- 128 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
OKTAY GÜVENER KALEMİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
Sayın Güvener, kimi takipçileri için belki uzun zamandır değerlendirmeye alınmış bir şair ve yazardır. Bilemem. Fakat benim iş yoğunluğumun içinde daha yakın zamanda dikkatimi çeken, sitedeki (edebiyatdefteri.com) yazı ve şiirlerinden aşina olduğum bir kalem... Kendisinden daha kapsamlı söz edecek malzeme olmadığından; yani hakkında herhangi bir bilgilendirme olmadığı için, genel bazı tespitlerle yetinmek gerekecek, ne yazık ki. “Umarım bir ara fırsat düşürür, kendinden söz eder.” diyeceğim ama bu, onun bir tercihi olmalı. Bu durumda bize düşen ise, bu tutumuna saygı ve anlayış göstermektir, fikrimce.
Sayın Güvener’in eldeki tek bilgi kaynağı, adı geçen sitedeki yazı ve şiirleri olunca, biz de ister istemez onlara yöneldik. Kimdir, nerede, ne zaman doğmuş ve hangi tahsillerden geçmiştir? Nerede yaşar, mesleki kariyeri, ilgileri nelerdir? Bu türden soruların çok azına karşılık bulduğumuzu belirtmeliyim.
Mesela okuyup takipçilerine önerdiği kitaplara baktım. ‘Ortaya karışık’ bir sonuç çıktı! Hem çağdaş hem klasik; hem yerli hem yabancı ve daha ziyade roman türünde okumaları olmuş: “Matilda, Aşk ve Acı, Kırmızı ve Siyah, Kumarbaz, Aşk-ı Memnu, Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm, Goriot Baba, Tutunamayanlar, Teneke, Ferda-yı Garam / Aşkın Yarını, Şair Evlenmesi, Babalar ve Oğullar...” Fakat bu kitap adlarını sıralamaktan çok, genel anlamda kitaplara olan ilgisinden söz etmek yerinde olur yargısına vardım.
Yine “Büyüyen Diyarbakır’ın Trafik Çilesi” (25.09.2024) adlı yazısından çıkardığım sonuç olarak, aslen Diyarbakırlı olmasa da uzun zamandır orada yaşadığı hükmü oluştu bende. Ayrıca kendisinin, Diyarbakır’da çıkan ‘Tigris / Dicle Haber’ gazetesi köşe yazarlarından olduğunu fark ettim. En azından, Mayıs 2024 sonundan günümüze kadar, adı geçen gazetede yayımlanmış köşe yazılarını takip etmek mümkün oldu (1). Önemli bir kısmı sitede de okuyucuyla buluşturulmuş bu köşe yazılarını başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Yazı planı, konuyu sınırlandırma, açık ve duru anlatım gibi teknik yetkinlik göstergesi bir yazarlık tespit ettim. Kısaca ülke ve dünya gündemini izleyen, konular üzerinde makul ve mantıklı hükümlerle mesele saydıklarını ustaca yorumlayan kalemini değerli buldum.
Oktay Güvener’in 19.10.2024 tarihi itibariyle kayıtlı 205 şiiri, 20 adet yazısı yayımlanmış edebiyatdefteri.com sitesinde. Kendisinin siteye astığı son dönem şiirlerinden olan ‘Veda’ hakkında birkaç söz ederek bitiriyoruz yazımızı.
Söz konusu ‘Veda’ şiiri şöyle başlıyor:
“Kapkaranlıktı gece,
Ve sen yoktun…
Gecenin karanlığına fısıldadım sırrımı,
Kimseler duymasın diye…
Yalnızlık büyük adam işidir,
Kimseler bilmez güzelliğini,
Görmüyor musunuz?
Yüreğimdeki vaveylaları.
