- 121 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÖYKÜ OLAN UMUTLAR / Zileli Hasan
ÖYKÜ OLAN UMUTLAR
Zileli Hasan (28 )
Ben Hasan Zileli Hasan
Artık Zileli Hasan mı, çileli Hasan mı siz karar verin.
Anam yok Babam yok hatta hiç kimsem yok varısada ben bilmiyorum.
Nereden bilebilirim ki; Babam ben doğmadan ölmüş Annemde bakamamış herbirimizi birisi almış evlatlık diye, beni de ihtiyar bir aileye almış, dedem nenem yaşlarındaki bir aile, bizimkiler evlatlık niyetiyle vermişler bakılsın, büyütülsün, hayatta sahipsiz kalmasın diye gel gör ki alanlar evlatlık niyetiyle değil hizmetçi niyetiyle almışlar beni.
Küçük çocuğum ben iki ihtiyarın hizmetine nasıl yetebilirim
Akranlarım o sene okula başladı bende hevesleniyorum babam bana Çanta alacak, defter kalem alacak, siyah önlük beyaz yakalık,
ben bunların hayalini kurarken babam akşam eve elinde boya sandığıyla geldi
-- Hasan bak sana ne aldım
- Baba bu neyki
- Boya sandığı oğlum, bununla çarşıda gezeceksin milletin potinlerini boyuyacaksın para kazanacaksın
- Baba ben okula gitmeyecekmiyim
- - Diyelim ki gittin okul bitince ne yapacaksın
- Çalışıp para kazanacağım
- - Eee ben ne diyorum çalışıp para kazanacaksın,
çalışmak için para kazanmak için illaki okumak mı lazım, al sana iş çalış para kazan.
- Ama baba, mahalledeki arkadaşlarım okula yazılmışlar
- - Hasan okumayı yazmayı bir şekilde öğrenirsin okula gitmen şart değil.
- Bebekliğimin nasıl geçtiğini hatırlamasamda,
çocukluğumun nasıl başladığını gayet iyi hatırlıyorum, hemide her bir anını yüreğime çakılan mıh gibi, çakılırken ne kadar acı veriyorsa binbir güçlükle çıkarttığım zaman yerinde kapanmayan bir yara kalıyor.
Sabah erkenden kalkıp simit fırınına giderek kulplu sepete gücümün yeteceği kadar simit, boşalmış sabah yağı kutusuna da o meşhur Tokat yağlısından alıyorum düşüyorum mahalle aralarına sabahın köründe bağır babam bağır, simiiit yağlııı, simiiit yağlıııı.
Kimi pencereyi açıyor simitçi gel buraya, kapıyı açıyorum dördüncü kata çık diyor ya bir simit ya bir yağlı alıyor, ama ben nefes nefese kalıyorum onca yükünen kolaymı, o kadar merdiveni çıkıp inmek.
Kimi pencereyi açıyor don gömlek bağırıyor
Sus lan eşşoğlu eşşek sizin yüzünüzden uyku uyuyamıyorum git başka mahallede bağır,
Birdaha seni buralarda görürsem bacaklarını kırarım diye azarlıyor
Zor bela öğlene doğru aldığım simit ve yağlıları bitiriyorum, simit fırınına sepeti ve parayı teslim ediyorum payıma düşeni alıyorum doğru eve, eve giderken eli boş gitmek yok kazandığım simit parasıyla üç ekmek alıyorum
Üstünü de babama teslim ediyorum güya benim adıma biriktiriyor.
Öğlenden sonrada boya sandığını sırtlanıp çarşı pazar dolanmaya başlıyorum.
Kimi potinini boyatıyor yirmi beş kuruş veriyor kimi elli kuruş veriyor kimi de tozunu aldırıyor bunada mı para olur diye beni azarlayıp gidiyor, kimseyle pazarlık yapamıyorum, kaça boyuyon diyene, " ne verirsen amca" diyorum ne verirlerse bereket versin diyor cebime atıyorum.
Akşama kalmadan verilen siparişleride paramın yettiği kadar alıp evin yolunu tutuyorum.
Evimiz Tokat’ın biraz dışına doğru bir bahçenin içinde akşam geç kalırsam büyük çocuklar yolumu kesiyorlar ceplerimde para arıyorlar, para kaldıysa alıyorlar bulamazlarsa da beni pataklayıp gönderiyorlar onun için hava kararmadan eve dönüyorum.
