- 173 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Aldanış ve Kurtuluş-Sıratın İki Ucu
İnsanın dünya üzerindeki varoluşu ve Adem’in cennetten inişi, İslam’daki tevhit inancı ve sırat kavramı açısından derin bir anlama sahiptir. Bu konuyu daha kapsamlı bir şekilde ele alırken, Adem’in hatası, insanoğlunun dünya yaşamında doğru yolda kalma mücadelesi ve Sırat-ı Müstakim ’in gerçek anlamını incelemek gerekir. Adem’in cennetten çıkarılması, insanın dünya hayatındaki sınavını ve yeniden cennete dönme çabasını simgeler. İnsanoğlunun dünya üzerindeki yolculuğu, bu sınavı kazanma mücadelesidir.
Adem’in Cennetten İnişi ve İnsanın Dünyadaki Sınavı
Kuran’a göre, Adem ve Havva, cennette mutlu ve huzurlu bir yaşam sürerken, şeytanın kışkırtmasıyla Allah’ın emrine karşı gelerek yasak meyveyi yediler. Bu durum, onların cennetten çıkarılmasına ve yeryüzüne indirilmesine neden oldu.
“Dedik ki: Hepiniz oradan inin! Sonra tarafımdan size bir yol gösterici gelir. Kim benim yoluma uyarsa, onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” Bakara/38
Adem’in hatası, insanoğlunun ilahi sınavıyla nasıl karşı karşıya kalacağını simgeler. İnsanoğlu, dünya hayatında çeşitli sınavlardan geçer ve bu sınavlar sonucunda ya doğru yola yönelir ya da sapar. Adem’in cennetten inişi, insanoğlunun yeryüzündeki sınavının başlangıcıdır. İnsanın dünya üzerindeki yolculuğu, Sırat-ı Müstakim ’de, yani doğru yolda kalıp kalamayacağıyla ilgilidir. Şeytanın insanoğluna düşmanlığı, Adem zamanında olduğu gibi hala devam eder ve bu düşmanlık, insanı ilahi yoldan saptırmaya çalışır.
"Sırat" kelimesi, Kuran’da birçok ayette geçer ve Allah’ın razı olduğu yolda, ahlaklı, doğru ve dürüst bir hayat sürmeyi ifade eder. Bu, insanların hayattaki kararlarını ve eylemlerini yönlendiren bir rehber olarak Allah’ın emirlerine uygun bir yaşam sürmek anlamına gelir. Örneğin, Fatiha Suresi’nde Müslümanlar, Allah’tan her gün kendilerini "dosdoğru yola" iletmesini dilerler:
“Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet…” Fatiha/6-7
Bu doğru yol, Sırat-ı Müstakim, insanın yaşamı boyunca ahlaki ve ilahi buyruklara uygun yaşaması gereken yolu temsil eder. Allah’ın emirlerine uyanlar bu yolda yürürken, bu yoldan sapanlar şeytanın oyunlarına kapılır.
Sırat-ı Müstakim: Dosdoğru Yol
Sırat-ı Müstakim, Kuran’da Allah’ın gösterdiği doğru yol olarak tanımlanır. Bu yol, sadece ahirette geçilecek bir köprü değil, insanın dünya hayatında izlemesi gereken ilahi yolu temsil eder. Yani sırat, insanın yaşamı boyunca doğru, dürüst ve ahlaki bir şekilde yaşamasını simgeler.
“Allah, kullarına buyurdu: Bana kulluk edin. İşte dosdoğru yol budur.” Yasin/61
Bu ayet, insanoğlunun dünya üzerindeki yaşamı boyunca doğru yolda kalması gerektiğini vurgular. Kuran’ın öğrettiği Sırat, sadece ahirette karşılaşılacak bir geçit değil, dünya üzerindeki yaşantıyı yönlendiren bir ilkedir. İnsan, yaşamı boyunca bu dosdoğru yolda ilerlediğinde, şeytanın saptırmalarından korunur ve cennete geri dönüş yolunu bulur.
Adem’in Hatırlattığı Uyarı: Tamah ve Hırsın Tehlikeleri
Adem’in cennetten çıkarılmasına neden olan asıl unsur, ebedi kalma arzusuydu. Şeytan, Adem’i ve Havva’yı, sonsuz yaşam vaat ederek kandırdı. Bu hırs ve tamah, onların cennetten kovulmasına sebep oldu. Allah, insanlığı bu konuda uyarır ve tamahın insanı doğru yoldan saptırabileceğini bildirir. İnsanoğlu, tıpkı Adem gibi dünya nimetlerine tamah ettiğinde, şeytanın tuzağına düşer:
“Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır. Sakın sizi saptırmasın. Bakara/168
İnsanoğlu, dünya üzerindeki geçici zevklere, mal ve mülk hırsına kapıldığında, aslında şeytanın oyununa gelir ve sırat-ı müstakimden sapar. Bu sapma, insanın cennete geri dönme fırsatını kaybetmesine neden olur. Bu yüzden, Allah, insanları sürekli olarak tamah ve hırstan uzak durmaları ve dünya hayatını sadece geçici bir sınav olarak görmeleri konusunda uyarır.
