- 217 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Efendimizin (a.s.m.) Su Hakkındaki Mucizeleri 1
Bir şeyin ihtiyaç olması onun kıymetini daha da arttırır. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın yaşadığı bölgede kuraklık ve çöl hâkim olduğundan en şiddetli ihtiyaç su idi. Böyle bir ihtiyaç karşısında kalan insanlara Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, Allah’ın yardımıyla su ile ilgili bir takım mucizeler göstererek onlara peygamberliğini ispat etmiştir.
Yine burada aktarmaya çalışacağımız su ile ilgili bu mucizeler emin kişiler tarafından günümüze kadar nakledilmiştir. Şimdi çok harika olan su ile ilgili mucizelerden bazılarını aktarmaya çalışalım:
1- Hazret-i Enes su ile ilgili yaşadığı harika hadiseyi şöyle aktarmıştır:
Bir gün Zevra nâmındaki bölgede, üç yüz kişi kadar, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile beraberdik. İkindi namazı için abdest almamızı emretti. Abdest almak için yeterli su bulunamadı. Bunun üzerine yalnız bir parça su getirmelerini emretti; getirdik. Mübarek ellerini içine batırdı. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Sonra, birlikte olduğumuz üç yüz kişi geldiler, hepsi abdest alıp, sularını içtiler.
2- Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın mübarek parmaklarından su akması ile ilgili Hazret-i Câbir İbni Abdullahi’l-Ensârî de yaşadıklarını şöyle anlatmıştır:
“Biz, bin beş yüz kişi, Hudeybiye gazvesinde susadık. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kırba denilen deriden bir kap sudan abdest aldı, sonra elini içine soktu. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Bin beş yüz kişi o kırbadan abdest aldı, suyunu içti, kaplarını doldurdu. Cabir, bin beş yüz kişi değil, yüz bin kişi de olsa bu suyun onlara da yeteceğini ifade etmiştir.
İnsanların parmaklarından kan akar ama su akmaz. Bu normalde mümkün değildir. Fakat sahabeler aktı ve biz gördük diyorlar. İnsanın yaratıştan gelen yapısında yalan olan şeylere yalandır deme özelliğini bulunmaktadır. Ayrıca sahabe adı verilen kişiler hayatlarında asla yalana tenezzül etmeyip, doğruluk için canlarını, ailelerini, malını mülkünü feda ettikleri halde bu tür mucizeler yalan olsa acaba susup, kabul ederler mi?
Hem de Allah’ın Resülü Aleyhissalâtü Vesselâmın “Benden bilerek yalan bir şey haber veren, cehennem ateşinden yerini hazırlasın! ” (Buhari,1:38;Müslim,1:10) mealindeki hadis-i şeriflerini bildikleri halde yalan, yanlış olan bir şeye doğrudur deyip, nakletmeleri mümkün müdür?
3- Hazret-i Câbir yaşadığı harika başka bir hadiseyi şöyle nakletmiştir:
İslam ordusu Buvat savaşında, yine susuz kalmıştı.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm:
“Abdest almak için nida et” buyurdular.
“Su yok” denildi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dedi:
“Bir parça su bulunuz.” Gayet az su getirebildiler. Sonra, o az su üstüne elini kapadı, bir şeyler okudu, ne dediğini bilemiyorum. Sonra ferman etti:
“Kafilenin büyük teknesini getirin.” Az sonra getirdiler. Ben de Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın önüne koydum. O da elini içine koydu, parmaklarını açtı. Ben de o az suyu, mübarek eli üzerine döküyordum. Gördüm ki, mübarek parmaklarından çok miktarda su akıyor. Az sonra tek ne doldu. Suya muhtaç olanları çağırdım. Hepsi geldiler, o sudan abdest alıp içtiler. Böylece otuz bin civarında insan, yirmi beş bin civarında binek hayvanı bu sudan içmişlerdi. Ben dedim:
“Abdest almayan, su içmeyen kimse kalmadı.” Elini kaldırdı; o tekne hala ağzına kadar doluydu.
Bir yanda Hazreti Musa’nın taştan su çıkarması mucizesi, diğer yanda, Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın on parmağından on musluk gibi su akıtma mucizesi. Bu iki mucizeyi birbiri ile kısayladığımızda ne kadar büyük bir farkın olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâmın taştan on iki yerde çeşme gibi su akıtması, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın on parmağından on musluk suyun akmasının derecesine çıkamaz. Çünkü taştan su akması mümkündür; günümüzde de incelendiğinde çok örnekleri vardır. Fakat et ve kemikten oluşan parmaklardan suyun akmasının örneği yoktur.
4- Müşriklerin Müslümanlara duyduğu kin ve nefret her geçen gün daha da artıyordu. Müslümanların güçlenip, çoğalmalarına tahammül edemiyorlardı.
Bu bakımdan müşrikler bir plan yapıp, büyük bir güçle Medine üzerine yürüyüp, henüz sayıları az olan Müslümanları tamamen ortadan kaldırmak için harekete geçtiler.
Bunu haber alan Müslümanlar Medine’de müdafaa savaşı yapmaya karar verdiler. Bu gaye ile Medine’nin etrafına hendek kazmaya başladılar. Çok kısa bir zamanda bu hendeğin kazılması gerekiyordu. Hummalı bir çalışma başlamıştı. Müslümanlar günlerdir açtı ve çok yorgun düşmüşlerdi. Aksilik bir de önlerine çok sert bir kaya çıkmıştı. Ne yaptı iseler bu kayayı parçalayamadılar. Bu kaya hendek kazısına çok engel olmuştu. Planlarının gerçekleşmesi için muhakkak bu kayanın parçalanıp, hendeğin kazanılması gerekiyordu.
Durum hakkında bilgi alan Allah’ın Resulü bizzat hendeğe inip yerinde kazma işlemeyen yeri inceledi. Sonra bir kapla biraz su istedi. Ağzına suyu alıp kabın içersine püskürttü. Cenab-ı Hak’kın yardımına müracaat etmek için dua etti ve kaptaki suyu sert kayaya serpti.
Eline aldığı çekici o sert, kazma işlemeyen kayaya vurduğunda kum gibi dağılarak parçalandı. Böylece Müslümanlar hendeği kazmayı bitirdiler.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.