- 737 Okunma
- 4 Yorum
- 6 Beğeni
Türkiye'de Doğum Hızı Neden Düşmektedir?
Giriş
Türkiye’de doğum hızı son yıllarda belirgin bir şekilde düşüş göstermiştir. Bu durum, sosyoekonomik, kültürel ve demografik faktörlerin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2000’li yılların başında 2.5 civarında olan toplam doğurganlık hızı 2020’li yıllara gelindiğinde 1.88’e kadar gerilemiştir. Açıklanan son verilere göre bu oran 2023 yılında doğurganlık hızı 1,51’e gerilemiş durumda. Gelinen noktada siyasi liderler bu oranın ciddi sonuçlarının olacağını vurgulamaktadırlar. Ancak sanırım Türkiye de diğer dünya ülkeleri gibi hızla şekil değiştirmekte ve çağa diğer ülkeler gibi uymakta hatta biraz daha hızlı ayak uydurmaktadır. Bunda birçok faktör etki etmektedir. Bunlardan en önemlisi ekonomik faktörlerdir. Diğerleri ise, pandemi süreci sonrası yaşam tarzlarında meydana gelen değişiklikler, insanların özgürlük anlayışı, kadınların eğitim ve haklarında meydana gelen değişiklikler, kentleşmenin getirdiği sorunlar vb. birçok etken dâhil edilebilir. Şimdi bunları biraz detaylandıralım.
1. Ekonomik Faktörler
Son üç dört yıldır Türkiye’de kendini iyice hissettiren ağır ekonomik koşullar, doğum hızının düşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Özellikle ağır enflasyon altında kötüleşen mevcut durum ile birlikte ailelerin ekonomik beklentileri ve yaşam standartları değişmiştir. Yüksek yaşam maliyetleri, çocuk yetiştirmenin maliyetini artırmakta ve aileler daha az çocuk sahibi olmayı tercih etmektedirler. Artan maliyetler, yaşam tercihlerinin değişmesi konutların büyüklüğünü ve oda sayıların azalmasına neden olmuş ve bunun sonucunda yeni evli çiftler artık 1+1 daireleri tercih etmeye başlamıştır. Bu ve benzeri ekonomik zorluklar beraberinde çocuk düşünen evli çift sayısını ciddi bir şekilde etkilemiştir. Tüm bunların yanında hiç evlenmeyi bile düşünmeyen binlerce genç bulunmaktadır.
2. Eğitim ve Kadın Hakları
Kadınların eğitim düzeyinin artması, doğum hızının düşmesinin en belirgin nedenlerinden biridir. Eğitim seviyesi yükseldikçe, kadınlar evlenme ve çocuk sahibi olma yaşlarını ertelemekte, ayrıca daha az çocuk sahibi olmayı tercih etmektedirler. Eğitimli kadınlar, kariyerlerine odaklanmakta ve çocuk bakımı için daha fazla kaynak ve zaman ayırma gerekliliğini göz önünde bulundurarak, aile planlaması yapmaktadırlar. Ayrıca, kadın haklarının ve cinsiyet eşitliğinin artmasıyla birlikte, kadınların kendi hayatları üzerinde daha fazla söz sahibi olması da doğum oranlarını etkilemektedir.
3. Pandemi Sonrası Değişen Yaşam Tarzı
Küresel ölçekte yaşanan pandemi ve diğer salgınlar insanların yaşam tarzını tüm dünyada değiştirirken bu değişimden Türk halkı da ciddi bir şekilde etkilenmiştir. Süreç içerisinde bireysel aktiviteler ve yaşam tarzı ön plana çıkarken, insanların çok hızlı bir şekilde bireyselleştiği ve sosyal medyanın ise aşırı derecede aile hayatını etkilediğini görmekteyiz. Bunun sonucu olarak Türk toplumlarında erken dönemde evlilik olayını tamamen değiştirmiş ve artık kadınlar ve erkekler 30 yaşından önce evliliği düşünmez olmuştur.
