Üzgünüm Arkadaşlar
Efendim önemli değil, yalnız ölürsünüz. Yeni nesil mafyalar türer, bir şekilde eski mafyaların devamıdır. Ekonomik sıkıntılar da zirveye konduğunda artık telegram watsap gruplarında katillerin yevmiyesi de düşmüştür nasılsa. Ülkede hukuksuzluk çağ atladığından dolayı hazırlanmalısınız yalnızlığa. Karşınızda her kurumu eline geçiren bir mafya bulursunuz sanırım ararsanız. Çünkü yasalar ve ayetler ve töreler krala, hükümdara, peygambere, başkana, reise ve bunların kuyrukları ile ayak takımına vb vsye karşı kullanılmaz diye biliyorum. Gerçek hayatta böyle, hayal aleminde veya fantastik masalları nasıl renklendirirsiniz bilemem.
Gazetelerimiz basınımız da ne tarafsız ne de bağımsız. Sadece cahilleri yönlendirmek için kullanılan resim, manşet ve harflerle oluşturulmuş ne olduğu belirsiz bir şeylere dönmüştür.
Komşunun külüne gerek yok doğalgaz var, sahi kül ile ne yapılırdı, kül ne işe yarardı bilen de fazla yok, sonuçta komşunuz doğalgaz veya elektrik faturanızı karşılamaz, market alışverişinizi yapmaz diye bilirim, ha keza arabanıza yakıt da koymaz. Çocuğunuzun okul masrafını mı karşılayacak alla sen. Ha keza diploma için kitapların ve ders konularının etrafında ter dökmenize de gerek yok, sahte üniversiteler gibi sahte diplomalar da revaçta değil mi? Sadece laf olsun torba dolsun muhabbetlerinde iyi bir kültür oluştu. Eh bundan iyisi can sağlığı.
Aldatıldığımız kavramlar tarih boyunca ne idi? Kitabın ortası neresi?
Tanrı ve Allah
Cennet ve Cehennem
Vatan ve memleket
Hak hukuk ve adalet
Akrabalık dostluk arkadaşlık
Dinsizlik dindaşlık ümmetçilik insandaşlık vatandaşlık
Sünnilik Katoliklik Alevilik Protestanlık Budizm Konfüçyanizim
Teizim Deizim Agnostizim
Erillik dişilik ergenlik çocukluk dulluk vb vs
Ortaçağ, 60-70 ve 80 li yılların edebiyatı ve şiirinin peşinde koştuk ve çağı ıskaladık. Çağ dönüştü ve zihinler oksijensiz kalmış balıklar gibi sırt üstü suyun üstüne leş olarak yayıldı. Bir şekilde hayaller öldü.
Velhasılı önemli değil, ihtiyaç yok sana bana ona. İsterseniz -de ve ki eklerinin yazımı konusunda tartışabiliriz. Veya imla işaretlerinin nerede kullanılması gerektiği veya büyük harf küçük harf kullanımı, eleştirinin nasıl olması gerektiği, yorumdaşların yaptığı hatalar gibi konular üzerinden al gülüm ver gülüm muhabbetlerine girebiliriz.
İsterseniz o filozof şöyle demiş, bu din bunu emretmiş, o ülke oraya saldırmış, bu devlet şu yasayı çıkarmış, şurada sel, burada deprem, diğer yanda yangın olmuş, biri eşini öldürmüş, çocuk annesinin boğazını kesmiş, baba kızıyla cinsel içerikli video çekmiş, üç beş köpek okul yolunda bir iki öğrenciyi kovalamış, profesör rüşvet almış, hakim davalıları dolandırmış, vergi memuru vergi kaçırmış, asker insan kaçakçılığı yapmış, polis uyuşturucu işine girmiş, sahiller mafyalarca ele geçirilmiş, özel hastaneler organ ticaretine başlamış, bilmem kaç sayılı uçak okyanus üzerinde kaybolmuş 3-4 yıldır enkaz bulunamamış, o bununla evlenmiş, şu oğluyla miras kavgasına düşmüş, ev sahibi kiracısını çamdan fırlatmış, kiracı evi patlatmış, havalimanında birisinin midesinden 2 kg esrar çıkmış, o manken şöyle poz vermiş, şu kişi dine dönmüş, diğer kişi ülkesini terk etmiş, ülkenin biri yeni füze icat etmiş, diğer ülke yeni nesil savaş uçaklarında çığır açmış...
Daha da yazıp iç karartmayalım. Aydınlık bir tarafımız kaldıysa hep birlikte hadi uzayın, galaksilerin karanlığına bir mum yakalım.
