- 172 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
YARGININ HANTAL YAPISI
YARGININ HANTAL YAPISI
Yıl 2005. Torulda görev yapıyorum. Silahlı tehdit suçu var.
Mağdur olaydan çok etkilenmiş ve sanığın kendisini öldüreceğini düşünüyor. Savcılık aşamasında yapılan aramada silah bulunamamış.
Yargılama esnasında belki silahı normal yerine koymuşladır düşüncesi ile yeniden arama kararı verdim ve emniyete sanığın ev ve müştemilatını yeniden arattım. Silahı yine bulamadılar. Polisleri çağırdım neden silahı bulamadınız dedim. Bana şöyle cevap verdiler. Hakim bey o silah bir cinayette kullanılsaydı bulurduk. O ne demek dedim. Yani biz işin ehemmiyetine göre çalışıyoruz dediler.
Türk yargısı hantallığı ile meşhur. Tabiri caizse tankla sinek avlıyoruz. Bir cinayet davasının usulü ile bir hakaret davasının usulü aynı olamaz.
Eğer olur derseniz polis ve kolluk yaptığı işten bıkar ve mental bir yorgunluğa mahkum olurlar. Zira bu ülkede nüfus artışının çok üzerinde dava sayılarında artış var. Üstelik ceza yargılamasının azizliği nedeniyle dosyaların yarıdan fazlası en az bir kere bozularak yeniden yargılama yapılıyor. Üçte bir birden fazla bozularak yeniden yargılama yapılıyor. Bu kadar emek verilerek yapılan yargılama sonucunda verdiğimiz kara HAGB resmen trajikomik.
Akıllı bir planlama ile yargının enerjisinin boşa tüketilmesinin önüne geçilebilir. Örneğin HAGB kararları yargının enerjisini ve zamanını en fazla sömüren kararlar.
Dosyaların belki yarısı beş yılın sonunda çöpe gidiyor. Sonunda çöpe gidecek bir dosya için avukat ataması yapıyoruz, pedagog dinliyoruz, bilirkişi raporu alıyoruz, tanık dinliyoruz. Oysaki CMK tarafından cumhuriyet savcılarına tanınmış bir hak var. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi. Daha az emekle aynı sonuca varılabilir.
Yargının buradan tasarruf ettiği enerji nitelikli dosyalara aktarılabilir. Pek çok dosya iş yoğunluğu ve emek israfı nedeniyle zaman aşımına uğruyor.
Amerikan büyükelçisi uzun bir süre Türkiye’de görev yaptıktan sonra ülkesine dönüyor. Havaalanında gazeteciler soruyor: Sayın Büyükelçi Türkiye hakkındaki izlenimlerinizi alabilir miyiz? Büyükelçi şöyle cevap veriyor. Türkiye aslında gelişmeye çok müsait bir ülke ancak mevzuatı buna engel oluyor
Mevzuatı sadeleştirecek verimle hale getirecek patinaj yapılan uygulamaları kaldıracak bir kadroya ve zihniyete acilen ihtiyaç var. Bu yapılır mı yapılmaz mı o da bu ülkenin geleceği hakkında sorumluluk makamında oturanları ilgilendiren bir konudur. Bizler sadece soruna teorik bir yaklaşım ve somut öneriler getirmekle yükümlüyüz.
Türk yargı sistemini yavaşlatan onlarca faktör var. Bunlar profesyonel bir bakış açısı ile ele alınıp çözümlenmesi çok kolay hadiseler. Örneğin tebligat sorunu. İşi yavaşlatan usul sorunları vs.
Bugün BAM’ ların resmen kanunu çiğneyerek haddinden fazla bozma uygulamaları. Bir bam dairesi bir dosyayı birden fazla kez bozamaz bu görevi kötüye kullanmaya kadar gider kanaatimce. Yargıda aslolon kısa yoldan adalete ulaşma değil mi? Daha nitelikli daha tecrübeli bam dairesi kararı duruşma açarak sonuçlandırmak yerine defalarca bozma kararı verilmesi kimin işine yarıyor gerçekten anlayabilmiş değilim.
Bu durum gösteriyor ki yargıda bir makam ve mevzi taassubu var. Yani istinaflar kendi konumlarını bir savunma hattı olarak görüyorlar. Yargıtay öyle, savcılık öyle. Oysaki yargı bir vücudun organları gibidir. Hep birlikte bir davanın en hızlı en adil nasıl çözümlenmesi gerekirken o şekilde çözmek varken işleri sarpa sarmanın mantığını anlamak güç.
BAM’ın verdiği evlere şenlik dosyalar var. Örneğin ilk derece mahkumiyet vermiş ancak BAM dairesi beraat düşünüyor. Dosyayı bozarak alt dereceye gönderiyor buna beraat kararı ver diye adama sormazlar mı sen neden beraat vermiyorsun dava daha hızlı sonuçlanır. Üstelik bu konuda Yargıtay’ın açık görüşü varken.
Umarız gerçekler bir an önce hayata geçirilir.
(Adaletin Mahrem Koridorları)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.