Şair, gece atmosferinde onu olağan karanlığından daha beter bir karanlıkla yüz yüze getiren bir sebebe işaret eder: “Kapkaranlıktı gece ve sen yoktun.” ‘Sen’ diye vurguladığı varlık ‘sevgili’ olunca, geceyi ‘kapkaranlık’ algılatan ruh hâli de kendiliğinden ortaya çıkan ‘yokluk’ durumudur. Bakın; ‘ayrılık, uzaklık’ olsa kavuşma umudu vardır yine de. Şair, sevgiliyi ‘yok’ mertebesinde kabullenince, o ümidi de ortadan kaldırır. Şiir, sadece bu iki dize ile tamamlansa, bize geçirdiği duygusuyla kuşkusuz yine ‘şiir’ olurdu. Şair, yukarıda sözünü ettiğimiz ‘yokluk’ bilincini çaresiz kabullenmiştir. Sır olan bu gerçeği kendi kendine itiraf eder. Kimseler duymasın diye âdeta geceye fısıldar. Bu atmosferi tespit eden siyah beyaz fotoğrafın şiir kılığında sunumu, elbette bir film sahnesi veya bir roman, bir hikâyeye giriş paragrafı da olabilirdi.
Ne var ki şiirin devamında yaratılan bu ‘sahici’ hava, yine şair eliyle bozulur. Şairimiz hiç gerek yokken, ‘yalnız insan’ ve ‘yalnızlık hâli’ üzerine hükümler söylemeye başlar: “Yalnızlık büyük adam işidir / Kimseler bilmez güzelliğini” Hızını alamaz tutar, geceye bile fısıldadığı sırrını diğer insanlara ‘çığlık’ atarak ifşa eder: “Görmüyor musunuz? / Yüreğimdeki vaveylaları.” Böylece ustaca oluşturulmuş büyülü şiir atmosferi berhava olur.
Tabiî böyle olunca, şiirin devamını okumak da külfete dönüşüyor. Duygusu yoğun yaşanan bir hâlden düşünsel plana geçiş, hata da yaptırıyor şaire:
“Ne zaman aşk ve güzellikler şiiri yazacaksın
Diye soruyor kalem
Susuyorum…”
Sanki başlangıçtaki dizeler ‘aşk’ hâli ve kelamı değildir! Şairin ‘susma’ sebebi, birden gevezeliğe dönüyor. Sevgiliyle (üstelik varlığı dahi belirsiz) bir araya gelememenin şairde yarattığı mutsuzluk, bu hâl gerçekse, elbette şiire girecektir ve şair, bunun hesabını kimseye vermek zorunda değildir.
Serbest şiirin son bölüğünde söylenenleri aynı minvalde yorumlamak yanlış olmaz. Nitekim yokluğunu duyumsayıp aşk acısı çeken şairimiz, sevgilinin varlığından dahi emin değildir:
“Ve sen,
Sadece rüyaydın belki de.
Akrep ve yelkovanın sıkıştırdığı dünyamda”
Şair, “idamlık son bakışıyla” kendiyle yüzleşip en sevgiliden ve dünyevi her şeyden elini çekmek kararına varacak raddeye gelir. Artık söz tükenmiş, kelimeler yetersiz kalmıştır. Acılı ruhu, sessizliğe bürünmüştür:
“Kelimelerim yetersiz kalıyor,
Ruhumun sessizliğini anlatmaya…
Çekip gitmek istiyorum senden ve her şeyden,
Aynaya bırakıyorum idamlık son bakışımı,
Çok geç olmadan,
Biri bulur diye…”
Sayın Oktay Güvener; şiirin planını ve duygusunu yitirmediği, ‘şairliğe özenmediği’ takdirde mutlaka olgun eserler verecektir. Biz onun sadece bir şiirini değerlendirdik sonuçta. Yanıldığımız yerler olabilir. Bu ihtimali de gözeterek hoşgörüsüne sığınıyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz. Kalemi daim, kelamı hep var olsun. Saygı ve selamlarımızla.
...
(1) Gazze’de Yaşanan İnsanlık Dramı (27.05.2024), Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik Akımı (10.06.2024), Anız Yakmak Nedir ve Niçin Zararlıdır? (03.07.2024), Sosyal Medya: Büyük Çöküşün Ayak Sesleri (25.08.2024), Aylan’dan Narin’e: Unutmanın Ağır Bedeli (10.09.2024), Adım Gelen 3. Dünya Savaşının Ayak Sesleri (28.09.2024)” (bk. Diyarbakır’da çıkan ‘Tigris / Dicle Haber’ mahreçli yerel gazete).
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.