Böylelikle onbeş onaltı yaşlarına geldim,
Birgün; her gün kapılarının önünden geçtiğmiz Dürdane teyze pazardan sebze almış zar zor taşıyor peşine yetiştim elinden sebze çantasını aldım evine kadar taşıdım kapılarının önüne gelince Hasan hele oturda sana bir ayran çalkayım dedi
- Sağol Dürdane teyze otobüste muavinlik yapıyorum üç gündür yoldayım annem merak etmiştir şimdi dedim.
--Dur hele anlatacaklarım var bekle geliyorum dedi sebze çantasını alıp içeri girdi, içerdende bana sesleniyor gitme haa
Biraz sonra bir bardak ayranla geldi
-- Şu badala oturalım da beni dinle dedi
-Buyur dedim
--Senin o ana dediğin Hatçe karı varya o senin anan değil, Mahmut efendi de baban değil, onlar seni evlatlık aldılar, aldılar ama seni nüfuslarına almadılar bahçe ev sana kalmasın diye.
-Sen ne diyon Dürdane teyze dedim ama benim aklım allak bullak oldu.
-Peki benim gerçek anam babam kim
-- Onu bilmiyom oğlum ama seni Zilenin bir köyünden aldıklarını duydum
Daha birşey sormadan eve geldim.
-- Anam hoşgeldin Hasan dedi
--Ana bırak şimdi hoşgeldini de bana anlat bakalım benim gerçek anam babam kim
Hatçe anam önce biraz durakladı
--peki sana bunu söyleyen ananın babanın kim olduğunu da söyledi mi?
- Yok demedi bilmiyormuş
- -Bilmez tabiki yok öyle bir şey, seninle eğlenmişler oğlum
Benim kafam karıştı biyol,
Ellerim cebimde bahçede biraz dolaştım, düşündüm.
Hatçe anamda Mahmut babamda bana göre çok yaşlılar nenem dedem olacak yaştalar
Belki de Dürdane teyze doğruyu söylüyor
Belkide ben başkalarının oğluyum
Belkide benim memleketim Tokat değil
Belkide belkide belkide
o kadar çok belki sıralandı ki bir anda kafamın içinde
Elime bir çubuk aldım evin yan duvarına sırtımı verdim oturdum, çubukla toprağı eşeliyorum, eşelerkende düşünüyorum, ben kimim diye.
Niceden sonra bahçe kapısından babam giriş yaptı
Anama bağırıyor Kız karı şu elimdekileri al hele
Anamda gelele herif gel, Hasan geldi bahçeye çıktı dolanıyodu,
Babam
---hani yok, bahçede görünmüyor
Anam
-- Bakalım nere gitti,
---Birisi kulağına kar suyu kaçırmış , emme kim olduğunu demedi.
İçeri girek hele anlatırım.
Evin kapısı örtüldü daha da birşey duyamadım, ama kafam dahada karıştı orda o vaziyette nekadar oturdum bilmiyorum, anamın sesiyle irkildim
Camı açmış uluorta bağırıyor anam
--Hasaan Hasaan baban geldi sofra hazır hadi gel
Oturduğum yerden anama cevap verecek mecalim yok,
Yavaşca kalktım üstümü başımı silkeledim eve girdim bende
Ben gelinceye kadar ne konuştularsa artık,
Anamın suratı bir karış hiç konuşmadı yemek boyunca,
Babam arada bir kaşlarını kaldırıp bana bakıyor ve soruyor
--- Mavinlik işin nasıl ?
Ben kercine cevap veriyorum
- Şoförlerden enseme yediğim şamarları, yediğim küfürleri saymazsak işim iyi çalışıyorum işte.
- -- birşeyler öğrenebiliyonmu ?
- Ayakta uyumayı öğrendim
Birden bir soru attım ortaya
- Benim anam babam kim , ben nereliyim ?
Kimseden ses çıkmadı,
Anam sofrayı kaldırmaya koyuldu
Babamda çayını alıp pencerenin kenarına geçti, tabaksını çıkartıp cıgara sarmaya başladı
Bende odama geçtim somyama uzandım gece onbir de İstanbul seferi vardı.
Ama yatamadım kalktım
Akşama doğru bahçe komşumuz Zöhre halanın yanına gittim,
Ahmet amcada Zöhre halada çok iyi insanlardı anam biryere gidince beni Zöhre halaya emanet ederdi.
