- 398 Okunma
- 8 Yorum
- 13 Beğeni
Lulu’ya Böyle Söyledim (8. Nota)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yeni şarkılar söylemek lazım dediler; aldık kabul ettik eyvallah ama sesimiz kötü diye sesimiz çıkmadı. Sustuk, susakaldık. Şarkılara sustuğumuz yetmiyor gibi konuşmanın bıçak sırtı olduğu bu zor dönemlerde susmak dilimizin alın yazısı oldu. İçimizde beslediğimiz Rumi’ler ve Şems’ler haliyle ölü doğum bile olamadılar. Bildiğin Hamuş olduk. Şiirin üzerini örttük, sarmaladık şiirleri bir kenara koyduk. O kenar ki tozlu tarihler rafları, üzeri zamanın külleri ile örtülü. Şarkıların sesi kesildi. Söz güfteden ayrıldı, beste hükmünü yitirdi. Ses çırılçıplak kaldı. Kalsın, zira bizim üryan ahvalimiz ortada. Üryan kaldık! Susmanın uğultularını dinleyerek beynimizin labirentlerinde gezmeye başladık. Dere tepe düz gittik, eğik gidenimiz de oldu, kıvrımlar içinde peynir kokusuna ulaşmaya çalışan farelere dönüştük. Toplum bakiyesi olan “lağım “ dönüşümü muhteşem bir şekilde karşıladı.
Susmanın lehçesi olan Gandivari bir suskunluk yaşadık. Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi diyenlerin yolundan döndük, Nonpartisan olanların tarafında kalmadık, politik vaazlara kulak vermedik, din tüccarlarının önünde el pençe divan durmadık, yutkunduk, sustuklarımızı yuttuk. Eski Ahit Sare’nin Gülüşü’nden bahseder, o gülüşü aldık dudaklarımıza sürdük. Damalı Eşekler gibi kaldık, damgalandık, barkodlandık, etiketlere doyduk. Hümanist duygularımız Hardroce karşılık bulduk. Nezaketimiz ödleklik kabul edildi. Ötelendik, ötekileştik, tarafeyn muhasarası arasında taraf tutmamız istendi, haliyle bertaraf olduk!
Susmalar suskunluk cemiyetini var etti, cemiyet sanatı inşa etti, sanat sessizliğin patikasını işaret etti.
Oradan yürümeye koyulduk. Sarp bir orman patikası. Sesin hışırtısı, hışırtı içinde rüzgar ile haşarılık yapan senkron. Canlıların aksine tabiat ne kadar da dingin, uysal ve uyumlu. Canlılar içinde Uyumsuzluk Abidesi olan insan uyumun akordunu bozuyor, sükuneti bölüyor, dört ayak üstünde yürüyüş hırıltılarının dünkü veledi, iki ayak üstünde heyheyli kibirler sergiliyor.
Ucube sergiden utandığımız için kırmızının çingenesini yanaklarımıza sürdük. Haya etme fiilini boynumuzda bir madalyon gibi astık. İnsan yeryüzünde utanabildiği kadar vardır dediler, İşittik ve iman ettik -Amenna- dedik, aldık kabul ettik.
Susarak utandık, utanarak sustuk. Sükunetin 8. Notasına sığındık.
Lulu, Lulu, Lulu. Kendince kal kimseciklere benzeme.
Lulu’ya Böyle Söyledim.
YORUMLAR
Orhan KANZA
Saygılarımla.
Orhan KANZA
Orhan KANZA
"LULU"
Neden "Lulu" diye şöyle biraz bakındım. Meğer ne çok anlamı varmış bu "Lulu"nun.
"Lulu - Lülü - Lü'lü - lü'lüe" gibi değişik şekillerde yazılan bir kelime.
Lulu: İskoç şarkıcı
Lulu: İnci (Arapça), aynı zamanda bir şirket adı
Lulu: Yordle büyücüsü (Göz yanılmaları ve bunun yanında muhteşem yaratıkları ortaya çıkarmakta oldukça başarılı büyücü)
Lulu: Bigisayar oyununda arkadaşını büyütüp can kazandıran koruyucu hare yapan.
Lulu: Sallamak; göze çarpan, güçlü, çekici, olağanüstü (Türkçe)
LÜ'lüe: Hz. Ömerin Katili
...
Susutuk diyorsunuz.
Herkese, herşeye sustuk diyorsunuz.
Dağa taşa, ormana ağaca, toprağa ırmağa misali...
Hayata, insana, partiye, imana, inanca, dine...
Hamuş'unuzun esbab-ı mucibini anlayamadık.
Hayat size "lo lo" mu yaptı?
Her ne kadar anafikirde bir müphemiyet olsa da yazının akışı güzel.
Saygıyla...
Orhan KANZA
Lulu, İnci, Arapça. Bu tanım benlik. Diğerlerini tanımıyorum.
Hayat herkes gibi bana da iyi davranmadı, davranmıyor.
Belirsizlik evet. Maalesef müphemlik doluyum.
Saygılarıma.
Susuşlardan ormanlar kavrulur, ırmaklar kurur; güneş kendiyle çelişir...
Susuşlardan devasa ve uçsuz bucaksız çölkentler oluşur
İçinde biz; içine kalbini, beynini dahi ruhunu yatıran biz...
Ve üztümüzde alabildiğince özgür tepinirken fareler, çiyanlar. İnim inim inleyen iki ayaklı Homo Sapiens değil artık; bilakis kum zerreciğikleri...
Tasvir ettiğiniz gibi; içler acısı bir konumdayız, değerli hocam.
Şarkı söylemek, gülmek mi, dediniz? O da ne, o da ne demek?
Teşekkürler olsun Lulu'yla müstesna sohbetinize.
Saygı ve selam ile.
Orhan KANZA
Saygılar, selamlar.