- 174 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TUTARLI.
TUTARLI OLMAK NEDİR?
Tutarlı olmak nedir? Tutarlı olmak insanı zincirleyen bir şey haline gelebilir. Biz insan türü olarak değişime o kadar açığız ki bir dakika önce söylediğimiz şeyler bile bir dakika sonrasını tutmazken tutarlı olmaktan nasıl söz edebiliriz?
Acaba insan olarak tutarlı olma çabasına girdiğimizde sürekli kendimizi mi sınırlarız? Duygularımızı düşüncelerimizi mi baltalarız.
Ben böyle düşünürüm. Ben bunu çok severim. Bundan nefret ediyorum.
Ne ifade eder bu cümleler? Ya da bu cümleler bizi bir yere götürür mü? Ya da nerede olduğumuzu mu gösterir?
Tutarlı olmak iyi bir şeydir. Ancak tutarlı olmaya çalışmak bizi yorabilir. Bizi yöneten bir duygu haline getirebilir. Ne demek istiyorum.
Şöyle; insan söylediği şeylerin sorumlusudur elbet. Bir şeyler söyleyip onların arkasında durmak güzeldir. Ama ben öyle düşünüyorum ki birçoğumuz düşüncelerimizin, fikirlerimizin ne kadar değiştiğinin farkında değil. Çünkü farkında olsak hiç bir zaman kendimizle ilgili net ve kesin yargılar ortaya atmayız.
Peki ne yapmalıyız?
Ağzımızdan her çıkan şeyin sorumlusu biziz elbette. Ama bunlar sıkı sıkıya bağlanmak, söylediğin şeyin doğruluğunu bir an bile düşünmeden, sadece o an ağzından çıktı diye bu yargı olmak zorunda değiliz. Bunu fark etmek biraz zor tabii.
Düşünsenize bir arkadaşınızla görüştünüz. Konu açıldı, ortaya kendinizle ilgili bir yargı attınız. Ve ertesi gün bu yargınız bir şekilde değişti. O gece bir olay oldu ve artık öyle düşünmüyorsunuz. Ya da en azından o yargı sizin için artık o kadar net değil. Peki ya yarın yine aynı arkadaşınızla görüştünüz ve yine aynı konu açıldı. Ancak karşıdaki sizin o konu hakkında yargınızı biliyor ve onun üzerine bir şeyler inşa ediyor. İşte tam burası burada nasıl davranacaksınız. Biraz düşünelim.
Eski yargınızın esiri mi olacaksınız?
Yoksa farkın dalık gösterip “Evet öyle dedim ama bu konuda şüphelerim oluştu. Emin değilim.” deyip “tutarsız” bir davranış mı sergileyeceksiniz?
İşte burada esir olmayı mı yoksa dürüst olmayı mı seçeceksiniz? (Yazının sonunda cevaplayacağım.)
Bu soru bir köşede kalsın. Buradaki esir olmak konusuna girelim. Ben neden dün düşündüğüm şeyi bugün devam ettirmek zorundayım? Benim neden böyle bir içgüdüsel davranışım var ve bu bana ne anlatıyor. Bence bu düşünce bize bir şekilde yerleşmiş ve bunu böyle yapmalıyız ki bir sonraki konuşmamızda insanlar bizi tutarlı görsün ve bizlere daha fazla saygı duysun. Kim bir dediği bir dediğini tutmayan bir insana saygı duyar değil mi? Öyleyse o kadar tutarlı davranmalıyım ki insanlar bana saygı duysun. Benim fikirlerimi önemsesin. Söylediğim şeylerin bir değeri olsun değil mi?
Bir yargını senin için değiştiğini söylemek için neden bu kadar baskı altındayız. Neden bunları düşünüyoruz ki. Ne kıymeti var? Bu arada “Ben bu kadar baskı altında kalmıyorum” “Ben bu kadar takmıyorum abi” diyenleri duyar gibiyim. Ama bunları zaten bile isteye yapmayız. Bunlar bizim varsayılan özelliğimiz, içgüdüsel davranış biçimimiz olmuş olabilir. O yüzden inkar etmek yerine biraz sorgulayalım, gözlemleyelim. Bence kaybedecek çok da bir şeyimiz yok.