- 641 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
GECEYE AĞIT NE GAM SEFİL ŞAİR- NAZİRE...
‘’Gecenin çoktan bastırdığını bildiğim halde daha yeni yeni akşam oluyormuş gibi yazı yazmaklığım, kolaylıkla, yapıntının özel özgürlüğünden dem vurarak açıklanabilir; öykücü, öyküsüne istediği yerden başlayabilir demek, güç olmasa gerek. Ama bu başlangıcı seçerken kendimi hala bir takım umutlara, boş avuntulara salmış olmuyor muyum?
Gece, yazdığım gibi, ağır ağır yayıldı ovaya, sonra tepeleri de boğdu.’’( Bilge Karasu)
Kırık nüansı sessizliğin ve dibinde yeşeren umut:
Bekası hayatın yalnızlık odaklı her şiirin de payına düşen devasa bir bulut.
Meali sözcüklerle örülü, ölgün şehrin intiharı ve işte bastıran gece sisli hüzünler durağında tekil bir kimlik ile yırtıyor ölü çocuk gelinin duvağını.
Acı neşreden.
Gecede saklı pavyon şarkıcıları.
Açısı acının nükseden:
Yarım elma gönül alma devri kapandı çoktan.
File çorapları kaçık gecenin ve düşmüş bir kadın gibi solumakta solarken ruhu.
Çalgı çengi başrolde:
Çeyizi yağmalanmış genç kızın dünde kalan düş çürükleri elbet dişinin kovuğunda kalmaz insanın düş odaklı da değilken artık hayat.
Güfteler kayıp.
Recim edilen besteler kâinat orkestrası ise sessizlikle dikmiş dudaklarını tüm şarkıların tüm orkestranın da süklüm püklüm baş veren yalnızlığı.
Kibirli şair kuruntulu şiir.
Acılar revnak açmaza giren ruh ve sayılı günü ile sayıklarken sona kalan dona kalan ömür.
Öğretiler.
Övünç dolu değil artık yürekler.
Tayfası hüznün teamül yüklü.
Yaşam sertifikası çoktan verilmiş öyle ki sona gelmişken nice insan.
Bayat simidin susamını gagalayan şehir martıları yok artık görünürde her biri dağılmış iken denizden uzak semtlerine yamalı ruhlu İstanbul’un da görkemi söndü işte.
Hali hazırda kuytuda saklı düşler.
Düşmüş kadınlar ve ölümsüz beyzadeler.
Kundaklanmış insanlık ve suskun.
Cebbar gölgeler doymaz iken acıya.
Acının başşehri kayıp ümitler orkestrası sözcük avlayan şair gazabına uğramış imgelerin.
Beti benzi atmış sırlarla yüklü kırık ayna.
Sil baştan yaşam.
Hoş geldin ölüm.
Kuvözünden firar etmiş ölü bebekler hatta ve hatta anne karnında yakalanmış iken ölümün çağrısında yok iken en ufak duraksama ve işte şah damarına aşina şair kıyamet alameti ne var ne yok tıkmışken küfesine toz kondurur mu hiç kalemine?
Ne gam ne gam, sefil şair!
Ha varsın ha yoksun.
Bir varmış bir yokmuş yazdığın şiirler.
Nüktedan sözcüklerin kasvetli bağrında yaşarken acılar sadece aç o kara kutuyu ve sökün etsin bırak da dünde saklı hayallerin.
Neşri mi umudun?
Yoksa yazdığın sefil şiirler ve nice nesrin yazarı olsan ne ki hayata geçirmedikten sonra yazdıklarını?
Yazgısı karalar bağlamış.
Bahtı da tahtı da doğduğu gün kundaklanmış.
Sarı yaprakları dahi canlı sanan sen sefil şair…
Haysiyetinle yaşadığı ne malum insanların ve haris ruhlardan sökün eden yalanlar ve ihanet.
Ölümü varsın irdelesin kalemin ölmekle iştigal tek sen değilsin madem.
Dur ve dinle kâinatın ç/ağrısını!
Duymaz mısın atılan bombaları ve bak kaç bin masum çocuk veda etti hayata asla da dönemeyecekler geriye ve insanlık bu ayıbını tarihe kazırken sen diren alabildiğine ket vurulan hayallerinden vazgeç.
Endamlı sözcüklerine sığındığın kadar efkârını b/öl hece hece:
Ruhunun ihtiva ettiği duygularına varsın kıymet vermesin cehennem bekçileri.
Varsın olsun hayaletlerle örülü olsun duvarların ve kanamalı imgelerinden ödün vermediğin kadar da kanamaya devam etsin kalemin:
Ya, o sağlam kale duvarların?
Bekle ve gör göç mevsimini karşılarken iç sesinden mütevellit bir haykırışı göm toprağa ve üstündeki ölü toprağı ile idare et her ne kadar toprak çağırsa da seni.
Gözüne sürme sürenler mi istersin mil çekenler mi?
Mim sanatçısı rolü ile de azımsasınlar varsınlar varlığını yeter ki: kendin olmaktan vazgeçme ve kimyanı koru asla vazgeçme fabrika ayarlarından ara ara seksen de tali yollara…
Ölenle ölünmüyor, sen şair bu yüzden bırak dağılsın çevrende çil yavrusu gibi toplananlar onlar ki: senin hüznünle biçimlendirdikleri hayatlarını garanti altına aldıklarını düşünseler de emin olmasınlar hani ne de olsa sopası yok Allah’ın ve sınandığın kadar sığındığın Rabbinden iste ne geçiyorsa yüreğinden yeter ki sağlam temeline yeni ve dayanıklı katlar inşa et ve bil ki: o son basamaktan sonrasıdır Hidayet…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Güzel yüreğin dert görmesin.
