- 255 Okunma
- 4 Yorum
- 6 Beğeni
ELMA AĞACI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Asude için babaannesinin bahçesinin hafif yokuşlu yerindeki elma ağacının kollarıyla sarmaladığı salıncak sığınak gibiydi. Çok hızlı sallandığında başı dönmese sallandıkça boşlukta uçmak onu hayal dünyasında içine ve bilmediği bambaşka diyarlara getirir bu da onu mutlu yapardı.Sallanırken hayatı bu salıncaktı ve o da kendini hep orada yaşıyor gibi hissediyordu. Yıllar geçmeden önce amcasının kızı ve oğluyla,halasının kızıyla bu salıncağa binip,bu elma ağacının altında taze soğan, ekmek yerler,ağaca çıkıp elma toplarlardı. Kuzenleri ve kardeşiyle sonradan tadamayacakları lezzetlerdi bunlar. Oyunları ise bir daha yaşamında olamayacak tatta anılardı.
Yıllar geçti.Zamanın durgun,haşin ve değişken tarafı vefat edenler,değişen hayatlar,geçip ardından baktığımızdaki kazanımlar ve de kaybedişlerle geçip gitti.Babaannesinin ölümü aileyi yıpratmıştı.Dedesi yaşlıydı ve her ay bir çocuğunda kalmak üzere köydeki evden ayrıldı.Asude babaannesinin ölümünün ardından altı ay sonra hayali olan tıp fakültesini bitirmiş ve mezuniyet törenine dedesi de gelmişti.Kuzenleriyle salıncağa bindiği ve oyunlar oynadığı,tatil olunca gelmeyi istedikleri köylerindeki evleri de sevdiği iki sevimli ihtiyar artık orada yaşamıyordu.
Anne ve babası da yaşlanmıştı.İnsan ölen yakını olunca zamanın geçip de sevdiği diğer kişilerin ölümünden,zamanın alıp gittiği tüm kazanımlarını kaybetmekten korkuyordu. Dedesini de kaybedeli üç yıl olmuştu.Cenaze ve mevlitlerinden sonra köydeki evi ne babası, ne amcası, ne halası ne de kuzenleri ve Asude açmıştı.Ev ve bahçeyle dedesinin yeğenleri ilgilenmişti.
Asude’nin babası Memduh banka memuruydu.Emekli olalı iki yıl oluyordu. Şehrin gürültüsünden,kargaşasından usanmış köylerindeki kendilerine ait dairelerine yerleşmeye karar vermişti. O yaz Memduh’un tüm kardeşleri geniş arazideki ikişer katı olan iki evi paylaşmış olarak bir araya toplandılar.Aynı tarla içindeki dairelerin birer tanesini dedesi babasına,amcasına,halasına vermişti. Geriye bir daire kalıyordu.Hiç konuşulmasa da bir gerginlik vardı. Bu gerginlik fazla mal isteme derdinden değil kardeşlerin anlatmadığı birbirleri arasında bile konuşmaya çekindiği bir konuydu.Bu çok belli oluyordu. Asude köye herkesten daha geç geldi. Asude ve kuzenleri boş dairenin konusunu açsa büyükler konuyu değiştiriyordu.Bunun nedenini anlayamasalar da çok üzerinde durmadılar.Herkesin köyde toplanmasının hep bir arada olmak istemeleri dışında bir nedeni daha vardı.Asude o yaz okuldan tanıdığı Alpay’ı ailesiyle tanışmaya getirecek sonra da nişanları olacaktı.Asude köye geldikten bir hafta sonra Alpay da geldi.Tanışma oldu.Babası onayı verince Alpay tekrar istemeye ailesiyle geldi.İlk karşılaşmada bir olay oldu.
Alpay’ın annesi Semra Demans hastasıydı. Bilinci bazen bulanıklaşıyor bazen de bir şeyleri hatırlıyordu.Özellikle de hafızası eskide yaşıyordu. Bunu Memduh ve tüm aile biliyordu. Sorun şurada oldu. Semra herkes oturma odasında otururken torunuyla tuvalete gitmek için kalktı. Ama konuşmaya dalmış aileler onları unuttular. On üç yaşındaki torunu Miyase ile Semra dışarıya çıkmış bahçedeki elma ağacının altında Asude’lerin çocukluğundan beri her yaz kurulan salıncaklarının yanına gitmişlerdi. Onların yokluğunu fark ettiklerinde yarım saate yaklaşmıştı. İkisini aramaya gelen Semra’nın kızı ve Asude’nin kuzeni Selvi, kapıda Miyase ile karşılaştılar.
Miyase:
“Anne, anneannem bahçeyi gezmek istedi;ben de kıramadım,Sonra…”diyerek susup annesinin kulağına bir şeyler söyledi.Semra’nın kızı Zühre
“Anneannen işte kafası karışmıştır “diyerek kızının arkasındaki annesini kucaklayıp “hadi anne gidelim” dedi.
İçeriye geçtiler ve Semra herkesin içinde “biz ağabeylerimle,ablamla o elma ağacının altında oynardık.Çok değişmiş orası.Siz nerden geldiniz buraya” dedi.Herkes şaşkın etrafına bakarken, “annem rahatsız ya karıştırdı” diyerek ortamı değiştirmeye çalıştı. Herkes söz ve nişan konusuna geri döndü.
