- 206 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
BALIKÇI
Temmuzun ortalarıydı ,güneş tüm ışıklarını sanki aynı anda boca etmişçesine tepeden alaycı alaycı bakıyordu. Erdal köy kahvesine oturmuş , köyün delisi olan Yusuf ile gırgır geçiyordu.
- Ulan Yusuf , sen mi akıllısın biz mi deliyiz
Yusuf ;
- Gelmedi , gelmedi , gelmeyecek...
Erdal ;
- Kim gelmeyecek ? Yıllardır geldi , gelecek diye söylenip durursun ama ne gelen var ne giden
Yusuf ;
-Gelecek dedi ama gelmedi
Erdal ;
-Kim dedi ?
Yusuf ;
-Balıkçı , balıkçı , balıkçı diye diye ellerini birbirine vurarak oradan koşa koşa gitti.
Erdal Yusuf’un arkasından bakarken gözleri daldı , o sırada kahveci Uğur masaya yaklaşıp ;
-Bıkmadın sende bu deliyle deli olmaktan , bırak garibi.
Erdal ;
- O değil de balıkçı Yusuf’a neden öyle dedi ki ?
Kahveci Uğur ;
- Balıkçı da az deli değildi bilirsin
Erdal ;
- Akrabam olur bilmem mi ? Ama deli değildi , delirttiler onu
Kahveci Uğur ;
-Çayını tazeleyim mi ?
Erdal ;
-Tazeyse ver ama senin taze dediğin en az beş saatlik katran oluyor
Kahveci Uğur ;
- Sen içiçen mi onu de bana ?
Erdal ;
-Eh ver bari , başka kahve mi var ki köyde mecbur içeceğiz artık
O sırada köyün meydanına bir araba yanaştı . İçinden bakımlı , alımlı hafif esmer , balık etli yirmili yaşlarda bir bayan indi. Gözleri sanki birini arıyor gibiydi , az ileride asma altında kendi aralarında sohbet eden köy gençlerine doğru ilerledi. Gençlere bir şeyler sordu , gençler köy kahvesini işaret etti. Kadın yolun karşısına hızlı adımlar ile geçip kahve önünde durdu. Kahvede oturanları kısa bir müddet süzdükten sonra ;
- Balıkçı diye biri varmış tanıyanınız var mı ?
Erdal hemen cevap verdi ;
-Evet var
Kadın ;
-Nerede bulabilirim onu peki
Erdal ;
- Ne yapacaksın ki onu ?
Kadın ;
-Ben İstanbul’dan geliyorum bir yakınını tanıyorum o gönderdi beni
Erdal ;
-Ne için ?
Kadın ;
- Onunla konuşmam gerekiyor , siz beni ona götürür müsünüz ?
Erdal ;
- Balıkçı benim amca oğlum olur. Ama o sizinle şimdi konuşamaz
Kadın :
-Niye ki ?
Erdal derin bir iç çektikten sonra ;
-Sonsuza kadar sustu da ondan
Kadın bu cevaba anlam verememişti ama yine de sordu
-Neden ki ?
Erdal ;
-Delirttiler onu
Kadın ;
- Peki beni ona götürür müsünüz ?
Erdal ;
- Peki , ama ölüler konuşmaz
Kadın dizlerinin üzerine çöktü birden;
-Balıkçı öldü mü ?
Erdal ;
- Bundan yetmiş yıl önce dedesinin öldüğü ağacın altına balıkçılık yaparken kullandığı Kaptan isimli teknesini çekmişti. Yıllarca o teknede yatıp kalktı , sürekli gelecek, o gelecek diye sayıklıyordu. Sonra bir gün onu o kayıkta uyurken bulduk ama uyandıramadık. Vasiyeti vardı beni bu ağacın altına gömün diye , bizde onu oraya gömdük , hatta kayık hala orada duruyor , mezarının yanı başında.
Kadının gözleri doldu.
Kadın ;
-Beni oraya götürür müsünüz ?
Erdal kendisinden hayli genç olan kadını meraklı gözlerle süzdükten sonra ;
-Götürürüm götürmesine de , sen gerçekten kimsin ? Yoksa balıkçının gelecek diye sayıkladığı sen misin ?
Kadın ;
-Hayır değilim , ama keşke o gelebilseydi...
