- 396 Okunma
- 4 Yorum
- 5 Beğeni
MADEMKİ GİDECEĞİM YOK KENDİMDEN...
Çalıntı bir şiirdi kabrim
Kalbin yeknesak tınısında saklı bir melodi
Ve aşkın baş eğmediği bir düzen ertesi
Ayıpların kaybolduğu
Kayıpların af olduğu
Terli bir bülten adeta
Maviden tini göğün
Tartaklanmış bir hüzün
Tenimde yangın içimde kor
Ruhum bıçkın
Sözcüklerimse gözlerim gibi kör.
Mayın tarlasında seken hecelerim:
Ben gibi bana düşkün;
Sen gibi sonsuzluğun çoktan ispatladığım rüştü
Kefal gibi atladığım
Kefil olduğum yüreğim ve katilim
Elbet senden bana uzak
Bendense sana uzanırken o devasa tuzak
Aşkın illet özlemi
İndinde duyguların kat çıktığım hidayetin basamakları
Ve arsız bir düş’ ün bir adım sonrası
Gerçeğe dönüşen titrim ve sevdam
Ve matemin tüm renkleri
Özenle giydiğim giydirildiğim can yeleği
Mademki ben bir kere aşka düştüm
Al işte kalemimi:
Nasıl da sonsuzluğun rozeti
Bakışlarında tasalı iklimden vurgun yediğim kadarı
Ederim olmasa da atandığım bir mevki
Ben ki:
Hüznün müptelası gönüllü bir bekçi
Geceleri ve sokakları mesken tuttuğum…
Zanlar bana t/uzak, bayım aşkın ehemmiyetiyle yazıyorum bu satırları.
Ben bir gizim izinde aşkın nemalandığım hüzün kökenli duygularım.
Metruktür kimi insan.
Mağdurdur da.
İklimlerle sevişirim ben ikiletmeden sevdiğimi binlerce kere söyledim madem.
Matemim onurumdur ve insanlığım…
Şerh düştüğüm çocuk kalbim sıradanlığın da izlerini asla taşımam ben.
T/aşkın mizacında.
Tebessümler saklı iken kalemimin aşkla izdivacında…
Tükettiğim ömrün atan sigortası ve yaslı basamaklı duraklar bulvarında sekerim bir bir…
Mini mini birler sınıfından hala azat edilmedi yüreğim.
Şaşan ikiler sokağında geçerken ansızın rastladığım üçler bazen bir ünlem bazen ayraç azınlık olsa da ruhumdaki kırık sarkaç.
Nemalandığım gölgeler var misal.
Nazik bir sesle ötekileştirenler var madem.
Ötenazi yaptığımsa aşkın rötarlı mutluluğu elbet özlemi pelesenk yapmış kalemin hazanla içselleşen sözcüklerim ve dünyada yaşadığım kabir azabını uzak tutmaksa ne mümkün?
Varsa yoksa atıl ruhlar.
Varsa yoksa batıl sözcükler.
Bir atıksa özlem.
Atıl yüreğimi ipe geçiren savruk öznem.
Günüm muğlak yalnızlıksa müphem ve işte ödün vermediğim kadar kendimden çocukluğumda öldürdüğüm nefsim ara ara fısıldar kulağıma bilinmedik bir zamanda canlanmak ister de fırsat vermem.
Firaridir duygularım ve gözüm açık gördüğüm düşlerim.
Bir mıntıka.
Bir sınır.
İhlal edilmiş hazanın hüzünlü baktı bense kurulmuşken tahtıma asla da paye vermem insanların dolduruşuna.
Rengim asil bir beyazın titrinde ve severim de karanlığı en çok geceye karıştığım en çok ruhumun bulaştığı hüzünle dans ederim.
Sözcüklerimse rakkasesi ıssızlığımın ve miyop bir yalnızlığa meylederim.
Tutkularım adam boyu.
Tutukluluğumsa aşka ve disipline ta çocukken nasiplendiğim bir var oluş nüktesi belki de hikâyesi eksik olmayan şiirlerimden alıp da başımı gideceğim yok mademki kendimden.
Göğün manifestosu.
Yerkürenin katmanları.