Gittimki Zöhre hala alacakaranlıkta bahçe de çapa yapıyor
- Kolay gelsin hala sana birşey soracağım dedim ve yekten;
- Anamla babam benim gerçek ailem mi biliyor musun dedim.
Zöhre hala şöyle bir doğruldu çapa elinde
---Nerden çıktı Hasan oğlum bu soru şimdi
- Hala bildiğin birşey varsa anlat dedim
Zöhre hala
---Hasan biz bu bahçeyi alıpta buraya taşınınca sen iki yaşlarındaydın emme durmadan ağlıyordun, anana sordum bişey demedi
--- Laf arasında komşulara sordum bu çocuk niye sürekli ağlıyor diye, o zamanki komşulardan birisi
---Anasını yadırgıyordur dedi, dahada birşey sormadım. Evveliyatınıda bilemiyorum.
--- Emme Mahmut efendiye bir ihtiyar gelirdi seni severdi seninle biraz vakit geçirir giderdi,
Birgün Hatçe bacıya sordum Zilenin Reşadiye köyünden bir akrabamız dedi, sekiz on senedir de göremidim gelmiyor herhalde ki.
Kendimi o kadar çaresiz hissetmeye başladım ki;
Anam babam hakkında şüphelenmeye başladım ben evlatlık mıyım diye, öyle olsam bile gerçek anam babam kim bilmiyorum,
kimden sorarım, kimden öğrenirim bilmiyorum, hayattalar mı değiller mi bilmiyorum.
Doğru eve geldim tekrar somyama uzandım sorularla birlikte uyuya kalmışım
Anam kapıya vurdu
---Hasan kalk oğlum yola gitmeden karnını doyur çantanı hazırla dedi
Topçam otobüslerinde mavinlik işini babam bulmuştu bana, zamanla şoförlük öğrenirsin de bir mesleğin olur demişti,
Babamın önceden de dediği gibi okuma yazmayı gazete kağıtlarından, mağazaların tabelalarından zorda olsa öğrenmiştim, okur-yazar kurslarından belgemide aldım, şimdi gece okullarından ortaokul diploması almaya çalışıyorum ki ilerde otobüs şoförü olursam ehliyet alırken lazım olur diye.
Gece saat onda şoför abiyle otobüse bindik yakıt ikmalini yaptık lastiklerin kontrolunu yaptık, temizliğini zaten sefer dönüşü yapmıştım sefere yarım saat kala perona geldik beklemeye başladık, onbir İstanbul yolcuları yavaş yavaş gelmeye başladı, valizlerini alıyorum inecekleri yere göre bağaja yerleştiriyorum, hareket saati yaklaştı iki yolcu noksan onları bekliyoruz, yazıhanedeki görevli elinde listeyle geldi Turhalda iki yolcunuz var Zileden geleceklermiş dedi,
Saat gece onbir oldu ilgili arkadaş listeye göre yolcu kontrolünü yaptı, hayırlı yolculuklar dileyerek indi şoför abi kapıları kapattı ve perondan çıktık yola revan olduk,
Turhal terminaline giriş yaptık hemen otobüsün yanına bir taksi yanaştı
bir bayan bir erkek iki kişi indi elli altmış yaşlarında valizlerini aldım Adapazarı’nda ineceklermiş valizlerini sağ tarafa aldım bayan yolcu evladım Zileden geliyoruz Zileninde Reşadiye köyünden anca yetişebildik dedi ve bindiler bilet numaralarınız arka beşli koltukta istediğiniz yere oturun bende burada oturacağım dedim.
Turhaldan sonra ikram servisimi yaptım, birkaç yolcu su istedi, araba tutanlar varmış onlara naylon torba verdim şoföre kahve yaptım derken saat onikiyi geçti yolcular yavaş yavaş uyumaya başladı, bende arka beşlide boş koltuğa oturdum biraz dinleneyim diye Zileden gelen teyze uyumamış.
--- yoruldun mu oğlum dedi
Bende
- Bizim görevimiz bu yorulsakta işimizi yapacağız dedim.
