- 472 Okunma
- 6 Yorum
- 5 Beğeni
KENDİNİ BULMAK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir boşluk var içimde! Hani bir şarkı yarım yamalak dilimize takılırda ne düzeltebilir ne de unuturuz tüm gün. İşte ben de o boşluğu dolduramam ve hayatımın her anı o boşluğun içinde...
Bir boşluk var içimde! Tamamlanmayan kelimeler, dolmayan boşluklarla kurduğum cümlelerim var.
Ne anlatabilir bu boşluğu ne susturabilirim içimdeki bitmeyen yaranın sancısını.
Bilmiyor ve susuyorum her yara aldığımda. Bekliyorum boşluğun içinden çıkmayı.
Bir bardak çay içesiye kadar yanında hep gezdirdiği not defterine bunları karaladı. Mayıs, etrafındakilere kıyasla daha çok yazmayı ve okumayı seven, hassas ruhlu, kırılgan bir insandı. Çevresinde gördüğü soğuk ve arkadan söylenen,başkalarını yargılayan muhabbetlerden ve de hiçbir şey konuşulmamış gibi yaşanan samimiyettsizlikten nefret ediyordu.
İçindeki ağır yalnızlık duygusundan Mübeccel’in sıcak,anaç ve sevgi dolu sesiyle sıyrıldı. Pansiyonda ve hayatının tüm zamanlarında Mübeccel gibi onu koruyup kollayan,seven biri daha olmamıştı. Zaten anaç bir yapısı vardı kadının. Daha hassas ve korunmasızları korur ve sevgi gösterirdi.
Mübeccel:
"Hadi be yememişsin kurabiyeni,hadi hadi ye bitir. Daha masaları silecem,bir sürü işim var kız. Yazı yazıyon herhal. Hadi ben sonra okurum. Sen yiyeceği bitir annen hesapla için az sonra seni cağırır"dedi düzeltebildiği telaffuzuyla.
Mayıs kurabiyesini bitirip annesinin yanına, pansiyonlarının muhasebe birimi olarak kullandıkları ve aynı zamanda idare birimi de olan odalarına gitti.
Annesi her zamanki gibi şık ama Mayıs’a göre abartılı takılarıyla ve zinde bir ruhla kendisini bekliyordu. Bu kızı neden böyle içine kapanık, kendini koruyamayan ve kendisinin hiç sevmediği bir biçimde kitap hastasıydı. Anlayamıyordu ama yargılamıyordu da içten içe üzülüyor kızına belli etmemeye çalışıyordu. Fakat kızı herşeyin farkındaydı. Annesi soğuk,havalı, makyajsız gezmeyen bir kişilikte ve sevgisini göstermeyen bir yapıya sahipti. Kızı içten bir yargılama seziyordu annesinin tavırlarında hatta bazen annesinin sözlerinde ve bakışlarında küçümseyici bir tını,bir bakış yakalıyordu. Annesiyle hesapları kontrol ettiler ve karşılıklı birer öğlen kahvesi içip konuşup, gülüştüler. Herşey olağan ve karşıdan güzel görünüyordu. Aslında annesi, babası,kardeşleri,Mübeccel ve onun ailesinin yanında gayet özgürce kendini ifade edebiliyor,mutlu bile oluyorken başkalarıyla ilişkileri hep hüsrandı. İşte o zaman, başkalarıyla olan kırıcı olaylarda anne ve babasında bir utanç hissediyordu. Belki de ona öyle geliyordu. Böyle umutlandığında ise bir olayla hissettiklerinden emin oluyordu.
Mesela en son Maliye Bölümü’nü bitirmiş Mayıs’a babasının arkadaşı bir akşam yemeğinde "söyle bakalım ülkenin mali durumu nasıl düzelir? Eee Maliye okumuş kızsın bilirsin" dedi. Ama bu soruyu soruşu sümsük kızı yermek ister gibiydi. Küçümseyici el kol hareketleri,mimikler ve sinsi gülüşüyle bir yılana benziyordu. Sanki konuşmamış tıslamıştı. Böyle durumlarda zekası, bilgisi gerileyen,ne söyleyeceğini bilemeyen Mayıs utanarak bir şeyler geveledi.Babası o an kızına gözlerini açarak ve balyoz indirir gibi bir tavırla " Mayıs biliyor mu bakalım ?" diyerek kızını herkesin içinde küçük düşürdü. Mayıs suskunluğuyla içinde kaybolurken annesi araya girip sohbetin yönünü değiştirdi. "Eee yemekler nasıl olmuş? Mübeccel döktürmüş yine değil mi?"diyerek konuyu kapattı. Kızına acıyarak baktı. Kız ise bundan da utandı.İşte Mayıs bu bakış ve babasının böyle tavırlarından kendini suçluyor ve içine daha çok kapanıyordu. Konu başka şeylere geçince ve kız Mübeccel’e yardım bahanesiyle yemek odasından çıkınca kendi odasına gitti. Onun en korunaklı, en huzurlu yeri burasıydı. Eline en sevdiği yazarın en son kitabını alıp ruhunu ve belleğini doyurdu. Bu fırtınadan sonraki durgunlukla uykuya daldı.