Bense boşlukta ikame ederim.
Ne de hoştur sallandığım salıncak ve doğaüstü güçlerin tınısına tanısına vakıf ruhumla meşk eylerim ben evreni.
Sandığımda saklı küflü anılar ve an meselesidir ölüm en çok da bağdaş kurduğum hüzündür ulaştığım mertebe ve mesken tuttuğum şiirlerim yoldaştır içimdeki yetim yaralı çocuğa.
Dünüm dünde kaldı madem.
Matemimse sarılı kaleme kalemse kefen bezine riayet eden bir sitemle konuşlandı mateme.
Diri bedenim.
Dinginliğe duyduğu özlemdir beni hayata bağlayan ve dağınık duygularımla kendimi kötülerden kötülüklerden men ettiğim.
Hicap dolu bir yakarış propagandasını yaptığım ölümün teşrifi ve uyruğu kayıp güçler ulak bildiğimse kalemim bense ulemasıyım yerin göğün ve kaskatı bedenimle fink attığım uzun dar koridorlar nasıl ki hayatımda önemli bir yer tutuyor tutanaklardan da silsinler hani adımı ve tutkuma bir kılıf geçirmesinler…
Güzün deminde dertlenmemek mümkün mü?
Kardeş coğrafyalarda kardeşin kardeşi öldürdüğü.
Batılı gizemin bense ansızın firar eyledim kendimden.
Koştuğum kadar diriyim.
Diri olduğum ölçüde de ölü.
Bir bölü iki, mademki diğer adım.
Ve işte b/ölündüğüm kadar çoğaldığım.
İkna odalarında öldü çocuk hayallerim.
Çocuk yaşımda anladım ölümün neye denk düştüğünü bu yüzden ölmeyi hep sevdim mademki beni defalarca doğurandı annem ve yüz buldukça mahal verdim ölüme akabinde küllerime sirayet eden güllerim ve gül mizacım ve babamdan yadigâr ismim.
Azınlık olsa da duygularım.
Tekbir getirdiği kadar da iç sesim.
Ayyuka çıkan firari uykularım.
Ve işte meddücezrinde evrenin, defalarca acının ve aşkın resmini çizdim kalemimle ve yanına çentikler attığım bir kutu iken varlık katsayımda büyüdükçe büyüyen hiçliğim.
İştigal ettiğim şu boş sayfayı da doldurdum mademki coşkuyla…
Yeniden beklerim sayfama başka bir evrende atıl yüreklerde ve atık bildiğim iken hüznün zamlı tarifesinde bir varmış bir yokmuş, dercesine kendimi kendimden men ettiğim…
YORUMLAR
Resim üzerinden Kafkaesk bir dünyaya pencere açar yazar
Mükemmel bir iç döküm yine
Kişisel, toplumsal, siyasal iz düşümler bekler okuru
Şiirsel bir dil nesri süsler, kafiyelerle bezenir cümle sonları yer yer
Seciler yazarın seciyesini belgeler
Sıkı deyiş ve cümleler bitmez tükenmez hazne
"Çalıntı bir şiirdi kabrim"
"Mayın tarlasında seken hecelerim"
"Matemim onurumdur ve insanlığım…"
"Şerh düştüğüm çocuk kalbim sıradanlığın da izlerini asla taşımam ben."
Edmondo De Amicis bir erken dönem amcamız misali burada
"Göğün manifestosu."
"Kardeş coğrafyalarda kardeşin kardeşi öldürdüğü."
"Koştuğum kadar diriyim.
Diri olduğum ölçüde de ölü."
"İkna odalarında öldü çocuk hayallerim."
Hanımefendi hocamız yine döktürmüş inceden
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Selam ve saygılarımla.
Gülüm Çamlısoy
Hayatın açtığı o devas parantez ve kalemimdir koyduğum ayraç demlenmiş duygularla kat çıktığım basamaklar.
Her minvalde sevgiyi umudu baş tacı edindiğim...
Yüreğiniz dert görmesin dost yazarım.
Çok teşekkür ederim
İçten selam saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Selam sevgilerimi gönderiyorum gönül bahçendeki çiçeklerinin solmaması dileğimle...