Genç bayanın bu son cümlesi karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Erdal ;
- Gözlerin ne kadar güzel ve bakışların bana birini anımsatıyor. Az önce keşke gelebilseydi dediğin balıkçının bahsettiği kişi ile aynı kişi mi ? Sen onu tanıyor musun ?
Kadın ;
- Evet tanıyorum hem de çok yakından , o benim canım annem...Balıkçı ise babam .Yıllarca gelecek deyip te gelmeyen annem. Ben de bu gerçeği annemden öğreneli bir hafta oldu. Kendimle çok savaştım buraya gelmek ve gelmemek arasında , annem vefat etmeden evvel bana bir mektup bırakmış. Odasında buldum , baştan sona kadar hikayeyi yazmış ve bul babanı çünkü onun senden haberi bile yok. Onu suçlama sakın , eğer haberi olsaydı bu gün ikimizde ya onun yanında olurduk ya da hepimiz mezarda olurduk diye yazmış.
Erdal bu cevap karşısında önce iki üç dakika sustu , gözleri daldı , uzun uzun düşündü. Oturduğu yerden hiddetle ayağa kalkıp yanında duran sandalyeye bir tekme attıktan sonra ;
- Bu şimdi söylenir mi ? Her şey için çok geç , bilseydim eğer diye devam eden cümlesini genç kadın bir bıçak gibi keserek ;
- Bilseydiniz ne yapardınız ki ?
Erdal ;
- Hiç diye sesli düşündü , hiç bir şey yapamasam da en azından onun yanında olurdum.
Genç kadın ;
- Zaten bu köyde yaşamıyor muydu ? Siz hep onun yanında değil miydiniz ?
Erdal derin bir iç çekti , yamalı pantolonunun arka cebinden çıkardığı tabakasından bir sigara çıkarıp kadına ;
-Ateşin var mı ?
Kadın ;
- Yok ,ben sigara kullanmıyorum
Erdal gülümseyerek ;
-Senin adına sevindim ama kendi adıma üzüldüm
Kadın ;
-Neden ki ?
Erdal ;
- Ben bir sigara çıkartınca bir kişide ateş bulamazsam asla ikinci kişiden ateş dilenmem de ondan
Bu sefer kadın gülümseyerek ;
- Tuhaf bir alışkanlık ama ben sizi bu dertten kurtarırım
Erdal ;
- Nasıl ?
Kadın , az önce bir şeyler sorduğu gençlerin yanına giderek onlardan rica ettiği ateşi Erdal’a getirip uzatırken ;
- İşte böyle diye gülümsedi
Erdal ;
- Gülümseyerek , pratik bir zekan var tıpkı baban gibi.
İkisi de bir an sustu , bir kaç dakika sonra Erdal ;
- Daha ismini söylemedin ama ben galiba senin adını biliyorum
Kadın ;
- Gerçekten mi ?, O zaman hadi ismimi söyleyin
Erdal tekrar derin bir iç çektikten sonra sigarasından bir nefes alarak ;
-Yağmur mu ?
Bir anda kadının gözlerinde bir öfke ile beraber şaşkınlık belirdi. İsmini amcasının oğlu biliyor ise varlığını balıkçı nasıl bilmezdi. Annesi haberi olmadığını söylerken yalan mı söylemişti ona. Yok annesi asla yalan söylemezdi , emindi.
Kadın bunları düşünürken Erdal’a ;
-Siz benim adımı nerden biliyorsunuz ?
Erdal ;
- Zannettiğin kadar uzak değildim balıkçıya. Senin anlatacakların var ise benimde var kızım dedi.
Sonra yanlış bir kelime kullanmış olduğunu düşünerek ;
-Sana kızım dedim , istemezsen bir daha demem , ben senin babandan beş yaş büyüğüm ve şuan yetmiş altı yaşındayım. Bir kusurum oldu ise affet.
Kadın ;
-Yok amca estağfurullah
Erdal amca sözünü duyunca duygulandı ve sesi titreyerek kadına ;
-Bak sende bana amca dedin ki gerçekten ben senin amcanım kızım.
Kendiliğinden ortamın verdiği duygusallıkla ikisi birbirine sarılıp bir süre ağladılar.
Çağdaş DURMAZ - Devam edecek-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.