Portakal Nergisi / 3. Bölüm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hemen evden uzaklaşarak uğultulu sesler arasında bakına bakına yürümeye başladı. Biraz ilerleyince durdu. Etrafını saran rengarenk çiçekler, boy boy sıralanmış görkemli saksılar vardı. Yaşlı kadını gölgelikte bir sandalyede oturur halde bulduğunda terzi Gül Hanım yarısı içilmiş su bardağını titreyen ellerinden alıyordu. Minnet dolu bir ifadeyle gülümseyerek ’’Selam’’ dedi mahallenin terzisine.. Terzi Gül bu sene modası geri gelen karpuz kollu elbiseleri konfeksiyon atölyesinde dikiyor her hafta pazarda açtığı tezgahta satışa sunuyordu. Komşu Anne, Rukiyye Hanımın geldiğini fark etmemişti bile, gözleri tam karşı cepheye tıpkı bir tırpan gibi asılı kalmıştı.
On yedi yaşındaydı o kolları kabarık, göğsü fiyonklu elbiselerden ilk kez giydiğinde. Öyle yakışmıştı ki üzerine ... Dört yaşındaki yeğeni Oğuz ’’Halacım, halacım! Ne güzel olmuşsun.’’ diyerek fır dönüyordu eteklerinde. Kendisi ise uzaktan akrabası Hasanla dans edişini hayal ediyor, yüzünden utangaç gülücükler saçılıyordu. Hasanın kardeşinin sünnet düğününe gideceklerdi, heyecanla anne babasının kuyumcudan dönmesini bekliyordu. Daha az evvel uzandığı çekyatta mizah dergisi okuyarak kahkahalar patlatan ikinci çocuğuna hamile yengesi kapı anahtarının çevrilmesiyle birdenbire hastalanmış karnını tutup ah vah ederek sancılandığını söylemişti. Kayınpederinin telaş içinde ’’ Haydinn haydinn çabuk doktora, gelinim bu haldeyken düğüne gidemeyiz’’ sözlerine ’’ Ağrım geçti babacığım, annemle birlikte gidin siz fakat Nergisi götürmeyin!.. Hem Oğuz, halası olmayınca hiç durmuyor.’’ diyerek Nergisin kalmasını istemişti.
Abdülkerim Bey geniş gözlüklerini hafifçe burnunun üzerine indirerek o ılıman bakışlarını incitmekten korkarcasına kızı Nergise doğru çevirip çenesini baş ve işaret parmakları arasına alarak ’’Küçük çiçeğim!.. Asma suratını öyle. Yengenin haklılık payı var, ağabeyin çalışıyor, ne olur ne olmaz yalnız kalmasın evde. ’’ demiş ve az sonra kapı hafif bir ses çıkararak kapanırken annesinin o tatlı sesini son kez duymuştu. ’’Merak etme yavrum, çok kalmayacağız. Takıdan sonra hemen döneriz’’
Anne babası evden çıktığında Nergis de hevesle giydiği elbiseyi derin bir üzüntü ve hayal kırıklığıyla üzerinden çıkarıyordu. Öyle çok istiyordu ki düğüne gitmeyi... Hasanın bu karpuz kollu elbisenin içinde kendisini görmesini... Sırf ona güzel görünmek için aynanın başından saatlerce kalkmamış; makyaj yapmış, beğenmemiş silmiş, sonra tekrar yapmıştı. Akşamdan tutam tutam ayırıp kağıt parçalarıyla sardığı saçlarını sabah olduğunda çok kıvırcık ve kabarık bulup bozmuş, en son masanın üzerine yatırıp ılık ütüyle dümdüz yaparak hazırlıklarını tamamlamıştı. Tüm bunların üzerine kapının kapandığından iyice emin olan yengesi, Nergisin karşısına geçip pis bir sırıtışla sağ elini göğsünün ortasından aşağıya doğru kaydırıp sıvazlayarak oh olsun der gibi bir işaret yapmıştı. Çok ağlamıştı o gün Nergis... O gün, o karpuz kollu elbiseyi ilk ve son kez giydiği, anne ve babasını da düğün dönüşü trafik kazasında kaybettiği gündü. O gün anlamıştı işte, her boşluk doluyordu mutlaka; ama acıyla, ama acının bıraktığı sızıyla...O günden sonra hıçkırık sesleriyle çok uzun bir zaman baş başa kalmıştı yürek odacığında.