Gülüm Çamlısoy
İlla ki duyguların hükmettiği yüreğimle yazma gayreti içerisindeyim.
Çok teşekkür ederim değerli varlığınıza.
İçten selam saygılarımla...
MADEMKİ GİDECEĞİM YOK KENDİMDEN O HALDE DÜŞLERİM EŞLİK ETSİN YALNIZLIĞIMA VE ŞEREFİMLE UMUDUMLA YAŞADIĞIM KADAR DÜŞLERİME DE KİMSE YETİŞEMEZKEN...
KİMSE DÜŞLERİME YETİŞEMEZ...
Vurgun yediğim bir anlatının alıntısı da değil çalıntı hiç değil sessizliğin hicvinde kundaklanmış iken yüreğim…
Alametifarikası ömrün ve putların kırıldığı potların yaktığı sahi, kaç puntodur yüreğimin büyüklüğü?
Cafcaflı bir hayat dilemedim Tanrıdan aslında bilemedim de kutsandığımı ve işte kutsalım kitabım ve işte kudretine taptığım yüce Yaratan.
Na’şını yeni kaldırdım Eylül hüznünün şimdilerde eksilen başka şeyler var içimde ve eskiyen yıllardan alıyorum öcümü aslında sessizlik benim hörgücüm ve lal yüreğimde çağlıyor kâh nidalar kalemin peşi sıra sürüklendiğim kâh naftalinli anılar cılkı çıkmışken dünyanın öylesine bir cendere ki içine tıkıldığım…
Zanlar susar mı hiç? Zamlı tarifesidir ne de olsa gıybetin…
Zaman durur mu hiç? Oysaki hazır ol da beklediğimdir beklendiğime dair bir ipucu olmasa da ve işte beklemeye aldığım mutluluğu muradım dil yaram ve şiirlerim bazen gözaltı bazen dilaltı…
Kaç amberdir peki yüreğimin teçhizatı ve kaçın kurasıdır sözcükler bir duygu familyası ya da bir ihbar alo 155’i aradığım yoksa acilin ç/ağrısı mı annemin kalbinin ve nefesinin kundaklandığı keşke olmasaydı hayatın gerçeği…
İzindeyim ve gizinde umudun ve işte elimdeki sihirli değnek ne zamanki tutulsa nutkum kalem devrede bazen devre dışı ilham perim ve tüm devrelerimin attığı bazense demli bir yolculuk dertlerin eşlik ettiği yalnızlığın da mimarı iken şiirlerim…
Ak akçem kara günüm.
Ak alnım yazgıma sirayet ettiğim…
Akça pakça teni göğün ve hali hazırda masum kaldığım kadar manzumelerin infilakı ve evet, ben içine gizli gizli yağan karıyım kâinatın…
Bazen yağmura kapıldığım bazense sele.
Manidar şiirlerden aldığım gücümü boş yere de evermedim hani sevdalı kalemimi.
İçimdeki devasa yangın ve kulp takılan varlığım illa ki ve nice kinaye nice nazire nice hikâye aşkın tutumlu özlemi ve yalnızlığımın ibrazı…
Kumdan kalelerim ne de olsa ben devasa bir kum saatiyim:
Kum dökerim yetmez…
Kumlanır ekran hüznüm görünmez.
Kukumav kuşu gibi tünediğim kırık dalım ve mizacım…
Kurdeşen de döktü mü evren ve kilit noktası yaşamın bazen bir mağara adamı bazen bir mama aşkın ertesi yağmalanmış olsa ne ki yürek adına milenyum denen çağda?
Güz bir geldi pir geldi. Pürü pak alnım nasıl ki secdeye kapandı ve işte içtimada geçen zaman bazen duraksadığım ve her sus payı söylemde ruhunu rahmetle andığım şairlerin izinde sevginin sisinde göğün beyazı yerin nazı niyazı ve yerleşkem iken beyaz sayfalar yağan nurun telaşı ve nazlı sesinde aşkın tümden gelen heyecanıma yenik düşüp de aşktan neyse düşen payıma ve paydası yaşamın bense üç noktalı bir sevda masalıyım Rabbimin nezdinde…
GÜLÜM ÇAMLISOY