- 328 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
BAŞLIKSIZ YAZI….
Bu evrenin görkemli sahnesindeki her varlık ve canlı, kendi özgün tahtında bir krallık kurar. Doğanın gizemli hükümdarı, gökyüzünün tahtına oturmuş bir kral gibi, her sabah karanlığı dağıtarak güneşin ışığını taçlandırır. Denizler, sonsuz bir mavi imparatorluğun sahibi olarak dalgaları yönetir, kıyılarına kraliyet incileri serpiştirir.
Toprağın zengin kralları, mahsullerin bereketini sağlayarak sofralarımızı zenginleştirir; ağaçlar, yapraklarını dans ettirerek birer kraliçe gibi mevsimlerin tacını takar. Rüzgar, gökyüzünün soylu bir prensi olarak dalları okşar, kuşları özgürce dans ettirir. Bu büyülü krallıkların içinde, insan da kendi alanında bir hükümdarlık kurar; bilgiyle donanmış bir krallığın yöneticisi olarak düşüncelerini dünyaya taşır.
Ancak, alemin kralı olmak sadece görsel bir ihtişam değildir. İnsan, kalbindeki sevgiyle, zihnindeki bilgelikle krallığını kurar. Her hissiyat, bir tahtın süsü; her düşünce, bir krallığın kuralları gibidir. Güzel bir gülüş, içsel bir zenginlik ve mutluluğun tahtını süsler.
Alemin kralı olmak, başkalarına hizmet etmeyi, anlamayı ve sevgiyi içerir. Bu krallık, birbirimize karşı hoşgörüyle, saygıyla ve anlayışla yönetildiğinde gerçek bir zafer elde eder. Dünya sahnesindeki bu kraliyetin en büyük gücü, sevgiyle dokunmuş bir kalbin gücüdür.
Her birimiz, bu büyük krallığın birer parçası olarak, kendi tahtımızı sevgiyle kurabilir ve diğer krallıklarla uyum içinde varlığımızı sürdürebiliriz. Alemin kralı olmak, güzellikleri fark etmek, anlamak ve bu güzellikleri paylaşmakla mümkündür. Çünkü gerçek bir kral, krallığını yürekten yönetir ve çevresindeki her varlığa değer verir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.