- 222 Okunma
- 1 Yorum
- 4 Beğeni
Hamdın Pişip Yandın mı ?
Olgunlaşmak,
bilgisi, görgüsü, hoşgörüsü gelişmek,
olayları geniş bir açıdan değerlendirebilecek duruma gelmektir.
Cemil Meriç’in dediği gibi olgunlaşma:
"artık daha hassas bir kalbe,
sıcak kanlılığa,
işlek bir zekâya ve huzurlu bir ruha kavuşmak" demektir.
Kâinata bakan,
işte bu faslı görür hatta aslını görür. Tefekkür eden, kendisinin nasıl bir gelişime ve gelişmeye uğradığını fark eder.
Nasıl ki çiçekten meyveye duran bir ağaç;
sıcağın, soğuğun, rüzgarın imtihanından geçerek ham meyvenin olgun hale gelmesine şahitlik eder,
insan da doğumdan ölüme geçirdiği her merhalede
olgunlaşma yolunda bir adım atar.
Ancak kimisi nasibini almaz olgunluktan.
Hani yediğinde boğazına oturan ham meyve vardır ya
işte o gibi.
Kimi de daha olgunlaşmadan çürür,düşer dalından.
Ne insana fayda verir ne de düştüğü toprağa.
Gübre olmaktan başka !
Oysa bazıları öyle bir duruş sergiler ki,
çiçek olur açar önce,
sonra meyveye durur.
Olgunlaşmak için her türlü zorluğa katlanır.
Yakan güneşin ona aynı zamanda renk vereceğini,
esen rüzgarın onu kavururken,
aynı zamanda güçlü kılacağını,
yağan yağmurun onu ıslatırken,
bir yandan da özünü besleyeceğini
ve
en sonunda olgunlaşıp en güzel hale geleceğini bilir.
İşte insan hem fiziksel hem zihinsel hem de duygusal anlamda bir doygunluğa olgunluğa ulaştığında olgunlaşma devrini tamamlar.
Ancak bu devir öyle zahmetsiz tamamlanmaz.
Yanmadan,dayanmadan olmaz.
Hata etmeden, düşmeden olmaz.
Ancak hatadan dönüp muhakeme etmek,
düştükten sonra kalkıp yoluna devam etmektir olgunluk.
Yandıktan sonra yakmamak,
dayandıktan sonra dayatmamaktır olgunluk.
Aklını pusula kılarak,
kalbi duygularla,
özü, sözü, gönlü pak tutarak yaşamak ve tüm dünyayı kalbinde yaşatmaya çalışmak ...
işte budur OLGUNLAŞMAK.
Ömer Hayyam ne güzel söylemiş:
"Ben, gönlü temiz insana kurban olayım, Gezsin başım üstünde benim,
hos tutayım,
Ham insanı al karşına, söylet azıcık.
Dön,sonra cehennem ne imiş, gel sorayım."
Vesselam