- 374 Okunma
- 5 Yorum
- 7 Beğeni
Tarihin Zayi Saati
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu yazıyı yazmamda bana güven veren, güç veren Rabbime hamdolsun. Sevgili edebiyat severler ve gönül dostlarım, gününüz aydınlık olsun.
Öyle pek yazı yazan biri değilim ama bu yazıyı yazmaya ihtiyaç duydum. Çünkü insan sevinçlerini, hüzünlerini, acılarını, doğru olduğunu inandığı bir durumu, kendisi için faydalı olanın başkasına da faydalı olabileceğini düşündüğü şeyleri paylaşmak ister. Ben de bunu yaptım.
Son birkaç şiirimde ele aldığım konuları dikkat ettiniz mi bilmiyorum “Duymak İstiyorum” adlı şiirimle arzularımı birkaç dörtlüğe sığdırarak toplumun içine düştüğü durumu ele aldım.
“Duymak İstiyorum” adlı şiirimden:
“Bin bir renk, bin bir ten karışmış.
Eş, dost, yurt sevgisi yarışmış.
Ömür bir sonsuza varışmış.
Nüksünü duymak istiyorum.”
Çok yakın bir geçmişte çok uluslu olduğumuz dönemde daha Cumhuriyetimiz kurulmadan önce bilmem kaç millet aynı çatı altında bir arada, kardeşçe, vatan sevgisiyle yaşadığını, gayrimüslimin Müslüman’dan, Müslüman’ın gayrimüslimden şikâyetçi olmadığını olsa da adil biçimde çözümü kavuştuğunu, güven ortamın sağlandığını o zamanda yaşayan yabancıların kendi ağzından ifade ettiği yazılari günümüzde internet aracılığıyla okuyabiliyoruz. Bu halin yeniden tahsis edilmesini arzu ettiğimi belirttim bu dörtlükte.
“Şaheser” adlı şiirimde ise günümüzde yazılıp çizilen hatta görsel medyayı da içine alırsak birçok kitle tarafından kabul gören eser ve yayının bize ne öğrettiği, bilincimize neyi, nasıl ve hangi metotlarla aşıladığı ve hazır bir sunuyu önümüzü koyarak sorgulama, araştırma, geliştirme ve irade ortaya koyma yetisini elimizden alınışını tanık olurken Türk toplumunun süregelmiş örf, adet, gelenek ve kültürünün İslam ile perçinlenmiş ahlaki değerler bütününü yıktığını da rahatlıkla söyleyebilirim. Bu çerçevede ele aldığımızda şu an geldiğimiz noktayı daha net görebiliriz...
Yazılan ve gösterilen her eser insanın ruhunu nüfuz etmeli, insan Hak ile bu eseri kabul etmeli. Eser dilden dile, gönülden gönle dolaşmalı. Güzelliği bizi ilham vermeli. Ufkumuza açmalı, tabiri caizse dallanıp budaklanmalı, ulu bir çınar olmalı, tüm dünya ilmimiz gölgesinde serinlemeli…
“Ay Kanasın Dostlar, Güneş Patlasın” adlı şiirim Köroğlu misali yiğitçe bir meydan okuyuştu.
“Açın dostlar kitabımız parlasın
Okuyun, tahsilli cehalet harlansın
İlme, fenne karşı duranlar horlansın
Çanak tutanın defterini dürün!
Nice genç bu düsturla başlasın
Tarihin zayi saati işlesin
Hakikat kervanı bur’da kışlasın
Gizleneni bulup, ne varsa sürün!”
Yiğitçe meydan okumanın, ancak ilim ve fenle olabileceğini, bunun için gerekli kaynağın Hak kitabımızı okumaktan geçtiğini ifade ettim. Okumak yeterli değil tabi ki onu anlamak, tanımak, gösterdiği ışık doğrultusunda yavaş belki ama emin adımlarla yürümek gerekir. İbni Sina, El Cezeri, Farabi, Ali Kuşçu, Yunus Emre, El-Birûnî, Câbir bin Hayyân, El-Cezerî, El-Kindî, Hezârfen Ahmet Çelebi, Mimar Sinan, İbn’ül Heysem, Fergânî, Hârezmî, Gazzâlî, Ömer Hayyam, Pîrî Reis, Kâtip Çelebi, Uluğ Bey ve daha niceleri Türk ve İslam coğrafyasında bulunduğu dönemde yaşadığı toplumu yön vermiştir. İşin güzel tarafı devlet de bu güzel insanları sahip çıkmıştır.
