Kıyıdakiler
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Soluk benizli sabah güneşi dalında unutulmuş portakal gibi toz bulutunun arasından ışımaya debelenirken ihtiyar kadın eline sıvanan kömüş bevline aldırmadan hayata fırladı.
Eli yüzü kana toza bulanmış yalınayak burnundan sümükleri top top bir oğlan çocuğu
-Nene, anam, Nene tez gel, anam!
Sokağın sonunda mahalleli kadınlar halka olmuş "vah, tüh, yazık oldu " deyip kaba yanlarına iki elleri ile çırpınıyordu..."
Yine aynı güneş kamaramın daracık penceresinden masama bilgisayarın klavyelerine yumuşak inişler yaparken geminin dalgalar ile savrulmasına eşlik ediyordu.
15 yıl önceki hayal meyal yazıya dökülen hikayenin sonunda bizim dam yanıp kül olmuş zavallı annem de kahrından o sene göçüp gitmişti.
Yesilçam sahnesinden fırlamış gibi elinde tahta valizle bizi köyün sonundaki patikada yüz üstü bırakıp giden babam, masanın yanındaki çerçevede, pala bıyığı ile gizlediği gülümsemesiyle bana bakıyordu.
Ne yerim ne yurdum ne de beni merak edecek kimsem kalmadığı için kıyıda ilk bulduğum gemiye gemici yazıldım.
Tam 15 yıl geçmiş. Ne zaman kasabanın karşısından gemiyle geçsem, Anamın yeşil önceğini sağ tarafına tutturup, az gören sol gözüne sağ elini siper edip ufuklara, bana baktığını hayal ederim.
Kaptan ıslık çalıp küfürü basıncaya kadar güvertede çivilenmiş gibi çürük rıhtıma bakar dururum. Boğazıma kadar çıkan düğüm gözümden sicim gibi dökülür.
...