Derin bir ahh çekti, hırkasının cebindeki mendile uzandı, alnına hücum eden ter damlalarını sildi. Oturduğu sandalyeden kalkmak için hareketlendiğinde başı bir anda rüzgar gülü gibi döndü. Rukiyye Hanım, onun pazarda vaktinin iyi geçmediğini titreyen el ve ayaklarından görebiliyordu. ’’ İyi misin? ’’ diye sordu. Kocaman bir taş boğazını tıkamıştı sanki, tüm gerginliğine rağmen gülümsemeye çalışarak iyi olduğunu onaylarcasına başını salladı. Rukiyye Hanım ona doğru eğilip sağ kolunu kıvırarak ’’Öyleyse gir koluma çiçekçilerin en güzeli!.. Saksımızı da alıp gidelim, bir an önce tohumlarımızı ekelim’’ dedi. Ufak tefek alışveriş yaparak eve doğru yürüdüler. Bahçe kapısına vardıklarında Komşu Anne, Rukiyye Hanımın elinden saksıyı alıp söğüt ağacının dibine bıraktı. Birlikte yukarı çıkarken gelen yardım teklifini nazikçe reddeden yaşlı kadın toprak ve tohumu alıp tekrar aşağı ineceğini söyleyince genç kadın da kendi evine geçerek akşam için yemek hazırlıklarına başladı.
Ertesi sabah eşi Erol Beyi işine uğurladıktan sonra pencerede kalıp arkasından izlemeye devam eden Rukiyye Hanım yüzü kendisine dönük Komşu Anneyle bir an göz göze gelir gibi oldu. Başını hafifçe öne eğerek onu selamladı. Ağzını açtı, bir şeyler söyleyecekti ama tek kelime edemedi, sesini duyamayacağını düşünüyordu. Komşu Annede bugün bir değişiklik vardı. Toprakla uğraşmak doğaya ve hayata nasıl da kuvvetle bağlıyordu insanı. Saksının başında nöbet tutar gibi bekliyor, gözlerinin etrafında gülümseme çizgileri dalgalanıyor, çok mutlu görünüyordu. Hemen kahvaltı masasını topladı, meyve dolu bir tabakla bahçeye indi. Gününü aydınladıktan sonra yastık izi çıkmış yanaklarından bir makas alıp öperken bu gece evinde rahat uyumuş olmasına sevindi.
Aradan haftalar geçti. Komşu Annenin ektiği tohumlar bir türlü çıkıp yeşermemişti. Bu durum Rukiyye Hanımın da dikkatini çekmişti. Artık fazla su verip tohumları çürüttüğünü düşünmeye başlamıştı, ta ki...
EbRuAsya//
YORUMLAR
İtiraf etmem gerekiyor;
Yazıların vazgeçilmez oldu benim için devamlarını hep sabırsızlıkla bekliyorum.
Okurken sanki öyle hızlı bitiyor ki keşke biraz daha olsaydı diyorum hep.
Ödülü çok yakışmış
İçtenlikle tebrik ediyorum
Güzel ve güçlü kalemin hep yazsın dilerim ki
Sevgilerimle
Rû //
sağ olasın gamzelim
artık şiirden çok yazı alanında kalemimi geliştirmeye çalışıyorum
acemiyim ama çok
eksiklerim var
yaza yaza üstesinden geleceğim inşallah
sizin gibi kalemini beğeniyle okuduğum ustaların destekleri
beni motive ve mutlu ediyor çok teşekkür ediyorum
en içten sevgilerimle
💞
Rû //
çok teşekkür ederim ayşe hanım
en içten sevgilerimi gönderiyorum size
sağlıkla huzurla güzel geçsin akşamınız
🌺
Yaşamda olur gözüyle baktığımız şeyler ölüyor, bıraktıkları hayâl kırıklığını görmeden.
Olan oluyor biz görmesek te.
Tadında bir öykü.
Çok saygımla Üstadım
Çok saygımla
Rû //
çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için
güzel geçsin akşamınız
saygı ve selamlarımla
Heyecanla bekleyişin armağanı gibi ancak kadar anlamlı olurdu kutluyorum o değerli kalbin sesini güne layık olmasını kitap okur gibi hissi yaşatan bu öyküyü yazan güçlü kalemi kutlarım ve yine heyecanla bekliyorum
Sevgimle saygımla kutlarım
Rû //
teşekkür ederim güzel yoruma
sevgilerimle
İşte bu...
Çok şey yazıp ta aslında hiç bir şey söylemektense
Bunu diyorum kısaca.
İşte bu...
Güne geldiği için değil sen bu işi bildiğin
İçin seni kutluyorum.
Selam ve tebriklerimle...
Rû //
her seferinde biraz daha iyi yazmaya gayret ediyor
işi öğrenmeye çalışıyorum
umarım çok daha kaliteli eserlere imza atarım.
desteğin için sonsuz teşekkürler...
selam ve saygılarımla abi