- 184 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tarlada Umudun Bereketi
Baharın gelişiyle birlikte tarla, yeniden canlanır; toprağın uykusundan uyanışı, adeta doğanın dirilişini müjdeleyen bir ilahiyattır. Ben, her bahar olduğu gibi bu sefer de tarlanın başına geçtim, yüzümde bir tebessüm, yüreğimde bir sevinçle. Çünkü bu tarla, benim dünyamın merkezi, toprağın bereketli kucağıdır.
Toprağa temas etmek, insanın en kutsal görevlerinden biridir. Çünkü biz, topraktan yaratıldık ve toprağa döneceğiz. Bu yüzden, toprakla uğraşmak, bir nevi yaratılışımıza olan bağlılığımızı ve sorumluluğumuzu hatırlatır bize. İşte ben de bu bilinçle, her bir tohumu toprağa ekerken, adeta kendi varlığımı toprağa emanet ediyorum.
Gökyüzünden gelen yağmurlar, toprağı sularken, güneşin sıcaklığı da onu besler. Benim ise işim, bu toprağı işlemek, ona sevgiyle dokunmak ve onunla bütünleşmek. Her bir sürdüğüm çizgi, adeta bir umudu yeşertir; her bir ekili tohum, geleceğin bereketini müjdeleyen bir işarettir.
Zamanla, toprağın sıcaklığının ellerime işleyişinin incelikleri i ruhuma işler. Tarla, bana sabrı öğretir; tohum, bana umudu yeşertir. Günler geçer, mevsimler değişir; ancak tarla ve ben, bir bütün olarak hep aynı yaşamın parçaları oluruz. Her bir çiçek açışında, her bir meyve olgunlaştığında, doğanın bize sunduğu mucizeleri kutlarız.
Hasat mevsimi geldiğinde ise, tarla ve ben birlikte sevinç içindeyiz. Bu, bize emeklerimizin karşılığını veren bir zaman dilimidir. Toprağın bize sunduğu bereketi toplarken, Yaratıcının sonsuz cömertliğine tanıklık ederiz. Her bir hasat, bize, toprağa olan minnetimizi ve Rahman’a olan şükranımızı hatırlatır.
Böylece, her bir mevsimde, tarla benim öğretmenim, arkadaşım ve rehberim olur. Onunla birlikte çalışmak, toprağın ve doğanın mucizelerini daha derinden hissetmemi sağlar. Çünkü tarla, sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesidir. Ve ben, bu felsefenin sadık bir müridi olarak, toprağın kutsallığını her daim yaşarım.
Güneşin doğuşuyla birlikte tarlada başlayan her yeni gün, benim için bir armağandır. Toprağın bereketiyle, güneşin sıcaklığıyla, ve rüzgarın melodisiyle dolup taşan bu günler, bana yaşamın gerçek değerlerine tekrar hatırlatır. Her bir tohumun toprağa düşüşü, aslında bir umut, bir gelecek vaadi taşır. Benim görevim ise, bu umudu büyütmek ve toprağın bana sunduğu nimetleri en iyi şekilde değerlendirmektir.
Zamanla, tarlanın her bir köşesini tanıdım. Her bir bitkiyi, her bir fidanı, adeta çocuklarım gibi gördüm. Onlarla birlikte büyüdüm, onların ihtiyaçlarına karşılık verdim, ve onların büyümesini izlerken, içimde bir sevinç ve gurur duydum. Tarla, benim için sadece bir iş alanı değil, aynı zamanda bir öğretmen, bir dost ve bir sırdaş oldu.
Hasat zamanı geldiğinde, tarlanın bereketiyle dolu olması, beni derinden etkiler. Her bir ürün, emeğimin ve dualarımın bir yansımasıdır. Onları toplarken, adeta doğanın sonsuz cömertliğine şahit olurum. Ve her bir meyveyi, sebzeyi, tahılı toplarken, içimde bir huzur ve memnuniyet duyarım. Çünkü biliyorum ki, bu nimetler, sadece bana değil, tüm insanlığa aittir.
Tarla, benim için bir yaşam felsefesi haline geldi. Onunla birlikte çalışmak, emek vermek, ve bereketini toplamak, benim için bir ibadet, bir şükran ritüeli haline geldi. Her bir tohumun, her bir yaprağın, her bir meyvenin arkasında, Yaradan’ın sonsuz lütfu ve merhameti vardır. Ve ben, bu lütfun şükranını her daim yaşamak istiyorum.
Böylece, tarla benim için sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşamın simgesi haline geldi. Onunla birlikte, doğanın döngüsünü, yaşamın gerçek değerlerini, ve insanın toprakla olan bağını daha derinden anladım. Ve bu bilgi ve deneyim, benim için her daim bir rehber, bir ilham kaynağı olacak.
Bahadır Hataylı/09.05.2024/07.30/Sancaktepe/İST