- 426 Okunma
- 7 Yorum
- 5 Beğeni
Zaman Yolculuğu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
En büyük yanılsamamız ve en büyük problemimiz olan zaman hususunda en fantastik düş kuşkusuz zaman yolculuğu fikridir. Hikayelerde, romanlarda, dizilerde, sinema filmlerinde ve hatta bilim çevrelerinde sık sık değinilen bir konudur bu. Peki, zamanda yolculuk etme fikri insan zihninde nasıl doğmuştur? Muhtemelen bu fikir, insanın yaşadığı deneyimler ve yaşamı boyunca edindiği bu deneyimlerin oluşturduğu hisler üzerine inşa edilmiştir. Elbette öncelikle insanın zamanı kavrayabilen bir varlık olması gerekir bu fikri inşa edebilmesi için. Aksi halde kavrayamadığı bir kavramı bu şekilde ele almak, insan için pek mümkün olamazdı. Ünlü Yazar Mark Twain bunu Adem ve Havva’nın Güncesi isimli eserinde bu durumu bence çok doğru bir dille anlatmış. Birebir alıntı yazarak anlatacak durumda değildim şu an ama aşağı yukarı bir tarifle şöyle bahsediliyor;
“Adem, yeryüzüne gönderildiği günün akşamında daha önce hiç hissetmediği bir yorgunluk hissi hissetti. Cennette hiç böylesi yorulmamıştı. Bir ağacın altına oturdu. Güneşin batışını izledi. Yorgunluk tüm bedenini esir almıştı. Gözlerini dahi açamıyordu. Önce ölüyorum zannetti ve hayatında ilk defa uyudu. Çünkü cennette ne yorgunluk ne de uyku yoktu. Uyandığında ise daha önce hiç sahip olmadığı bir şeye sahip olacaktı; düne…”
İnsanın zamanı kavrama yolundaki yolculuğu böylesine epik bir şekilde mi olmuştur elbette bunu bilmek oldukça güç. Ama şunu tahmin ediyorum ki her insanın hissettiği geçmişe özlem duygusu bize ilk insan Adem’den miras kalmış olmalı. Zira Adem yeryüzündeki yaşamı boyunca her zaman geçmişine özlem duymuştur. Çünkü geçmişinde cennet vardı Adem’in. Belki de bir zaman makinesi olsaydı yasaklı meyveyi yediği o zamana dönmek isterdi. Hemen hemen her insanın düşlediği bir durumdur bu; geçmişe dönüp hatalarını düzeltmek. Pek az insan bir zaman yolculuğu seçeneği düşlediğinde geleceğe gitmek ister. Çünkü gelecek aynı zamanda belirsizdir de. Ne ile karşılaşacağını bilememektedir insan. Oysa geçmiş dizilimi bellidir ve açıktır. Gerçi geçmişin diziliminde bilmediğimiz birçok eksik zaman dilimi var ama yine de yaşanan yaşanmıştır ve ne şekilde yaşandığı ve ne sonuçlar doğurduğu açıkça ortadadır. Ayrıca insan yapısı gereği belirsizliği değil belirli olanı tercih eder. Çünkü belirsizlik insanı huzursuzluğa iter ve her insan huzurlu olmak ister.
Eğer benimde bir zaman yolculuğu yapma şansım olsaydı bende geleceği değil geçmişi tercih ederdim. Fakat geçmişe olan zaman yolculuğum kendi hayatımla kısıtlı olmazdı. Yani milyarlarca insanın yaşadığı ve öldüğü koskoca bir dünyada benim ömrüm dediğim zaman diliminin değeri ne olabilir ki? Hatalarımı düzelmek fikri elbette çok hoş bir fikir ancak şöyle bir durum var ki; hatalarımı düzelttikten sonraki hayatım hakkında bir fikrim yok. Daha iyi mi olurdu, daha kötü mü olurdu ya da yoksa hiç olmaz mıydı? Zira şu anda yeryüzünde var olmamızın temeli de Adem’in yasaklı meyveyi yemesi değil midir? Bazı hatalar vardır ki varlık sebebidir. O yüzden hataları düzeltmek yokluğa neden olabilir. Teorik olarak da pratik olarak da varlık yokluktan her zaman iyidir. Bu durumda benim geçmişe yapacağım zaman yolculuğunun amacı günümüzü aydınlatmak olurdu.