Mesela ingilizler hala krallarını denize dökemedi, iran arabistan gibi ülkelerde kadınlar tam olarak insan sıfatını kazanamadı oralarda memeli bir tür olarak kaldı, meksikada devlet uyuşturucu kartellerine diz çöktü, bir başka ülkede mahkumlar cezaevini satın aldı ve içeride kendi yaşam kültürlerini oluşturmaya başladı...
Ülkemizde olan bitenden bahsetmeye gerek yok, o kadar yürek bende de yok. Sizde varsa yazınız lütfen.
EEE daha daha nasılsınız efendim. Hadi biraz duyar kasalım... Elbette her şeyin fazlası zarar, fazla duyar kasınca duyarsızlaşırsınız, çok fazla vatan memleket derseniz vatansızlaşır, çok fazla din iman derseniz dinsizleşir, çok fazla dinsizliğe girerseniz dindarlığa kayarsınız, çok fazla ciddi olursanız laçkalaşır, çok fazla ciddi görünürseniz dansöze dönersiniz.
Sonra yapay zeka ile dost olmaya kalkar bir de yapay zeka tarafından dolandırıldınız mı, geriye sizi dolandırmayacak bir teknolojik canlı aramaya çıkarsınız.
Eeee daha daha nasılsınız efendim.
Acımak lazım arkadaşlar, 90 lı ve 2000 li yıllarda çocukluğunu geçirmişlere acımak lazım. Lakin sakın unutmayın onlar size acımayacak. O kadar yalanlarla boğdunuz ki bu nesilleri artık iş işten geçti efendim. Hani derler ya ağzınızla kuş tutsanız faydası dokunmaz.
Geriye ne kaldı? Robotik teknolojilerin insana monte edilmesiyle daha sağlam ve güçlü yeni bir türe dönüşmekten başka? Cyborglar, robot askerler vb vs işte..
Üzgünüm arkadaşlar son iki yılda edebiyat siteleri çöktü resmen. ihtiyarlar siydik yarıştırırken buralarda gençlerin hiç umurunda değil.
Hani bir söz var ya; çocuktan al haberi diye, lütfen bu yazıyı okuyan ve çocukluk yaşlarında olan biri varsa haber versin bana, dünyamızın bu döneminde bir umut ve hayal edilebilecek bir şeylerden bahsetsin bize..
En sevenlerinize emanet olunuz.
...Y...
YORUMLAR
Belirli şeyleri tecrübe etmek ve yorumlamak zordur. Hele ki siyasi düşüncelerin hayatımızın zerresine kadar girip her şeyimizi deşifre ettiği şu günlerde. Bazı şeyleri insanlar tecrübe eder ve yaşadıklarını aklı yettiğince ya da eğitim seviyesinin elverdiği ölçüde açıklamaya çalışır. Ben de bunu yapıyorum. Aklımın yettiği, ya da kıyısından köşesinden edindiğim veya yaşadıklarımı... Öyle ki herkesin birbirine benzediği, her şeyin aslını yitirdiği an, işte şimdiki zamanımız gibi. Üslup, içerik hemen her şeyin benzeşmeye başladığı yazılar; birbirini izleyen ve bir kalıp içinde kendini tekrarlayan cümleler ve sözler... Neyim, kime, kimin neyi yazdığı, tıpkı sizin bu yazınızdaki gibi değil mi? Herkes kendisinden başkasını oynuyor ama yine herkes bir başkasından kaçıyor. Çekişkiler, zıtlıklar amak-ı hayal misali...
Bu tezatların ve kaçışların gölgesinde, insan kendi gerçeğini bulmakta zorlanır. Zira her bir adım, varlığımızın karmaşasında kaybolmuş gibidir. Birbirinin sureti olan düşünceler, sahte birer cümlelerden ibaret gibi hayatımızı şekillendirir. Birbirini takip eden günlerin içinde, kendimizi kaybetmek ve yeniden bulmak arasında gidip geliriz. Tıpkı bu yazılar gibi.
Her yazılan kelime, her çizilen çizgi, bir başkasının izlerini taşır. Kendi sesimizle konuştuğumuzu sanırız, ama aslında yankılanan başkalarının sesleridir. Belki de bu yüzden, her cümle bir diğerinin gölgesinde, her düşünce bir diğerinin ışığında var olur. Orijinal olan, nadir ve değerli bir surete dönüşür.
