- 205 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KİMSE HAYALLERİME YETİŞEMEZ...
Düşlerimin çöken çatısının tam da altında kaldığım ve kırık bir niyaz misali nazımın ihlalinden sökün eden nazenin notalar ve işte aşkın ihbarı ve işte kolaçan etmeden önümü arkamı bir kuş gibi s/ektiğim sözcüklerin ambarında şahit tutulası imgeler barınağında saklı ruhumun musikisi ve sözcüklerin armonisi hüzün kazan ruhum kepçe işveli seyyah rüzgârın albenisinde kendimi kendimden taşıdığım bazen kendimden geçtiğim son olarak da kendimi tek geçtiğim ve işte yürek yarası ve işte beşik kertmem iken sevginin dinmeyen senfonisinde nasıl da g/örgülü bir ç/ağlayanım ben: içime estiğim içime b/aktığım ve ruhumun şüheda geçişlerinde saklı adeta ölümsüzlüğün ansızın da vuku bulan ç/ağrısı…
Seyyah idi kâinat.
Seferi bulutlar kavmi.
Hüzünle özdeş rücu eden yalnızlık göğün mentollü iç çekişi bense derdest olmuş bir keşiş; ruhumsa serkeş bir tınıda sevk ettiği kadar aşkı şiarı ise bir mozaik ve telaşla sevebilmenin verdiği yaşama savaşı.
Tutanaklara geçsin imgeler ama yetmez, hafız…
Tutamağım hayata bir şiirdir deyip de geçmesin ahvalim…
Işık hızında sevebilir ve yazarken derdest olmuş nice hayalim.
Göğün o varsıl o tek kanatlı kukumav kuşu elbet sadece ve sadece tek kanadıyla uçabilen kalemim ve kalbim ve neşrim ve nice nesrim ve işte bozguna uğramış bir alfabe misali bozkırların ihlali ve içime çöreklenen hüznün ne çıkar ki olsam müdavimi?
Ben g/örgülü bir keşiş.
Ben ruhumda saklı tuttuğum nice deyiş tadında istimlak edilmiş ulvi duygularımdan çıkıp da yola varamadığım sair yaka.
Taka tuka duygular.
Şerh düşülesi hayat ve hayaller güzergâhı.
Safiyetim.
Aidiyetim.
Azığım.
Sözcüklerin azameti.
Hınca hınç kalbim.
Kurusıkı ruhum.
Sulu göz mealim.
Günlerden değil gecelerden sektiğim.
Zarflar değil zamirler hiç değil gizli bir öznenin değilken müdavimi ve işte aşka şirk koşan bir kavim gönlün de asla muhatap olmadığı bir renk silsilesi ebemkuşağının bozguna uğradığı.
Önce düşlerimdi öğütülen hani, ç/engelli bulmaca gibi meylettiğim aradığım diğer yarımın aslında yarınımda saklı bilinmezin çeyreğinde sökük dikişlerimi ha babam dikmekle iştigal salkım söğüt misali dağınıklığım ve ruhumu bir kül tablasında saklı tutup hortlamak adına önce ölümü beklediğim sonra gün doğumu artık kaç karatsa ışık kayıt açıp içine s/aklandığım ak alnımın ak alın yazısında suskun yüreğimin d/ağlanıp da dile geldiği.
Önsezim mi?
Öz verim ya da?
Yan çizen bir hayal mi?
Ya da yâdında mazinin yârimle hemhal yarım ekmek dönerin içinde kaybolmuşluğu kızarmış patatesin, dilimi yakan tadı ve acıyla özdeş ve açmadığım o devasa kara kutu.
Bense halen yaşıyorum.
Sözlükten firar etmek adına sözüm ona ruhum bir firkateyn…
Umudumu saklı tuttuğum ölçüde ve ihbar ettiğim tükenmek bilmeyen yalnızlığımın da ruh eşi iken payidar olmanın diğer adı acıyla demoralize olmanın tonlamasında bir tanı arayıp da konduramadığım ruhumun ufkunda biriken tortu misali.
‘’Kimse düşlerime yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir
adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz
olur, insanın küçücük ömrünün karşısında.’’(Alıntı)
Oylumunda bir sözcüğün.
Oyuntusu imgenin.
Söz dilimi yürek dili kuralsızlığın dilemması çöreklenen bir şarkının nakaratı iken aslında söylemlerin tek aparatı elbet kalemin hayal gücü ölüm ertesi ruhun yongası ve sair düşün ihlali bir şiire gebe ilham bir sessizliğe gömülü yazmaya durduğum roman ve haşmeti duyguların hezimet kazanında pişen ruhların istikameti.
Bir soy kırım olsa da sözün ihlali…
Ve de şairin hüznü ırksız bir mezhep gaipten gelen coşkuya haiz bir mektepli olsa bile alayına kafa tutan alaya alınırken hayatı, alaylı olmadığı kadar kursağına takılı bilginin ve umudun seyyah dergâhı.
Özümsenen her düş.
Ulaksa kalemi.
Uydusu mevsim.
Uleması görgüsüz bir sevdanın hem mimarı hem hikâyesi hem de anlatıcısı.
YORUMLAR
Nidası asla ve asla duyulmayan bir şarkının cıngılı olmaya aday ve ruhumu özgür ve özgün kılan ufka ve İlahi Aşka olan sadakatimle bir rota izliyorum beni ben kılmaktan dahi bağımsız ve bir nota diliyorum, o saygın sol anahtarından hani, hani: sağ gösterip soluma sadece soluma monte edeceğim bir aşkın aslında bir ütopya olduğunun da bilincinde ve işte savruk yüreğimden, derviş ruhumdan ve serkeş edimlerden çıkıp da yola: şeşi beş bir iklim b/ellediğim kadar da hayatı aşkla ihya olan yüreğim ve aşkla imha ettiğim tüm olumsuz duyguların geride kalan izinde aslında yüreğime ilişen bir rozet gibi ve mademki şiirlerim saf kan sevdamın ve safiyet yüklü varlığımın sökemediğim apoletleri ve işte nezdinde bu dinmeyen sevgimin içime esen yelin uçuşturduğu tülden perdelerini yeminli iken yüreğimin aşka tövbe dediği o minvalde, seken kordan bir kör kurşun misali sehven yenik ve ölü addedilsem bile yazarak ve severek biteviye ve aralıksız doğup da doğurabilmenin de müjdecisi iken sefil yüreğimin hem Kutup Yıldızı olduğum kadar içimdeki cennetin de koruyucu vasıflarında mademki ben bir Gül’üm ve işte eş zamanlı bülbüle meyledip kavuştuğum ve konduğum kadar kalbime ve kendime aşkla ihya olan ölümsüz umudumun ve inancımın nurunda ve narında defalarca b/ölünüp sadece güzellik değin yağan inanç nurunda saklı bir seferi bir Bedevi misali uyuya kaldığım bu hayatın ilk ve de son direktifi iken kutsanan ‘’sev’’ emrinden yola çıkıp da yücelerin yücesi Mevla’ma vardığım kâinatın tek gerçeği iken…