1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
356
Okunma
Öncelikle şiirin, Ne TDK üzerinde verilmiş tanımına, ne şiirin dörtlük mü? beyit mi? ölçülü mü? serbest mi? gibi şekline, ne de şiirin kafiyesine, tam kafiye mi? yarım kafiye mi? redif mi_ akroitij mi_ gibi estetik ve sanatına bakacağım..
Şiirin gerçek manada insanın gönlünde nasıl neşv-ü nema bulup, bir gözyaşı olarak kağıda dökülmesi gerektiği üzerinde durmak istiyorum...
Şiir, gönül, his ve duyguların, insan gerçeği ve özünün; aşk, heyecan, tasa, keder ve sevinçlerinin,
varlık ve ötesini duyuşu, sezişi, dolaylı veya dolaysız, doğrudan doğruya sesi, sözü ve ifade edişi olmalıdır...
Aslında şiir, vicdanın iç derinliklerinde, meydana çıkan bihemta bir sözdür.
Bu söz bazen ifade açısından müphem, bazen de muğlak bir hâl almış olabilir;
ne var ki; o söz her zaman muhteva ve zenginlik bakımından olağanüstü ve zaman üstü olabilir.
Bu itibarla diyebiliriz ki, şiirin esası, şairin iç derinliğine, iç buuduna ve içe dönük duygularına dayanan ve kendi sesini terennüm eden, tamamen insanın gönlünden nebean eden duygulardır;
Bundan dolayı, bu duyguların kağıda dökülüşü de farklı farklı olmaktadır.
Bu kağıda döküş yani kaleme alış, bazen, dize dize sözler, bazen bir demet aşk,
bazen simsiyah bir hüzün ve keder, bazen birkaç damla hikmet, bazen coşan bir sevinç,
bazen dolu dizgin bir hamaset, bazen milli ruhumuzu coşturan destan, bazen buruk bir gurbet, bazen pürneşe bir vuslat, bazen de bunların birkaçını birden aksettiren çok renkli beyanlarla olabilir.
Merhum Mehmet akif:
Şiir için gözyaşı derler onu bilmem ancak
Aczimin giryesidir bütün asarım. Der...
Bana göre şiir, İnsanın iç dünyasında filizlenen, o rengarenk duyguların gözyaşı olup akmasıdır.
Yahya Kemâl’e göre, “şiir kalpten geçen bir hâdisenin kendi lisan-ı hâliyle tecelli edişidir.’’
Şiir sadece mecaz oyunlarından doğan bir sanat değildir. Muhakkak içinde bir mana taşımalıdır.
Bu mana ise şiirin yapısındaki ritm ile ahenk arasında bir bütünlük oluşturmalıdır.
Bu itibarla, Yahya kemal Rindlerin ölümü adlı şiirinde bir kelime için yıllarca beklemiştir.
Ölüm asude bahar, ülkesidir bir rinde,
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabriyle,
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
Bu şiirde geçen serin serviler tamlamasındaki serin kelimesi için yıllarca beklemiştir.
Önceki hali karanlık servilerdi, ama şair karanlık sözcüğünün istediği anlamı ifade etmemesi sebebiyle yıllarca beklemiş ve bu şiiri tamamlamamıştır. Serin kelimesini bulduktan sonra yayınlamıştır.
İşte şiir... işte şair, mananın ve ahengin uyumuna ne kadar dikkat etmişlerdir.
Bunlar şair ise biz neyiz? veya bizler şair isek bunlar nedir?..
Mükemmel bir şiirin mükemmeliyeti, dile-dudağa hatta dimağa bağlı yanlarıyla olduğu gibi;
gönlün sesi, vicdanın nağmeleri ve şairin inanç, kanaat, düşünce ufku ve yorumlarının akisleri olması itibarıyladır.
İyi bir şair, sözlerini dil ufku itibarıyla değil, iç duyuş, seziş, aşk, heyecan ve yorumlamalar olarak ortaya koymasıdır...
Bu itibarla şiir yazmak demek, acaba günde 10 adet şiir yazmak mıdır?
Şiir yazmak demek, manasız muğlak ve hiç bir gayesi olmayan kelimeler armonisi midir?
Şiir yazmak demek, eline kağıdı kalemi alıp mum ışığında ilham gelmesini beklemek midir?
Şiir yazmak demek, 10 dakikada şiir yazdım diye övünmek midir?
Yoksa bir kelime için yıllarca beklemek midir?
İşte bütün mesele burada şiiri bir sabır taşı edasıyla sabırla itinayla bir gergef gibi örmektir.
Bu itibarla kendi nefsim adına söylüyorum, ne şiir yazmak ne de şair olmak bizim semtimizden geçmemektedir.
Belki bir tozu bulaşır, belki bir kıvılcım bulaşırda, gönlümüz, gözümüz, kalbimiz ve ruhumuz bir şiir deryasından
bir katre bir damla alır, şair olmasak ta bu yolda bulunuruz ümidiyle hareket ediyorum..
Hepinize duygu dolu ve güzel şiirler nemenni ediyorum..
...andelip...