- 134 Okunma
- 2 Yorum
- 7 Beğeni
Terƨ Köşe
Bir dönem kendi merakım üzerine satrançla uğraştım. "Satranç" kelimesinin ne anlama geldiğinden tutun da ilk ve en büyük satranç ustasından bugünlere kadar..
İtalyan Açılışı, İspanyol vs.. bir sürü terim. İlgi ve alaka böyle birşey herhalde. Kendi başına bir elektronik eşyayı tamirle başlayan ve sonrasında bir elektrik yahut elektronik mühendisi olan bir çocuk gibi ben de bu ilgimi bir yerlere taşıdım.
Önce liseler arası yarışmada birincilik ve sonrasında İstanbul ilinde üçüncülük. Buraya kadar herşey normaldi.
Ta ki o güne kadar.
Yaz tatillerinde babamın lokantasında çalışıyordum. Liseyi yeni bitirmiş ve İstanbul’da o istediğim üniversitenin yine istediğim bölümünü de kazanmıştım. Muhtemel ki bu babamın dükkanındaki son yaz tatilim olacaktı.
Ailem bir hevesle bana yeni kıyafetler ve üniversite öncesi diğer lazım olan gereçleri almaya koyulmuştu. Benimle gurur duyuyorlardı. Bu satranç işine pek akılları ermese de güzel birşey olduğunu anlayabiliyorlardı.
Bizim lokantanın hemen önünde babamın da izniyle orta yaşlı bir adam çorap, çakmak vs.. satıyordu. Adı İbrahim Uğur KAYMAK. Arada öğlen saatlerinde bize de yardım eder ve ücretsiz yemeğini yer köşesine çekilirdi. Bazen babam ona nakit olarak da destek olurdu.
O gün elinde bir satranç tahtasıyla iş bitimi beni karşısına oturttu. Çok şaşırmıştım. Hiç beklemiyordum böyle birşeyi. Kaldı ki onun satranç bildiğini bile düşünemezdim.
Büyük bir özgüvenle oturdum o tabureye. Oyun başlarken bir taraftan söze girdi.
- En son ne zaman yenildin?
- Üç sene önce.
- Kime?
- Sekiz yaşındaki bir çocuğa.
- Neden peki?
- Küçümsedim galiba onu..
Oyun ilerledikçe çekişme artıyordu. Etraftaki esnaf da anlamsız bir şekilde bizi izliyordu. Çevredekilerin sayısı iyice artmıştı. Ben bir taraftan bu kadar kalabalığa bir taraftan da İbrahim’in bu oyununa şaşırıyordum.
Sonunda olan oldu. Bir piyon geriye düştüm ve usta oyuncular asla bu fırsatı geri çevirmezdi. İbrahim’in usta oyuncu olduğunu oyun sonu ancak anlayabildim. İkinci oyun teklifimi reddetti. "Biraz zaman geçsin" dedi. Kalabalık dağıldı.
Ortalık sakinleşince babama sordum. "Baba kim bu İbrahim".
Babam sadece gülümsedi..
Çok sonraları eski bir matematikçi olduğunu öğreneceğim bu İbrahim Uğur KAYMAK bana bir kitap hediye edecek ve hediye ettiği bu matematik kitabında kendi ismi yazacaktı.
20 yıl sonra..
Dükkanımızı ünlü bir tatlıcı firmasına devretmiştik. Babam emekli olmuş ve memlekete yerleşmişti. Bir heves eski oturduğumuz yeri ve eski dükkanımızın yerini gezmeye gittim. Kendi eski dükkanımızda başka bir firmanın tatlısını yerken gözüm kapıya takıldı.
- İbrahim Uğur KAYMAK!
- Sen kimsin?
- Şaban Usta’nın oğlu..
- Aa.. Baban nasıl iyi mi?
Ona babamın fotoğrafını gösterdim.
- Vay bee. Şaban Usta bile yaşlanmış.
Biraz sohbet ettikten sonra onunla yine satrança oturduk. Çevredeki esnaf değişse bile yeni adet aynıydı. Herkes başucumuza toplandı.
- En son ne zaman yenildin İbrahim?
- Yirmi yıl önce.
- Kime?
- Babana.
Uzun bir oyundan sonra bu defa berabere bitirmiştik. Yine kazanamamıştım. Oysa daha önemli birşey vardı. Babam satranç biliyor muydu?
İbrahim anlatmaya başladı..
Babanla biz matematik okuyorduk. Zamanın telaşı işte. Kafamızda kurduğumuz ülke için siyaset yapmaya başladık. Tabi okuldan sonra bu işler sicilimize işledi ve biz asistsn olduğumuz üniversiteden kovulduk vs.. Sonra baban o dükkanı tuttu beni de çağırdı. Ben de ona yük olmayayım diye en azından dükkanın önüne tezgahımı açmama izin vermesini istedim. Öyle böyle bugünümüze geldik işte.
- Babamın matematik olduğunu ben bile bilmiyordum.
Gülümsedi..
Daha çocukluğunda senin önüne satranç tahtasını koyan baban o gün sana bunları söylese sen şimdi iyi bir matematikçi olabilir miydin! Ya kardeşinin önüne koyduğu dünya atlası. Sence bunlar tesadüf mü.. Çocuklarını yeteneklerine göre yetiştirdi baban.
Kız kardeşim coğrafya öğretmeni olmuştu gerçekten de.
- N’aptı cimcime?
- Evlendi. iki oğlu var. Cazgır bir kadın oldu şimdi.
- Yaa.
O "yaa" diye şaşırıyordu ama asıl yıllar sonra hayatımın en büyük ters köşesini ben yaşıyordum..
Yine o akşam eve gidip Tıp yada Hukuk okuması için baskı yaptığım onaltı yaşındaki kızım için o gün alacağım o çok istediği gitarı başucu bırakacaktım..