İçten selam sevgimle
Gecenin deminde yazılı şiirler acıyla demlenen cümleler sevginin de ibaresi iken baş koyduğum yolda beni ayakta ve dimdik tutan bu bağlamda:
BEN NASIL NASIL YAZMAM???
Ölümün olgusu yoksa sıra dışı bir dolgu mudur ruhumu kavrayan acının kıvamında sertleşen bir su mudur ansızın sudan buza dönen?
Yeltendiğim kadar ölüme ramak kala da ölüme…
Meylettiğim her sabah aslında sona yürüyüşümün kaosudur belki de yalnızlar bulvarında seken tek heceyim kulvarında hüznün tüm evreni tek geçen.
Tekil hüviyetim.
Tekelimde iken sözcükler.
Tereddütsüz sevebildiğim bunca insan sözüm ona ihya edecekleri yüreğimi ihlal ettiler ya…
Daha şimdi saniyeler öncesinde yolumun kesiştiği sayısız insan inançlarına ve sevgilerine sadık bildiğim nicesi nazı niyazı bitmeyen hayallerime eşlik eden onca insan ve işte geride bıraktıkları küflü nefesleri oysaki her birini nasıl da sığdırmıştım minnacık yüreğime.
Az evvel isyan ettim.
Az evvel içim kanarken yaşlarımı da akıttım içime.
Az evvel yolda hızlıca yürürken nerede ise bir arabanın altında kalıyordum.
Kalantor düşlerim ve pekmez kıvamındaki hayallerim:
Bir otağı inşa etmişken gök kubbeye ve kara melek orağı ile biçerken içimdeki tarhı ruhumdaki tarlayı.
Takas edecekken ruhumu.
Tasası elbet bana düşen ne varsa adeta taslağı hayatın tahayyül edip de meylettiğim o müphem son oysaki ben daha yeni başlamışken bir şeyleri anlamaya en azından yetemediğime vakıf olsam da insanların nezdinde, hissettiğim hüzün müdür onların yatırım yaptıkları?
Tekleyen yüreğim.
Pelte olmuşken dilim.
Dilemması ve de ömrün.
Aşkın sunumu ve özlemin yürürlükten kalkmadığı asla ayağa kalkmayan sadece benim o haşin o zalim imparator hayat denen sahnede başrolde iken sadece benim ödün vermeyen ve ödülümü illa ki takdim edecek evren.
Acının rabıtası.
Revnak sözcükler.
Ötüşken kuşlar.
Örtüşen sözcükler.
Örtülü ödenek misali iken sözcüklerim.
Ölümsüzlüğü filan da dilemiyorum artık evrenden ne de olsa ölümsüzlük teşrif etti bir kere hem yüreğime hem haneme ve duyguların köpürdüğü o minvalde ben ölümsüzlüğü zaten sırtlandım hepten yaşadım ölümün neye denk düştüğünü öğrettiler bana ve ambulansın siren seslerine karıştı hıçkırıklarım gel gör ki kimse görmedi kimse duymadı çünkü Araf’ta baş başaydım yüce Rabbimle.
Derin dondurucuda sakladığım umutlarım mı dersin?
Ya da hayallerim…
Dokunulmazlığı ruhumun ve sefil bedenimin ve ben bedenim olmadan da yaşamayı başardım şu geçen son iki senede ne çok öldüm ne de çok döndüm hayata sil baştan tıpkı annemin de direndiği gibi ölüme.
Dirençliyim.
Annem de.
Dirayetim sınandı ve geçtim sınıfı.
Sınıflandırmadığım ahali ise tecrit ettiler beni harelerinden hanelerinden ve hep tekil kimliğimle verdim mücadelemi asla karışamadım insan içine oysaki ne de çok sevmiştim koca cihanı.
Mimlenmişken.
İmgelerimse sırıtırken.
Ben nasıl nasıl yazmam?
Yazdıklarımın ertesi nasıl koşmam Rabbime?
Bol acılı bol soğanlı değil bolca duygunun yüzü suyuna hürmetine ben nasıl tapmam Mevla’ma?
Ötenazi yaptığım dünüm mü sadece işgal altında sanırsın?
Ya da hayatımda geciken mutluluk için hesap mı vereceğimi sanırsın kendini bilmez gafillere?
Bak, bak, acıyı ölüm geçe sona çeyrek kala bir çocuk daha ruhunu teslim etti sırada bekleyen nicesi: bu mudur hak görülen elbet yüce Yaratan sonlandıracak bu amansız zulmü.
Bir rehavet ki çöreklenen.
Bir rivayet olsa da mutluluk.
İki kapılı handan da kaçış yokken ve defalarca arka kapısından firar etsem de dönüp dolaştığım yine kendim.
B/ölücü güçlerin nidaları dinmeyen kahkahaları oysaki çocuklar ölürken gülmek ne kelime mutluluk nerede kaldı?
Çocuk kaldığım kadar çocuksu aşklarım.
Çocuk kalbimle yaşarken annem ve hayallerim…
Büyümeyi reddetsem de gözümde büyüttüğüm herkesten nasiplendim ve şimdi izniniz olursa az biraz ağlayacağım ve dua edeceğim geride kalanlar da gitmesinler diye yalvaracağım Rabbime ve ben geride kalanlardan biri olsam da direnmeyeceğim asla gitmemek adına yol yakın madem…
GÜLÜM ÇAMLISOY
Dip not: Bilmiyorum sözcükler mi benim tekelimde yoksa ben mi zimmetliyim sözcüklere?