- Teyzeye neden Zilenin Azimkâr otobüsleriyle gitmediniz ki diye sordum
- --Azimkârlar daha erken gidiyor gece yarısında Adapazarından geçiyor bizim için uygun olmuyor, o saatte bizi kim alacak yoldan, ama Topçam terminale giriyor ortalıkta ışımış oluyor, biz kendimizde gidiyoruz oğlumuzun evine
- --Sen nerelisin oğlum dedi
- Dedim Tokatlıyım ama bende, küçük yaşta Zilenin bir köyünden gelmişim diyince
- --Baban Tokata mı göçtü dedi
- yok dedim beni evlatlık vermişler Tokata
- --Oğlum senin adın Hasan mı yoksa dedi
Ben afalladım birden
- Hee Hasan dedim
- -- Maşallah ne kadar büyümüşün sen koca adam olmuşun deyince
Ben dahada şaşırdım
- Teyze sen beni biliyor musun dedim
- -- Bilmem mi sen Reşadiyeli bizim köylü Rahmetli Meryem’in oğlusun.Hayrullah dayının torunusun dedi.
O arada kocası yarı uykulu teyzeye dirseğiyle dürterek sus karı dedi,
şoför de ışıkları takıp söndürerek beni çağırdı
Beni bir heyacan bir korku sardı, teyzeden daha öğreneceklerim var, belkide hayatıma dair bütün soruların cevabı teyzede ama amca müsade etmiyor konuşmasına.
Mola yerinde amcaya rica ettim amca hakkımda ne biliyorsanız söyleyin bana, ben kimim kendimi bulmak istiyorum, Allah rızası için bana yardımcı olun deyince Amca
----oğlum senin nüfus cüzdanın yok mu nüfus cüzdanına baksana dedi.
Benim o zamana kadar nüfus cüzdanı ile hiç işim olmadı bakmakta aklıma gelmedi
- Benim nüfus cüzdanım yok dedim
- ---Niye yokmuş, Hayrullah deden seni verirken nüfus cüzdanını da verdi kaynı Mahmut efendiye,
Mahmut babam beni onyedi yaşıma kadar korumuş kollamış onun için saygım sonsuz ama içimde bir nefret oluşmaya başladı yavaş yavaş.
Maksadı neydi beni bebek yaşta almış büyütmüş buna mukabil beni hem nüfusuna almamış hemde benden kimliğimi saklamış, ama karar verdim seferden dönüşte evi didik didik arayıp bulacağım o nüfus cüzdanını.
Tokata dönüşte yol boyu aklımda acaba nüfus cüzdanı nerededir sorusuna kendimce cevaplar arayarak geldim,
Anamın sandığında yoğunlaştım,
Eve öğleye doğru geldiğinde anam bahçe çapalıyor, babam da çarşıya gitmiş akşama anca döner.
Anama seslendim
- Ana ben geldim, karnım tok, biraz yatacağım dedim ve eve girdim girer girmez anam gilin odalarına doğru sandığın başına geçtim bereket versin ki kitli değildi, sandığı açdım bohçaları hiç bozmadan teker teker çıkarttım sandıktan, dışından elimle kontrol ederken bohçanın birinden kağıt hışırtıları geldi dokununca, açtım bohçayı,
İçlerinde; iple bağlanmış bir deste fotoğraf, mektuplar, zarfın birinde epeyce kağıt para belkide Mahmut babamın benim için biriktirdiği paraydı ama kuruşuna dokunmadım hepsini sırasını bozmadan bir kenara koydum, zarfların altından bir mendile sarılı üç tane nüfus cüzdanı biri anamın biri babamın biride banim, benimkinde resim yok, onlarınkinin birinci sayfalarında resim yapışık ama şimdiki hallerine pek benzemiyor,
Benim nüfus cüzdanını sayfalarını çevirdim bir bir,
Tekrar başa döndüm.
Adı:Hasan
Soyadı: Aktaş
Doğum yeri: Zile
Doğum tarihi: 01.01.1960
Baba adı : Cemil (altında merhum yazıyor)
Ana adı: Meryem
İli: Tokat,
İlçesi :Zile,
Nahiyesi: İğdir,
Köyü: Reşadiye
Birinci ve ikinci sayfada benim kim olduğum aşikar.
Anamın Babamın soyadları Yılmaz, benim soyadım Aktaş
Demek ki Dürdane teyze doğruyu söylüyormuş ama ya hepsini bilmiyordu yada daha fazlasını söylemek istemedi, yinede haklıymış.
Nüfus cüzdanımı cebime koydum bohçaları aldığım sırayla geri sandığa yerleştirdim ve odama geçip somyama uzandım bir müddet sonra uyumuşum.