Babasının ona karşı tavrı annesinin tavırlarından daha sertti. Küçümser, herşeyini sorgular asık suratla onu hep yargılardı. Annesi ise bir önceki olaydaki kadar sevecen olamayabiliyor ve kızını o da üzüyordu. O gün, hesap yapıp kahvelerini bitirmiş sohbet ediyorlarken, idare odasına bir çift sert sözlerle dalıverdi. Hesabı pansiyona girişte gününe göre kesmek kurallarıydı. Bu müşterilere de hesabı yanlış hesaplayıp fazla para alınmış çift de bunu sonradan fark etmiş ve idareye kavgaya gelmişlerdi. Mayıs’ı ilgilendiren kısım ise resepsiyonda o an kendisinin de olmasıydı. Mayıs’a da dönüp bağırmaya başladı. Adam "sizi dava edicem,adam soyuyorsunuz,sizi pişman edicem "diye söyleniyor annesi de adamı sakinleştirmeye çalışıyordu. Annesi Mayıs’a sert ve küçümser bakışıyla bakıp "kızım sen salak mısın niye yanlış hesaplıyorsun?"diyerek bağırmaya başladı. Mayıs ağlayarak özür diledi. Durumu açıklamaya çalışsa da kimse onu duymuyordu. Mayıs bu çiftin hesabını yaparken çift kavgaya başlamış ve ne yapacaklarını bilemeyen Mayıs yanındaki resepsiyonist ile apar topar hesabı yapıp ücreti almışlardı. Bu durumu anlatınca çift daha çok kızmış ve annesi de onları suçlayan kızına herkesin yanında sert konuşmuştu. Annesi "senin aklın nerede bizim adımızı mı lekeleyeceksin aptal yaratık" dedi. Bağırışmaları duyan babası gelip çifti sakinleştirdi ve ücretlerinin fazlalık kısmından daha çoğunu ödeyip konuyu kapattı. O çift gidince "sen bizim başımıza bela mısın?Bir hesaba aklın ermiyor mu? Bir de insanları suçluyor. Paramı kaçırıyorsun sen, terbiyesiz. Sana verdiğimiz emeklere yazıklar olsun tüü."diye yüzüne tükürürken annesi"birde Maliye okudu hanımefendi"dedi. Babası sertçe kızına tokat atıp odadan çıktı. Mayıs utanç,suçluluk ve içine çekilen bir oyukla odasına gidip ağladı ve birşeyler yazıp uyudu.
Mübeccel, Mayıs beş yaşındayken 1989’da Bulgaristan’dan göç etmiş Ayşe teyze ve Şevket amcanın kızlarıydı. Türkiye’ye geldiklerinde otuz altı yaşındaydı. Evlenmemiş ve anne babasıyla yaşamaktaydı. Bulgaristan’dan göç etmek zorunda kaldıklarında geride evleri,eşyaları, anılarındaki sevdiklerinin mezarları kısacası asla zihinlerinden ve kalplerinden çıkmayacak geçmişlerini bırakmışlardı. Türlü zorlukların ardından Türkiye’ye geçebilmişler;burada da Bursa’da Mayıs’ların üst kartlarına yerleşmişlerdi. Burada iki aile ahbaplık kurmuşlar; zamanla tek bir aile gibi olmuşlardı.
