- 145 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karıncaların Tanrısı
İnsanlar mı üstün varlıklı, yoksa hayvanlar mı? Sonuçta İnsan da hayvan gibi diğer varlıklar da ölüyor. Bütün canlılar kendi âleminde üstünlük otoritesi kurmuş olabilir ama bu düşünce, hiçbir canlıyı (üstün) kılmaz.
İnsan hariç diğer canlılar bizden daha akıllıdır diyorum. Çünkü onlar bu canlıları gördüğü hâlde bizim Tanrı olabileceğimizi düşünmüyorlar. Bizi umursamadan hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Halbuki biz onlar için dev varlıklarız. Bir karınca bir sinek mesele.
Ama biz insanlar; kendimizi üstün gördüğümüz için, kendimizden daha üstün bir varlık olabileceğini düşünüyoruz ve bu yüzden de rızık aramak yerine rızık yaratanı arıyoruz. Tanrı bizimle iletişim kurmadığı hâlde biz insanlar, çeşitli sembolik Tanrılar yaratarak yarattığımız Tanrılara da inanmayan kendimiz gibi görünen insanlara savaş açıyoruz ve diğer bütün canlılarla birlikte kendimizi de yok ediyoruz.
Diğer canlılar kurallara rivayet ederken, bizler de çok iyi derecede hayâl üretenlerin ideallerine rivayet ediyoruz.
Üstelik insanı insana kırdıran ve öldürmesini isteyen de Tanrı. Ve bu Tanrılar ölenleri de öldürenleri de şehitlik mertebesinde cennet vaâd ediyor.
Binlerce dinî inanışı ve yüzlerce de Tanrı var. "Bütün dinler (hakikati) savunurken, bu çelişik yaşantıya bir soru ve cevap bulamaz mı insan?"
"Yargı yerine sorguyu tercih ettiğin zaman, her şey kendini makulce öne sürüyor ve gör beni duy kendini diyor."
Üstelik insanları ve Tanrıları yönetenler de bir insan.
Ruhanî melekler bizden Tanrı’ya Tanrı’dan bize haber getirmiyor.
Birkaç insan bize Tanrı’nın elçisi olduğunu iddia ediyor ve bize kanıt olarak da bizim görüp bildiklerimizi anlatıyor. Havadan, sudan ve karadan bahsederek; bize aslında (elçi) olduklarını kabul ettirmeyi düşünüyorlar. Koskoca Tanrı’nın benim gibi görünen elçisi bana zaten benim gördüklerimi, bildiklerimi anlatıyor. Ben bunların varlığını biliyorum zaten. Sen bana bunların nasıl yaratıldığını ispatla. Ya da söyle Tanrı’na sana inanmamız için, şu güneşli havada bize "Yağmur yağdırsın" ama bu Elçi sadece bir kurucudur. Bunu gerçek anlamda yapamaz ama hayalen gökten taşlar bile indirebilir.
Ama bu süper kahramanlığı bende yaparım.
Bak, bende (hayâl) ediyorum ve şu anda gökten taşlar yağıyor. Şimdi de elmalar, armutlar.
Tanrı’nın elçisi olduğumu kabul ettirmem için şahit mi gerek? Bunları da hayâl edebilirim.
Hatta şuan işe gitmek için servis bekleyen bir kalabalık, hayretle "Gökten düşen elmaları, karpuzları ve taşları izliyor" bu mucize değil de nedir?
Bütün bunları ben bile yapabiliyorsam o zaman (hayâl) kurmasını bilen herkesin ya bir Tanrısı vardır ya da kendisi zaten (haşa) bir Tanrı’dır.
Benim arayışım Tanrı’nın kendisi ise; elçiye ne hacet? Eğer elçisi, ben dua ettiğimde gelmeyecekse Tanrı arayışına ne gerek var.
Eğer Tanrı’nın hiçbir ileteni yoksa; hayalî mucizeye ne gerek var?
Hayvanların kuralları başlarıdır. Baş komutan ne derse o’dur yaşanması gereken.
Bu bir işlev ise öldürmeye ne gerek var?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.