Zamanın Durması
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
23 Ekim 1989
Meral Hanım, ağrıları yüzünden iyi uyuyamamıştı. Yaşlılığın getirdiği hediyeleri yaşıyorum diye söylendi. Ödenmesi gereken faturalarını ve kimsesiz çocuklara her ay yaptığı bağışı düşünerek, Allahım bana güç ver duasıyla yataktan kalktı . Hazırlandı ve emekli maaşını aldığı bankanın yolunu tuttu. Üç durak sonra bankadaydı.
Maaşını aldığı yerde, bir müdür, bir işletme ,bir bireysel,bir gişe memuru çalışanı ve kapıdaki görevliden oluşan küçük bir banka şubesiydi. Maaş gününden on gün geçtiği için banka kalabalıkta değildi. Gişenin karşısındaki koltuğa oturdu ve sırasını bekleyen dördüncü kişiydi. Koridorun sonunda camlı müdür odasında, müdür ve iki çalışanın toplantı halinde oldukları belliydi.
Yüzü maskeli, ellerinde silahı olan iki kişi içeri girdi, kapıdaki görevlinin ağzı bantlanmış, elleri arkadan kelepçi biçimde, iri kıyım soyguncu tarafından sert zemine yüz üstü fırlatıldı. Diğeri uzun boylu zayıf alan, bu bir soygundur diyerek, ellerinizi başınıza alın ve yüzüstü yatın diye bağırdı. Meral hanımın da başına silahı dayadı ve gişedeki görevliye torbayı fırlattı.
Meral hanım, olayları ağır çekim yaşar gibi izliyordu, soyguncu parayı alırken eldiveni kısa kalmış, sol kolundaki deri ceketin kolu hafif sıyrılmıştı, bileğine yakın yerde küçük bir kartal dövmesi vardı. Meral hanım, dövmeye o kadar ayrıntılı bakmıştı ki, nerede görse tanırdı. Soyguncular para dolu torbayı alıp, motosiklete binip kaçmışlardı. Bankanın alarmı çalıyor, çalışanlar ve müşteriler bağırıyordu.
Polisler geldi, banka kapıları kapandı. Müşteri ve çalışanlardan yaşanan soygunu tek tek dinlediler. Herkes ağız birliği yapmış gibi 3 dakika bile sürmedi, olay çok çabuk yaşandı ve banka soyuldu demelerine rağmen Meral Hanım, olayın 1 saat gibi sürdüğünü, hırsızların çok yavaş hareket ettiğini, polise bakarak neden bu kadar geç geldiklerini sordu.
Polis memuru
-Teyzecim kaç yaşındasınız, yakınınızı arayalım ya da sizi evinize bırakalım.
-75 yaşındayım, yalnız yaşıyorum. Çocuklarım şehir dışında yaşıyorlar, eşimi kaybedeli 30 yıl oldu dedi. Ben iyiyim, kendim gidebilirim, sanki başına silah çekilen kadın o değildi. Hani yaşlılığa bağlı vurdumduymazlıkta işe yarıyordu.
Meral hanım, ertesi gün yine yorgun uyanarak yüzünü yıkamaya gitti, su tanecik modeli şeklinde akıyordu. Ellerine birikmesini bekledi, neler oluyordu , halisünasyon mu görüyordu.Yine yaşlılık diyip geçiştirdi.
03 Kasım 1989
On gün sonra alamadığı maaşını almak için bankaya yeniden gitmişti. Banka müdürünün odasından çıkan adam, koridorda kendisine eliyle yol göstermesi anında Meral hanımda şimşekler çakmıştı. Soyguncunun dövmesi, bu adamın bileğindeydi. Banka müdürü bayan, adama hızlı adımlarla yaklaşıp akşam çocuğu okuldan alabilir misin diye sormuştu? Neler oluyordu..Meral hanım bankadaki işini halledip evine varmıştı, hemen telefonla emniyeti aradı ve on gün önce banka soygunuyla ilgilenen polis memuruyla görüşmek istediğini söyledi. İlgilenen komiser Cenk bey bağlandı, Meral hanım kendini tanıtıp heyecanla soyguncuyu bulduğunu söyledi.
Komiser Cenk bey,
-Şimdi saat 15.00 , buraya 17.00 gibi gelebirimisiniz diye sordu. Meral hanım tamam dedi ve taksiyle emniyete gitti.
Kısa bekleyişten sonra, komiser Cenk beyin odasına alındı. Meral hanım, Cenk beyi görünce dizlerinin bağı çözüldü ve kapının yanındaki koltuğa gömüldü. Bugün bankada gördüğü, bileğindeki dövmesi olan adam Cenk Beydi.
Cenk bey gülümseyerek,
-Neler bildiğinizi anlatın bakalım dedi.
Meral hanım, sözcükleri çeşitlendirip saçmalayabilirdi fakat yetmiş beş yaşındayım, kaybedecek bir şeyim yok, doğru bildiklerimi söylemekten başka diye düşündü.
-Yanlış anlamazssanız Cenk bey, o gün kafama silah doğrultan soyguncunun kolunda da , sizin kolunuzdaki dövmeye benzer şekil vardı diyebildi.
Cenk bey umursamaz tavırla, Ahh Meral hanım bu moda, 8 milyonluk şehirde herkesin koluna bakmaya kalksak ömrümüz yetmez.
-Meral hanım, bana müsaade kusura bakmayın, işe yarayacağını ummuştum diyerek ayrıldı.
Kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle hava erkenden kararmıştı. Meral hanım, otobüs durağına gitmek için küçük ağaçlık yolu seçmişti, etrafta kimse yoktu, birinin onu takip ettiğini anladı. Hemen arkasına döndüğünde, dört merminin kendisine doğru geldiğini gördü, başına ve kalbine geleni yakalayabilmiş, bacaklarına isabet edenlerle yere yığılmıştı.
Gözünü hastanede açtığında, elindeki mermileri kimseye vermiyordu.
YORUMLAR
Efendim ortamı bilmeyen insan neticede böcüler mutlaka onların etütleri yapılmıştır yerler seçilmiştir yaklaşık süresi saniyeler içinde biter çünkü provası yapılmış işler kolay görülür