On iki gün sonra söz ve nişan için geldiklerinde resmiyet biraz daha azalmış ve Semra’nın evlatlık olduğunu,eşi ölünce erken bunama hastalığına yakalandığını konuştular. İlk göze çarpan bir gerçek vardı ki Memduh ve Semra tek yumurta ikizi gibi benziyorlardı.Dede Abdullah’la da benzerlikleri vardı. Ama insan insana benzerdi. Böyle düşündü herkes. Yine de Semra’nın evlatlık olduğunu öğrenen aile bir kuşkuya kapıldı.Acaba beş yaşında pazarda annesinin yanından kaybolan kardeşleri Semra bu kadın mıydı?Bu benzerlik ve Semra’nın bahçenin içinde her şeyin ve her yerin yerini kolayca bilmesi bu şüpheyi kuvvetlendiriyordu.
Nişandan sonra bir ay geçmişti ki Alpay’ın ailesi kız tarafını kendi evlerine çağırdı.Bu sefer Asude’nin halası Selma gittikleri yarınki gün evlerinde bu şüpheleri konuştuklarından Asude ve Alpay’a kuşkularını,beş yaşında kız kardeşinin kaybolduğunu ve Memduh ile benzerliğini anlayamadıklarını Bir DNA testi yaptırsak mı diye söyledi.Diğer aile de şüpheliydi. Ama yeni tanışan aileler birbirlerine konuyu açamıyorlardı.Alpay da ailesinin şüphesini söyledi. Çünkü Semra’nın ailesini araştırmışlar bulamamışlardı. Sadece sokakta bulunmuş çocuk olarak kayda geçmişti.İki taraf da biraz çekiniyordu.Ama kaybolan bir kardeş,Memduh’la ve babalarıyla olan benzerlik ve da arada Semra’nın geçmişte yaşayan hafızasından konuştuğu sözler dünürlerin hoş karşılamasına neden oldu. Yarınki gün Abdullah Alpaylara getirildi ve Semra’yla ikisinden kan alınıp DNA testi yaptırılmak üzere hastaneye gidildi.Sonuçlar on beş gün sonra çıkacaktı. On beş gün orada kalmadılar ama sonucu Alpay bildirdi. Sonuç olarak Semra ile DNA’ları uyuşuyordu.
İki aile çok mutluydu.Haberi öğrenince Alpay ve ailesi Asudelerin evine geldiler Kardeş olduklarını belgeleyen bir de fotoğraf vardı.Selma kız kardeşiyle çektirdiği fotoğrafıyla Semra’nın yetiştirme yurdunda bir sene sonra çekilmiş fotoğrafındaki kişi aynıydı.Artık bir tarafın kardeş özlemi bir tarafın da annelerinin ailesini arama çabası birbirine daha çok bağlanmasına neden oldu. Aynı acının birer ucunda ortada birleşmeyi bekleyen aileler artık tek bir aile olmuştu.
Düğün dernek her şey büyük bir sevinçle ve huzurla geçmişti.Balayına giderken Alpay ve Asude o kadar huzurluydular ki çifte mutluluk içindeydiler.Yol kenarında bir elma ağacı gören Asude hep sevmiş olduğu elma ağacının altına gitmek istedi.Arabayı durdurup elma ağacının altında oturup neşeyle zaman geçirirlerken Alpay’in telefonu çaldı. Arayan ablasıydı. Geri gelmelerini ama Asude’ye belli etmemesini, babasının kalp krizi geçirdiğini söyledi.
Alpay karısına babasının biraz rahatsızlandığını geri dönmeleri gerektiğini söyleyince telaşlanan Asude’yi Alpay sakinleştirdi. Doğrudan hastaneye gittiler;Memduh krizi atlatmıştı.Birkaç gün gözetim altında durması için hastanede kalacaktı. Asude ve Alpay doktor oldukları için Memduh’un durumun ciddi olmadığını ama kontrol için hastanede kalması gerektiğini anlattılar.Eşi Serap yanında refakatçi olarak kaldı.
Bir hafta sonra Memduh hastaneden iyileşmiş ve dikkat etmesi kaydıyla çıktı.Asude bir sevdiğini daha kaybetmenin korkusunu atlattı.Asude,annesiyle birlikte bir haftadır ilk defa Memduh eve gelince rahat bir nefes almışlardı. Beraber babasını yatağına yatırıp Asude’nin her zaman sığınağı olan elma ağacının altına gidip hiç konuşmadan sessizliklerini paylaştılar.Hayatta konuşmadan anlaşmak sevginin,şefkatin,anlayışın göstergesidir ki onlarda sessizce sevgilerini paylaşıyorlardı.Ardından evdeki kardeşler,kuzenler,amca,hala kısaca Memduh ve Abdullah hariç herkes bahçeye onların yanına indiler.
Yıllar sonra tüm aile eskisi gibi elma ağacının altında bir araya gelmişti.Aileleri büyümüş, bir acının ucundan dönmenin şaşkınlığı,şükranı ve huzuruyla güzel vakit geçirdiler.
YORUMLAR
Çiğdem Karaismailoğlu
Yorumunuza çok teşekkür ederim
Çiğdem Karaismailoğlu
Saygılar ve selamlar...
Çiğdem Karaismailoğlu
Saygılar ve selamlar...
Tebrik ederim canım arkadaşım.
Yürek sesin hep güzel hep özgün.
İçten selam sevgimle sevgili Çiğdem...
Çiğdem Karaismailoğlu
İçtenlikle sevgiler Gülüm...