Biz bu hale bir günde gelmediğimiz gibi bir günde de toplumun değerleri oluşmuyor. Burada milliyetçilik yapmayacağım ama düşünün Türk milletine hatta ırkına demeliyim, tarih boyunca hiç devletsiz kalmış mı; hayır. Bir devlet anlayışı, teşkilatı ve güçlü bir ordusu hep oldu. Çünkü bu şekilde yaşamayı benimsediler. Bununla birlikte kültürünü, değerlerini korurken atalarını saygıda kusur etmemiş, aile yapısını büyük önem vermişlerdir.
İslam’ın kabulü ile Gök Tanrı bilincinden Allah bilincine kavuşmuşlar. Zaten edebi tarza ürünler de bu süreçten sonra hız kazanıyor. Kutadgu Bilig, Divanı Lügatüt Türk, Atabekül Hakayık, Kuran Tercümeleri gibi… Bu eserlerden biri var ki Türkçe’nin Arapça’dan eksik bir yanının olmadığını göstermek için ele alınmış…
Diyeceğim o ki yazımın başında dediğim gibi bu şiir bir meydan okuyuştu, medeniyet diyen sömürü düzenine karşı, artık adını ne derseniz deyin. Gençlerin bu düsturla hareket etmesi, uyanması ve harekete geçmesi gerektiğini savundum. “Tarihin zayi saati işlesin” derken de tarihin bilinmeyen, kayıp yüzünün ortaya çıkması gerektiğini işaret ettim. Bunların olması için korkularımızı yenmemiz gerekiyor ki bu en zoru yıllardır korku aşılanan bir toplum olarak.
Bu şiirde makus tarih ile değişime uğramış, gizlenmiş, unutulmuş ve bilinmeyen tarihimizi kastettim. Doğru bildiğimiz yanlışlar kadar yanlış bildiğimiz doğrular da oldu.
“Makus Tarih” adlı şiir, amacımızın doğruyu, gerçeği ve gizleneni araştırıp gün yüzüne çıkarmak olduğunu son bir kez daha vurgulayarak ifade ediyor. Aksi halde yalan yalana doğurur, makus tarihi makus eden ve böyle sürmesini isteyenlerin ekmeğini yağ süreriz. Kardeş kardeşe küsken şimdi katlediyor. İçimizde, damarlarımızda fitne virüsü dolaşıyor, miskinleştiriyor, öyle bir noktaya getiriyor ki ninnilere, masallara bile gerek kalmıyor.
İşte “Makus Tarih” yazar ve şairlerin gerçek görevini hatırlatıyor. Görevi yapmadığımızda değiştirilen tarihin gösterdiği yolda gideriz ki bu değiştirenlerin işine gelir, bizim ise ama farkında ama farkında olmadan onlara hizmet ettiğimiz anlamına gelir. Gelecek kuşakları aktaramadığımız için tarih bilincimiz yavaş yavaş unutulacak, bir eşya misali kıymetimiz kalmayacak. Bu durumda başka milletlerin boyunduruğu altına gireriz ki zaten bunun olmasını istiyorlar.
Tarihin zayi saatinin bulunup artık işlemesi dileğiyle. Teşekkür ederim beni sabırla okuduğunuz için. Saygılarımı sunuyorum.
YORUMLAR
Korkmaya gerek yok hocam bundan sonra hiç bir güç dünyanın haritasını bir cm bile değiştiremez . Biz toplum olarak düzen olarak evrensel insanlık değerleri yakalamaya çalışalım . Adaletten , hukuktan ayrılmayalım , önce kendi yurttaşımıza sahip çıkalım ırkcılık , dincilik yapmayalım eğitimimiz insan olma sanatını yüklensin gerisi kolay , kimse bizim düşmanımız değil bütün dünya ve insanlık bizim dostumuzdur kutlarım bu çalışmanızı
Mesut Tütüncüler
Ağaç yaş iken eğilir atasözünde olduğu gibi bunu başarmanın yolu eğitim, denetim ve uygulamadan geçiyor.
Sağ olun, çok kıymetliydi yorumunuz.
Mesut Tütüncüler
Hayırlı günler
Mesut Tütüncüler
Mutlu yarınlar saglam duruşla sağlam karakterle sağlam inanç ile sağlanır
Tarihin zayi saati yazınızı okudum çok beğendim geçmişten geleceğe ışık tutan bir yazı
Tebrikler selamlar saygılar
Mesut Tütüncüler
Teşekkür ederim okuyup beğendiğiniz için. Saygılarımla