Günümüzde yaşadığımız savaşlar, düşmanlıklar, acılar, ötelemeler, ayrımcılıklar, acılar ve insanın vahşetinin temelini insanın geçmişte var olduğunu ve yaşandığını düşündüğü olaylar oluşturuyor. Bu sebepten dolayı bu geçmişe dair inanış ve düşüncelerin gerçeğe dayanıp dayanmadığını anlamak için geçmişe gitmek ve olanları gözlemlemek isterdim. Öncelikle yeryüzünün oluşumunu gözlemlemek isterdim. Çünkü yeryüzünün oluşu her dinde ayrı anlatılmış. Ardından Hz. Adem’in yeryüzündeki günlerini gözlemlemek iyi olurdu. Ardından yüzyıllardır devam eden ve milyonlarca insanın öldürülmesine acı çekmesine neden olan inanç savaşlarına son vermek için Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet dinlerinin doğuş aşamalarını gözlemlemek isterdim. Hz Musa, Hz İsa ve Hz. Muhammed ne demiş, nasıl demiş ve biz ne anlamışız? Zira Yahudiler kendilerinin haklı olduklarını, Hristiyanlar kendilerinin haklı olduklarını, biz Müslümanlar da kendimizin haklı olduğunu düşünüyoruz. İşin aslı neymiş bizzat öğrenmek sorunumuzu temelden hallederdi. Düşlediğim bu zaman yolculuğu eğer ütopik bir düş olmasaydı oldukça iyi bir deneyim olurdu benim için. Elbette bu gözlemlemeyi kesinlikle etkide ve etkileşimde bulunmadan yapmak gerekirdi. Zira en ufak bir temas devasa değişikliklere neden olurdu.
Biz insanların en büyük yanılgısı kendimizi her şeyi biliyor sanmamızdır. Uzaya bile çıktık ve sözümona üstün varlık olduk. Ama günümüz dünyasına yön veren geçmiş mitlerimiz ile belirsiz. Yakın tarihimizde bile büyük boşluklar var. Bu boşlukları doldurmak geleceğe daha sağlam ve daha doğru adımlar atmamızı sağlayacaktır. Ancak bilim böylesi bir zaman yolculuğunun yalnızca hayal dünyasında var olabileceğinden bahsediyor. Yani bir zaman yolculuğu mümkün olsa bile teorik olarak yalnızca geleceğe gidebilmek mümkünmüş. Geçmişe gitmek mümkün değilmiş. Bu cihetten bakıldığında geçmişi bilmek son derece mühim ve bir o kadar mühim olan bir diğer şey de geçmişteki hataları kabul etmek ve onları hayatın bir parçası olarak görmektir.
YORUMLAR
İlginç bir konu.Zaman yolculuğu mümkün olabilseydi eğer; yolculuğa muvaffak olanlar farklı neden sonuç ilişkileri ile ilgili verilerle yine gerçeklere ulaşamayacaktı.Zira donanımsız yolculuklar , yada aşırı donanım ile eskinin kıt kanaat dönemlerini irdelemek örtüşür müydü ,ayrı bir muamma. Tam beş defa okudum muhteşem yazınızı fasılalarla.Zamanda yolculuk..Rüyalar ve hayaller..Kutluyorum güne gelen başarınızı.Sağlıcakla.Saygıyla.
İnsanoğlunun en önemli melekesinin başında 'merak' gelmekte. Bu da araştırmayı, çalışmayı, gelişmeyi, geliştirmeyi , odaklanmayı tetiklemekte. Ben bir gün geçmişe ve geleceğe gitmeyi başaracağımızı düşünebilirim.
Kaldı ki bilim insanları, insan beyninin samanyoluna benzediğini düzinelerce uzay görsellerini inceleyip beyinle karşılaştırarak açıkladılar ki düşlemenin, düşünmenin sınırı olmadığını kavrayabiliriz.
