atatürk olmak üzere ki Hasta yatağından kalkıp Hatay’a gelen Mustafa Kemal Atatürk ve diğer Türk devlet adamları, İkinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde, Orta Doğu ve Balkanlar’daki güç dengesinde Türkiye’nin taşıdığı ağırlığı, yani jeopolitik konumunu çok iyi değerlendirmesini bilmiş; karşılık vermeden ve herhangi bir savaşa yol açmadan Hatay’ı elde etmeyi başarmışlardır. Bu sonucun elde edilmesini de sağlayan, hiç şüphesiz başından itibaren Hatay davasını şahsî meselesi olarak niteleyerek sahip çıkan ve Türkiye’nin politikasını uluslararası konjonktürü iyi tartarak belirleyen, kan dökmeden en son aşamasına vardıran Atatürk olmuştur.
Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939’da oy birliği ile Türkiye’ye katılma kararı aldı. 23 Temmuz 1939’da Pazar günü saat 11.40’ta yapılan Ana vatana katılış töreninde, Antakya’da kışladan Fransız bayrağı indirilerek Türk Bayrağı çekildi.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRÜLERİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün üstün yetenekleri olduğu her gün ortaya çıkmaktadır. Bunların başında Sovyetlerin dağılacağını görmüş ve Türk ulusunu uyarmıştır. “Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur; komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünde kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır. Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli…” 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği dağıldı. M. K. Atatürk Adnan Menderes’in ülkenin başına geçeceğini ama idam edileceğini açıkladı. "Anayasayı ihlal suçundan dolayı Türk Ceza Kanunu’nun 146/1’inci maddesi gereği ölüm cezasına çarptırılmasına oy birliği ile." denildi ve bu ülkede bir başbakan asıldı. Atatürk’ün uzun yıllar önceden uzağı görüş ve sezişinin örnekleri pek çoktur. Ondaki bu yetenek yakınları arasında onun her düşünce ve buyruğunun yerinde olduğu inancını kökleştirmiştir. Şu da unutulmamalıdır ki Atatürk kesin kararlarını önce halk arasında belirli belirsiz yoklamalarda bulunarak, sonra da bütün ilgilileri dinleyerek ve onlarla tartışarak verirdi, ancak kararı karardı ve herkes Onun en doğru ve uygun olduğuna inanırdı. Onun birtakım kimselerce yersiz olarak “diktatörlük” diye adlandırılan her önemli konu ve sorunda son sözü söyleyip bunu her kese onaylatabilmesi bu görüş ve seziş gücüne sahip olmakla birlikte gereken herkesle danışmayı uygun bulmasının sonucudur. Eğer Atatürk’e “diktatör” denilecekse bu “diktatörlük” onu yakından tanıyan herkesin ruhuna girmiş ve sinmiş olan onun en doğru yolu seçeceği üzerindeki kesin inançtan doğan bir “diktatörlük” idi. Aristo’nun aşağıdaki sözü Atatürk çapında kimseler için söylenilmiştir: “Kendisi için düşünen ve etrafı inceleyen kimse bir bilgedir. Eğer O bundan da ileri giderek başkalarının düşünceleriyle kınamalarını göz önünde tutar ve önemsiz sayılan kimselerin görüşlerini de hor görmezse Yüzyılların Efendisidir”. Ruhun şâd Menzilin Mübarek olsun.
Yüce Türkiye Cumhuriyeti devletini Kuran Mustafa Kemal Atatürk vefat ettiği gün İtalyan Radyosu şu Anonsu geçti;
Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkın, büyüğünüz geliyor!”
Kaynaklar: Belleten Dergisi Türk tarih kurumu Atatürk Ansiklopedisi, Atatürk’ün Kehanetleri Ali BEKTAN
Not: Bu makale 10 Kasım 2024 tarihinde Söz Bursa’da tefrika edilmiştir.