İkindi üzeriydi uyandım,
Babam ben doğmadan önce ölmüş, anamda ölmüş otobüsteki teyzenin dediğine göre
Bundan sonra ne yapacağımın muhasebesi başladı kafamda.
En iyisi geçmişim hakkında Hatçe anamı konuşturmak dedim kendi kendime
Bahçeye gittim domates karığının başına oturdum
- Ana gel hele seninle konuşacaklarım var dedim,
- anamda şu çıkımı çıkayım geliyorum dedi ve biraz sonra çapa elinde geldi
- - De bakim oğlum, sende son günlerde bi hallar var bi durgunluk var nedir senin sıkıntın dedi.
- Ana ben benim hakkındaki gerçekleri öğrenmek istiyorum.
- Ana bana
Cemil babamı anlat
Meryem anamı anlat
Allah aşkına bana geçmişimi anlat diyince anamın elinden çapa düştü,
Boynunu büktü
-- Oğlum sen bunları nerden öğrendin dedi.
-Öğrendim ana Zileli hemde Reşadiye köyünden bir yolcu teyze tanıdı beni biraz anlattı ama daha fazlasına kocası izin vermedi,
Sonra kocasına yalvardım
Nüfus cüzdanına bak, onda senin kim olduğun yazar, Hayrullah deden seni verirken kaynı Mahmut efendiye senin nüfus cüzdanını da verdi dedi.
Anamın gözleri doldu yarı ağlamaklı
-- Oğlum ben seni çok istedim, çok sevdim, seni kaybetmek istemiyorum dedi.
Hem gözyaşı döktü hemde anlattı;
--Duydukların doğru oğlum, bizim iki çocuğumuz oldu ikiside kırkları çıkmadan öldü yaşamadılar, dahada yıllarca olmadı, Baban Mahmut Asıl deden Hayrullahın kaynı olur, yani deden eniştemiz olur Cevriye babaannende benim görümcem olurdu.
--Bizim köyümüzde yakın sizin köye arazilerimiz karışıktır, Eskidağiçi köyü. Baban Cemil dam için çorak eşerken göçüğün altında kalıp öldü, o zaman annen Meryem sana hamileydi, sen doğduktan sonra kötü bir hastalığa yakalandı, sana bakamaz oldu, senden dört beş yaş büyük bir de Hüseyin adında abin var,
İki tane daha abin var babanın önceki ölen eşinden Şerafettin ve Abdullah isimlerinde. Anneleri ölünce onları dayıları ve dedesi alıp götürdü ortada kalmasınlar biz büyütürüz diye,
--Dedende babaannende çocuklara bakanmayacak kadar yaşlıydılar. Abin Hüseyin’e köyde Mehmet dayın bakıyordu,
--Sen daha bir yaşındaydın, seni ben çok sevdim ve eniştemden yani dedenden istedik,
Çaresizdiler Rahmetli annen çok ağladı ama verdi seni bize,
--senden bir ay kadar sonrada annen Meryem Rahmetli oldu, iki sene sonra babaannen öldü
-- Rahmetli Hayrullah deden seni hiç bırakmadı ölünceye kadar iki üç ayda bir gelir seni sever, okşar, koklar, ağlar giderdi.
-- O da babaannenden iki sene sonra öldü
-- Yani senin anlayacağın Reşadiye köyünde sadece Mehmet dayın var, abin Hüseyin askerden gelince evlenip karısınıda alıp İstanbul’a gitmiş diyorlar,
--Abin Hüseyin senin yaşadığını biliyor ama bizde olduğunu bilmiyor, sonra söyleyen oldumu bilmiyorum.
Bir müddet sessizlik oldu
-- Daha öğrenmek istediğin birşey var mı oğul dedi.
Sustum birşey diyemedım nefesim boğazımda düğümlenip duruyordu, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
-Peki ana sizin soyadlarımız neden ayrı beni nüfusunuza neden almadınız.?
--Hasanım onu Hayrullah deden istemedi, Ana tarafın da baba tarafın da variyetli aileler,
--Eğer seni nüfusumuza alsaydık sen oradaki miraslardan mahrum kalacaktın, bizim eski ahşap bir evimiz birde aha bu bahçemiz var, Mahmut baban tapuya şerh koydurdu biz ikimizde öldükten sonra burası zaten senin, onun için nüfusumuza almadık.