Geçmişten dersler alarak deneyimli adımlarla iyiye, güzele, ideale ilerlemek, gezegenimizi sevgi ve barış içinde güvenli bir yaşama taşımak ne benzersiz bir mutluluk olurdu...
Yazınızı zevkle okudum.
Tebriklerim ve saygılarımla.
Sayın Çiftçi,
Dün eski yazılar arasında bu sitede gezinirken "Adem" konu başlıklı bir yazıya rastladım. Bir film şeridi gibi insanlık tarihi düşüncelerim arasında geçti. Yazarın ele aldığı konu bir çok konuyu irdeleme vesile olurken düşünce atlasımda konu Lilith'e kadar geldi. (Lilith, Kuranı Kerimde geçmemekte. Ne kadar doğruluğu kesin bilemiyoruz.) Lilith, İnsanlığın yeryüzüne inişinin sebebi ise var olan savaşları ve mevcut sitemdeki hüketmetleri düşününce bu oluşumların ne tanrının ne de doğanın ama insanoğlunun yarattığı kuruluşlar ve olaylar. Bizi anlamak aslında çok kolay iken yaşadığımız tarih bir o kadar zorlaştırıyor. Yaralarımız var oluşumuzun sebebi ise aynı perspektiften bakınca hatalarımızda varlığımızın SEBEBİ. Daha sonra sanatçıların Lilth'i nasıl yorumladıklarını biraz araştırdım. Aşağıda bir bestenin Lilth'i nasıl yorumladığına baktım.
https://www.youtube.com/watch?v=8GVzlkVkFaI
Kısacası, zaman yolculuğu mekansal olarak gerçek olmasa da kendü düşünce dünyamızda zaman yolculuğu yapmak sanki münkün gibi.
Saygı ile.
mesut.çiftci
Lilith hakkında eski ahit olarak bilinen Tevrat'ta da bahsedilmektedir. Şöyle ki Adem nasıl topraktan yaratılmışsa Lilith'de topraktan yaratılmış. Ancak Adem'e itaat etmek istememiş. Adem'in ilk eşi olarak karşımıza çıkıyor Lilith. Şöyle bir alıntı yapayım Lilith hakkında;
"Tevrat'ta açıkça yer almamasına rağmen; birçok Musevi dini kaynağı 2. Bab'da sözü geçen Havva'nın Âdem'in başka bir karısı olduğu, birinci babdakinin ise ilk karısı olan Lilith olduğuna inanır.
İbranilerin eski inanışına (mitolojosine) göre Lilith, Âdem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldığından Âdem'in kendisine eşit olduğu görüşündedir. Âdem'le birlikte olmayı şiddetle reddeder. Adem ısrar ettiğinde ise büyü ile kaçar ve onu terk eder. Melekler geri getirmek için Lilith'i bulur ama kendisi Kızıldeniz ile birlikte olduğundan 100 den fazla cin çocuğu olduğunu, bu nedenle artık Adem'e sadık olamayacağını bildirir. Bu arada Tanrı Lilith’i durdurmak için üç melek gönderir. Melekler Lilith’e eğer geri dönmezse 2 günde bir çocuğunu öldüreceklerini söylerler ve geri dönmediği, Tanrıya ve Adem’e itaat etmediği her bir gün için bir çocuğunu öldürürler.
Bunun üzerine Lilith, Adem ile Havva’nın soyundan gelenlerin çocuklarını öldürmeye başlar. Rivayete göre, erkekleri doğduktan 8 gün, kızları ise 20 gün içinde öldürmeye çalışır. Bugün dünyada var olduğuna inanılan cinler Adem ile Lilith'in ve Tuval Kabil eşi Naama'ın birlikteliğinden meydana gelmiştir. Adem ile Havva'nın sınırlı hayat ile lanetlenmeden önce, cenneti terk ettiğinden ölümsüzdür. Lilith'den sonra Tanrı, ismi bilinmeyen bir başka eş daha yaratır ve Adem'de bu yaratılışı seyreder. Gördüklerinden çok etkilenir, yeni eşi kabul etmez. Üçüncü olarak, Daha sonra Âdem'i uyutur ve kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır. Havva, Adem’in bir parçasından yaratıldığından ona tabi olur (İtaat eder).