3. Kentsel Yaşam ve Modernleşme
Kentsel yaşam, doğurganlık oranlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Kırsal kesimlerde büyük aileler geleneksel bir norm iken, şehirlerde küçük aileler daha yaygındır. Kentsel alanlarda yaşam maliyetlerinin yüksekliği, konut sıkıntısı ve çocuk bakımı hizmetlerine erişim zorlukları, ailelerin daha az çocuk sahibi olmasına neden olmaktadır. Modernleşme ve batılı yaşam tarzının benimsenmesiyle birlikte, aile yapıları ve toplumsal normlar da değişmektedir. Aileler, daha bireyselci ve çekirdek aile yapısına yönelmektedirler. Bu değişim özellikle doğum oranın yüksek olduğu Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde de etkisini göstermiştir. Artık yeni evlenen çiftler aileleri ile birlikte yaşamayıp, kendilerine ayrı ev tutmakta ve daha rahat ve bireysel bir hayat yaşamayı tercih etmektedirler.
4. Sağlık Hizmetleri ve Doğum Kontrol Yöntemleri
Sağlık hizmetlerinin ve doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaşması, doğurganlık oranlarının düşmesinde etkili olmuştur. Aile planlaması hizmetlerinin ve doğum kontrol yöntemlerinin erişilebilirliği, ailelerin istedikleri sayıda çocuk sahibi olabilmelerini sağlamaktadır. Ayrıca, sağlık hizmetlerindeki iyileşmeler, anne ve çocuk sağlığını koruyarak, düşük ve ölü doğum oranlarını azaltmış, böylece doğurganlık oranlarını düşürmüştür.
5. Kültürel ve Sosyal Değişimler
Türkiye’de toplumsal ve kültürel değerler de değişim göstermektedir. Geleneksel olarak büyük ailelere değer verilen toplumlarda, bu değerlerin değişmesi ve bireysel tercihlere daha fazla önem verilmesi, doğum hızını etkilemektedir. Ayrıca, medya ve iletişim araçlarının etkisiyle, modern yaşam tarzları ve aile modelleri yaygınlaşmakta, bu da doğurganlık oranlarını düşürmektedir. İnsanların özgürlük anlayışı değişmiş ve çocukların bu özgürlük anlayışı içerisinde sınırlayıcı olduğu anlayışı yerleşmeye başlamıştır.
Sonuç
Türkiye’de doğum hızının düşmesinde ekonomik, sosyal, kültürel ve demografik birçok faktör etkili olmuştur. Bu değişimlerin uzun vadede nüfus yapısını ve ekonomik dinamikleri ciddi bir şekilde etkileyeceği açıktır. Bunu yaşayarak göreceğiz.
YORUMLAR
Değerli üstadım çok basit,
Artık insanımız ter dökmeye gerek görmüyor üremek için çaba içinde olmuyor,
Haksızda değil ülkemizde,
Üreme görevini gerek mülteci gerek ise türist gerek ise iş insanı adı altındaki istilacılar hakkını vererek ürüyorlar,
en kalbi duygularımla esenlikler diliyorum.
Üç çocuk ısrarını sürdüren Başbakan Erdoğan, "“İş işten geçmeden her ailede en az 3 çocuk olmalı. Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü olacağız, bundan emin olun" dedi.
Hala bu düşüncesinde ısrar ediyor mudur bilmem ama ülkemizin çalışan kesiminin büyük kısmı asgari ücret alırken, bu maaşın bir kişinin bile geçinmesine yetmezken nasıl çocukla doldursun evlerini? Değil çocuk yapmak evlenemiyorlar bile. Nüfusun artması için öncelikle yabancı ülkenin açlarına vatandaşlık verip doyurmak yerine onlara harcadığı ile kendi milletinin geçim seviyesini arttırmalıdır. Yakında onların sayısı bizden fazla olacak. Biz insanız, sokak köpekleri gibi doğurup doğurup sokağa salmak, suç oranını arttırmaktan başka işe yaramaz. Gittikçe yoksullaşan ülkemiz gücünü tamamen kaybedecek bu gidişle.
Bu konuda düşüncelerimi paylaşmama imkan verdiğiniz için teşekkürler saygılar...
Türkiyede yeteri kadar nüfus var..sorun doğum değil..Az nüfuslu ülkeler daha refah içinde yaşıyor..