Sırat-ı Müstakim Üzerinde Olmak: Yaşam Boyu Bir Sınav
Sırat kavramı, sadece ölümden sonraki bir köprü değil, yaşam boyunca takip edilmesi gereken bir ilkedir. İnsanın dünya üzerindeki varlığı, bu doğru yol üzerinde ilerleme mücadelesidir. Eğer insan bu yolda sapmazsa, ahirette de sırat köprüsünü geçmeye hak kazanacaktır. Kuran’da belirtilen “dosdoğru yol” bu dünya üzerindeki ahlaki ve dini doğruluk ilkelerini kapsar. Yani sırat, yaşam boyunca izlenecek doğru yolun bir simgesidir. İnsan, dünya hayatında bu doğru yolu takip ettiğinde, ahirette karşılaşacağı sıratı da kolayca geçecektir.
Halk arasında "kıldan ince, kılıçtan keskin" olarak tanımlanan Sırat köprüsü anlayışı ise, Kuran’da yer almaz. Bu mitolojik anlatım, daha çok sonraki dönemlerde İslam’a giren kültürel unsurlar ve halk anlatılarıyla şekillenmiştir. Bu tarz tasvirler, aslında insanları korkutmaya yönelik bir anlayıştan beslenir. Kuran’ın öğrettiği hakikat, Sırat’ın bir köprü değil, dünya üzerindeki yaşamda izlenecek doğru yol olduğudur. Ahirette ise bu yolda başarılı olanlar Allah’ın rahmetine kavuşacaklardır. Allah’ın Kuran’da “Ancak bana kulluk edin, işte bu dosdoğru yoldur.” Yasin/61 şeklindeki buyrukları, bu yolu işaret eder.
İnsanın Cennete Dönüş Çabası: Sırat’ı Geçmek
Adem’in dünya üzerindeki varoluşu, bir sınav süreci olarak tasarlanmıştır. Dünya, aslında insanın sınavını verdiği bir yerdir ve cennete geri dönüş ancak bu sınavı başarıyla tamamlamakla mümkündür. İnsanoğlunun hırsları, tamahı ve dünya üzerindeki geçici zevklere kapılması, onu cennetten uzaklaştırır. Ancak Sırat-ı Müstakim üzerinde olanlar, yani Allah’ın gösterdiği doğru yolda yaşayanlar, yeniden cennete dönebilirler.
Sıratı gerçek anlamda kavramak için, insanın öncelikle bu dünya üzerindeki yanıltıcı ilahlar, güç odakları, servet hırsı ve haksız kazanç gibi bağımlılık unsurlarından arınması gerekmektedir. Sırat-ı Müstakim üzerinde yürüyebilmek, insanın dünya eksenli dünyevi ilahlara karşı başkaldırmasını, sadece Allah’ın belirlediği kurallar çerçevesinde yaşamasını gerektirir. Bu da bir anlamda dünyadaki anarşiye, yani yanlış düzene karşı bir direniştir. Bu direnişin sonunda insan, sadece Allah’ın hükümleriyle yaşama bilincine kavuşur.
Dünya üzerindeki yaşam, insan için bir fırsattır. İnsanoğlu, bu fırsatı değerlendirip Allah’ın emirlerine uygun bir hayat yaşadığında, cennete geri dönebilir. Fakat dünya hayatına tamah edenler, şeytanın tuzağına düşenler ve sırat-ı müstakimden sapanlar, bu fırsatı kaçırırlar.
Sıratın bu dünya üzerindeki yolu temsil ettiğini bilmek, insanları korku yerine sorumluluk bilincine davet eder. Bu bilince sahip olan bireyler, yaşamları boyunca doğru yolda kalmak için çabalarlar ve sadece Allah’ın emirlerini dikkate alarak hareket ederler. Kıldan ince, kılıçtan keskin korku hikâyeleri yerine, yaşamlarında adalet, dürüstlük ve sorumluluk üzerine bir hayat inşa ederler. Sıratı geçmek, Allah’ın koyduğu kurallara uymakla, yani hayatı sırat-ı müstakim üzere yaşamakla mümkündür.
İnsanın dünyadaki varoluşu iki temel bakış açısıyla ele alınabilir: "Dünyada yaşamak" ve "dünyayı yaşamak." Dünyada yaşayanlar, Allah’ın emirlerine uygun bir yaşam sürerken, dünyayı yaşayanlar ise dünya nimetlerine tamah ederler. Dünyayı yaşamak, insanın dünya üzerindeki zevklere kapılması ve dünya hayatını ebedi zannetmesi anlamına gelir. Bu insanlar, sırat-ı müstakimden sapar ve şeytanın tuzağına düşer. Ancak dünyada yaşamak, Allah’ın emirlerine uygun bir hayat sürmek ve dünya nimetlerini geçici görerek sırat-ı müstakim üzerinde kalmak demektir. Bu insanlar, ahirette cennete geri döneceklerdir.
Bahadır Hataylı/28.09.2024/08.10/Sancaktepe/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.