Hikâyenin bir başka versiyonunda ise Eyüp'e eziyet etmek için çocuklarını öldüren iblis ya da Türk mitolojisindeki lohusadaki çocukları boğarak öldüren Albız iblisi ile aynı kişidir. İnanna ile aynı kişi olduğuna da inanılır.
Günümüzde bazı Museviler arasında bir adet olarak, Lohusa kadın akşamları evde yalnız bırakılmaz, ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz, çünkü bunları gören Lilith'in o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.
Lilith’in gizemli bir varlık olması onu birçok efsaneye ve mitolojiye malzeme yapmıştır. Lilith ile ilk olarak, Gılgamış Destanı’nda gecelere ve yeraltının karanlıklarına hükmeden kötü bir dişi karakter olarak karşılaşırız. Sümer, Babil ve Pers mitolojilerinde ise Lilith; vampir kadın, baykuş ve yılan olarak tasvir edilir. Ayrıca eklemek istediğim bir diğer inanışa göre; Lilith geceleri Adem ve Havva’nın soyundan gelen erkeklerin rüyasına girer. Onlara erotik rüyalar göstererek spermlerini çalar. Daha sonra bu spermleri vampir, kurtadam, şeytan ve cin gibi kötü yaratıklar doğurmak için kullanır."
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Bismillahirrahmanirrahim
Zamanın dokusunda kaybolmuş düşlere kapılıp, geçmişin özlemiyle yoğrulmuş insan zihninin, zaman yolculuğu fikriyle dans etmesi, bir epik masalın kırık dökük sayfalarını aralamak gibidir. Adem'in ilk uykusunda, cennetten dünyaya düşüşüyle başlayan bu efsanevi yolculuk, insanın yorgunluğunu taşırken, aynı zamanda geçmişin masalsı özleminin kokusunu da beraberinde getirir.
Mark Twain'in kaleminden damlayan sözler, Adem'in yasaklı meyvenin tadını almasının ardındaki uykusuzluğunu, geçmişin gizemli koridorlarındaki bir rüyanın izlerini sürmeye benzetir. Çünkü geçmiş, bir zaman makinesinin kontrol düğmelerine değil, kalplerimizin derinliklerine dokunur, iz bırakan her hatanın anlamını yeniden yazarak.
Geçmişe dönüş hayali, insanın özündeki bir özlemle beslenir; geçmişin sayfalarında kaybolmuş hikayeleri, tarih boyunca yazılan acıları ve sevinçleri gözlerimizin önüne getirir. Ancak, bu zamanın dokusuna müdahale etmek, belirsizliğin korkulu dünyasına adım atmak demektir. Belki de, her hata, bir varoluş nedenidir ve geçmişin gölgelerinde kalmış o hatayı silmek, geleceğin bileşimini değiştirmek anlamına gelir.
Eğer kendi zaman yolculuğumuzu seçme şansımız olsa bile, bu seçimde kaybolan anılarla birlikte yaşamak ya da geleceğin belirsiz yollarını keşfetmek arasında bir denge kurmak zorunda kalırız. İnsanlık, sadece kendi geçmişini değil, tüm insanlığın geçmişini anlamak istemelidir; çünkü bu, geleceği daha anlamlı kılar.
Bilim, geçmişi elle tutulur bir zaman makinesiyle gözlemlemenin sınırlarını çizer, ancak bu, insanın tarihinin önemini küçümsememeli. Geçmiş, yaşanmışlıkların öğretmenidir ve belki de gerçek bir bilgelik, onun izinde yürümeyi bilmektir. Bu nedenle, insanlığın kolektif geçmişiyle yüzleşmek, yarınlara daha bilinçli adımlarla ilerlemek anlamına gelir.
Elhamdülillah Cümleden…