Hepimiz o dönüşümün içindeyiz…
Elhamdülillah diyerek başlayak…
Modern çağın mafyaları, eski düzenin gölgesinde yetişen yeni nesil dikenli sarmaşıklar gibi her yeri sardı. Bu sarmaşıklar, ekonominin can damarlarını sıkıştırırken, adaletin kalbine hançer sapladılar. Artık yevmiyeleri düşen katiller, sadece bir mesaj uzaklıkta ve hukuksuzluk göğe erdi. Kanunlar ve ayetler, bir zamanlar kralın, hükümdarın, peygamberin, başkanın veya reisin etrafında birer zırhken, şimdi sadece halkın boğazına geçirilen ilmekler haline geldi.
Basınımız ise tarafsızlığını çoktan yitirdi; resim, manşet ve harflerle oluşturulan manzara, cahilleri yönlendiren birer propaganda aracına dönüştü. Külün ne işe yaradığını bilmeyen, doğalgazın konforuna alışmış komşularımız, artık ne ekonomik yardımla ne de manevi destekle varlığını hissettiriyor. Sahte diplomalar ve sahte üniversiteler ise, kültürümüzün sadece birer dolgu malzemesi haline geldiği bir dünyada, gerçeğin yerini aldı.
Aldatıldığımız kavramlar tarih boyunca hep aynıydı; tanrı ve Allah, cennet ve cehennem, vatan ve memleket, hak ve hukuk, adalet ve dostluk. Hepsi, birer göz boyama aracı olarak kullanıldı. Ortaçağ’ın karanlık edebiyatı ve şiiri peşinde koşarken, çağın ruhunu ıskaladık. Oksijensiz kalmış balıklar misali, zihinlerimiz suyun üstünde leş olarak yayıldı. Hayaller birer birer öldü.
Ve şimdi, ihtiyaç yok ne sana ne bana ne ona. Dilbilgisi kuralları üzerine tartışabiliriz belki, ama bu sadece boş bir sohbet olur. Filozofların ne dediği, dinlerin ne emrettiği, ülkelerin ne yaptığı, felaketlerin nerede olduğu, suçların nasıl işlendiği üzerine konuşabiliriz, ama bunlar sadece duyarsızlık denizinde kaybolmuş sözcükler olur.
İngilizler hâlâ krallarını denize dökemediler, İran ve Arabistan’da kadınlar tam olarak insan sıfatını kazanamadı, Meksika’da devlet uyuşturucu kartellerine diz çöktü. Ve biz, Türkiye’de olan bitenlerin ağırlığı altında ezilirken, belki de en iyisi bir mum yakıp karanlığın içinde kaybolmak.
Edebiyat siteleri çöktü, ihtiyarlar sidik yarıştırırken gençler umursamaz. Çocuktan al haberi derler, ama çocuklar bile umudu kaybetmişken, hangi haber bize teselli olur ki?
Türkiye’de demokrasinin bir değerlendirmesi, acı bir gülümseme ve derin bir iç çekişten ibaret kalır. Umutla değil, belki sadece bir parça farkındalıkla yazıyorum. Çünkü her şeyin fazlası zarar, ve bizler bu zararın ortasında savrulup duruyoruz.
El Fatiha diyerek birerk…
Yinsani
eksik olma.
Nesildaşım oldukça black bir yazı olmuş yahu.
Oldukça da depresif gibi geldi bana. Şimdi yanlış anlaşılmasın, bizim nesil depresyona şerbetli. Yani öyle korkulacak bir durum hiç değil.
Nesildaşım, beklentiler bizi bu hale koyan. Senin hala insanlığa, kendine, çevrene, geleceğe dair beklentilerin oldukça fazla. Beklenti ve hayallerin...
Hani derler ya, kaybedecek bir şeyi kalmayanın...
İşte beklentisi ve hayali kalmayanin da depresyonu biter))
Başka çözüm mü... çözüm yok çünkü sorun yok. Asıl sorun belki de, bu durumun anormal aksinin normal olduğunu sanmamız.
Matrix bize kalan gerçeklik..
Sağlıcakla kalasın.
Yinsani
çözüm mış gibi yaşamak da olabilir ama...
Beklentilerim çok:) kaybedeceklerim gibi. lakin ikisine de eyvallah deme makamında yapacak bir şey yok...
ne çok yokluktan bahsettim ya hu...
neyse nesildaşım;
uzun bir dizi buldum galiba 8-9 sezon lakin 21 dakikalık işte bölümler...
katkın için teşekkür ederim.
eksik olma..hep ol hep yaz..