Mübeccel’in annesi babası kısa bir süre sonra vefat edince yalnız kalan kadını bir başına bırakmayıp kol kanat geren aile Mayıs on beş yaşındayken Bodrum’a yerleşmiş ve burada pansiyon açmışlardı. Beraberlerinde Mübeccel ’i de getirmişlerdi.Burada hem pansiyonun işlerinde yardımcı oluyor hem de bu ailenin bir ferdi olarak onlarla yaşıyordu. Mayıs ve iki yaş küçük kardeşi Nisan onun elinde büyümüşlerdi. Mayıs daha nahif olduğundan onun dert ortağı,ablası, arkadaşı olmuştu. Büyüdükçe daha çok şey paylaşmışlar; aralarındaki yaş farkı Mübeccel’in ona ablalık yapmasına, onu anlayıp kollamasına neden olmuştu. Otuz bir yaş fark bazen yok gibiydi. Birlikte çocuk oldukları da olgunlaşıp hayatı kucakladıkları da olmuştu. Mübeccel empatik ve anaç bir yapıdaydı. Herkese karşı sevgi dolu ve anlayışlıydı. Nisan’ı da çok severdi ama o pek onu dinlemez burnunun dikine gider ve herkese yaptığı gibi soğuk,mesafeli davranırdı. Korunmaya açık Mayıs onun anaç yapısından dolayı daha çok sevdiği çocuğu,arkadaşı,yoldaşı gibiydi. Ailenin diğer fertleri de onun için önemliyken o da diğerleri için değerliydi.Bazen ailenin içinden çıkamadığı durumlarda onlardan yaşça büyük olduğundan onun fikri de alınır,ailenin bir ferdi gibi saygı ve sevgi görürdü.
Mayıs sabah kalktığında her zamanki gibi duş alıp hazırlandı ve beraber kahvaltı yaptıkları mutfağın yanındaki sadece onların kullandığı ufak yemek odasına indi. Mübeccel ve mutfakta çalışan bir kadın bir erkek çalışan kahvaltı hazırlıyorlardı. Onlara günaydın diyerek yemek odasına geçti. Mutluluk yalancı bir güneş gibiydi. Ardından sis,fırtına ,yağmur olan geçici bir güneş gibi içinde mutluluğa dair bir umut hep vardı. Akşamı hiç yaşanmamış gibi davranıp belki anne ve babasının güvenine layık olurdu. Kim bilir belki o da yanlış yapmadan hayatı sırtlayabileceğini onlara ispatlardı.
Devamı sonra...
NOT:Seçki kuruluna hikayemi günün yazısı seçmiş olduğu için çok teşekkür ederim. Saygı ve sevgi ile...Esen kalın.
YORUMLAR
merhaba sevgili çiğdem hanım
kendini gerçekleştirme ihtiyacı içinde olan mayıs karakterinin öyküsünü beğeniyle okudum.
kırılgan, hassas ve içe dönük yapısıyla bu kendini keşfetme gereksimine çevrenin yardımı olmadan kavuşamayacak gibi görünüyor. pansiyonda müşterisiyle yaşadığı olayda da ailesinden göremediği destek ve motivasyon düşüklüğü ( destek olmasalar da bari hiç değilse katı davranmasalardı diyesi geliyor insanın .anne karakterinin tutumu burada çok önemliydi ) iyice kendine olan güvenini sarsmış.. .
mübeccel ise en anaç yanıyla her fırsatta sarıp sarmalamaya çalışıyor mayıs'ı. umarım içinde bulunduğu bu cendereden bir an önce kurtulur. gönül ister ki hiç kimseye ihtiyaç duymadan tek başına ayakta durabilsin. belki bunu başarır.ilerleyen bölümlerde gerçek gücüne kavuşacağına inanıyorum.
başarıyla kaleme aldığınız öykünüz için tebriklerimi bırakıyorum sayfanıza.
selam ve sevgilerimle
Çiğdem Karaismailoğlu
Bu arada bu benim hikayem değil tamamen hayal ürünü. Devamını da okuyun lütfen birazdan paylaşacağım.Çok sevinirim;tabii yorum da yapın lütfen.
Saygılar.
Çiğdem Karaismailoğlu
Sevgi ve saygılarımla
Çiğdem Karaismailoğlu
Saygılar...
Yeniden okumak adına çok mutluyum.
Var ol canım arkadaşım benim.
Selam ve de sevgimle sevgili Çiğdem
Çiğdem Karaismailoğlu
Sevgimlesin Gülüm...
Bir solukta okudum ve bir sonraki bölümü merakla bekliyorum.
Ne güzel duru bir anlatım okuyucuyu avucuna alan bu bağlamda kuvvetli kalemin can-ı gönülden tebrik ediyorum, canım arkadaşım.
Sakın arayı fazla açma.
İçten selam sevgimle sevgili Çiğdem...
Çiğdem Karaismailoğlu
Yorumun beni mutlu etti. Çok teşekkür ederim. Beğenmen çok kıymetli.
Sevgimle Gülüm arkadaşım