Ben yavaş yavaş kızarmaya başladım utancımdan, bunlar benim için neler yapmışlar
Ben bunlar için neler düşünüyorum.
-Peki ana ben abilerimi nası bulurum madem abilerim varmış ben abilerimi bulup tanışmak koklaşmak istiyorum.
--Oğlum Mahmut baban Mehmet dayına mektup yazdı,
Senin Topçam otobüslerinde mavinlik yaptığını, çalıştığın otobüsün plakasını bildirdi Abin Hüseyin’e bildirnesi için, hele Hüseyin abinle buluş diğer abillerinle de bir şekilde buluşursun.
Aradan bir ay kadar geçmişti , yine İstanbul seferindeyiz sabah dokuz gibi otobüs terminaline giriş yaptık, yolcuların bağajlarını veriyorum sırayla, yolcular gösteriyor bende çıkartıyorum valizini çantasını alan gidiyor, bağajda valiz bitti ama biri arkamsıra dönüp duruyor, döndüm abi senin neyin vardı, senin valizi yanlış mı verdik dedim
----Yok benim valizin yok, yolcuda değilim dedi
-O zaman niye ardımsıra dönüyorsun dedim,
Yüzüne baktığımda yanakları ıslanmıştı, ağlıyordu.
---- Sen Hasan mısın dedi,
O anda babmın dayıma mektup yazdığı aklıma geldi
- Hüseyin abiii dedim
Orada film koptu.
Çevremizdekiler bizim birbirimize sarılıp hüngür hüngür ağlamamıza bir anlam veremiyorlar, ancak şaşkın bakışlarla bizi izliyorlar.
Bir müddet sonra şoför abi geldi, durumumu az çok biliyordu ben öyle sanıyordum ama herşeyi biliyormuş, babamın ahbabıymış,
Babam herşeyi anlatmış şoför abiye.
----En sonunda buluştunuz mu dedi
- Sen biliyormuydun abi dedim
- ----Oğlum başından beri benim herşeyden haberin var, Mahmut babanla sık sık görüşüyoruz, seni sürekli uzaktan uzaktan takip ediyordu.
---- Hadi şimdi siz iki kardeş gidin hasret giderin, biz iki şoförüz nasıl olsa dönüşü idare ederiz sen nezaman istersen buraya gel otobüslerle Tokata dönersin ben senin yerine geçici olarak mavin bulurum, babanada buluştuğunuzu haber veririm dedi
Elini cebime soktu para bıraktı, yine de ihtiyacın olursa gel yazıhaneden al ben tembihlerim, sıkıntı çekme dedi.
İnsanin bir abisi olması bir kardeşinin olması ne kadar güzel bir şeymiş, gerçi benim üç abim varmış onlarla da buluştuk sarılıp koklaştık, üç abinin olması bir abiden üç kat daha güzelmiş, bunun hazzına onsekiz yaşımda varabildim,
Onada kader dedik.
Anamdan da babamda da mirastan payıma düşeni aldım, Sağolsun Mehmet dayım, dedemin vefatından sonra çıkan ürünlerden payımıza düşeni adımıza açtırdığı hesaplarda biriktirmiş.
Bende Hüseyin abime;
-Ben askerliğimi yapıncaya kadar payım sana emanet, ister yine dayımız ilgilensin, ister sen ilgilen karar senin, şimdilik ben köye yerleşemem dedim.
Ben Hatçe anamı da Mahmut babamı da bırakamazdım, bundan sonrada onların bana ihtiyaçları vardı.
Anam vefat edince dayımında bir kızı olmuş, dayım kızına bacısının adını vermiş, Meryem
Asker dönüşü Hüseyin abimin isteği üzerine,
Meryem ile beni baş-göz ettiler
Tokattaki bahçeye de eski evin yerine, anamla babamla oturacak şekilde güzel bir ev yaptırdık, bir kızımız bir oğlumuz oldu, onlarada Hatice ve Mahmut isimlerini verdik,
Anamla babamın vefatına kadar mutlu ve mesut yaşayıp gittik
Allah bize bu günleri hazırlayanlardan razı olsun. Mahmut babam ne güzel şeyler yaparmış beni yetiştirmek için, o zaman ben bunları anlayamadım,
Beni adeta pişirmiş ki hayatın cilveleri beni şımartmasın, darbeleri de kırmasın diye.
Ben çileli Hasan değil
Ben Zileli Hasan
2306/2024 - İ.ANİK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.