- 242 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BÜYÜK RESİMDEN BAKMAK
Henüz bir kaç gün önce okuduğum bir söz, hayatı anlamak ve anlamlandırmak, onun içindeki bir özne olarak oldukça manidardı . "Bir öğrencinin ufku, öğretmeninin hayalleri kadardır." İlk bakışta kafa karıştırı gibi gelse de büyük oranda doğruluğundan emin olduğum bir sözdür bu. Siz bakamıyorsanız dahi, daha iyi ve güzel bir bakışla hayatı rasatlayanın kılavuzluğunda dolaylı da bir görüş sahibi olursunuz. Bu öyle bir avantajdır ki, daha onlarca merdiveni en kestirme yollardan çıkarak manzarayı daha bir büyükçe görebilmek, gerçeklerle yüzleşebilmek ve kendine de doğru seçenekleri belirleyebilmek anlamında konforlu ve esenlik dolu bir hayata kapıları aralamak, geride anlamlı ve keyifli izler bırakabilmektir.
Şu ya da bu şekilde her birimizi hayata dair türlü konularda söz eder, kendi duygu ve düşüncelerimizi dillendirir ve yine kendimizce de bir duruş alırız. Bize sunulan ve veya bizim elde ettiğimiz veriler ne kadar sağlıklı ve duygu ve düşüncelerdeki objektifliğimiz, duyarlılığımız ne kadar yüksekse, ortadaki duruşumuz da o derce hakkaniyetli, ,insaflı ve daha bir gerçekçi olur. Bazıları bu duruşu sanmaların bilgilerine, verilerine dayandırır ki, onların duruşundaki omurga eğriliğinin de temel nedeni budur. Çok azımız ise sunulanı, yazılanı, söyleneni dahi bir süzgeçten geçirir, kendi özgün araştırmalarını yapar, kaynakla değil kaynaklarla içli olur ve daha gerçekçi, sağlam verilere dayanaklı bir duruş gösterir.
İnsanların geçmişindeki gözlem, okuma, idrak edebilmelere dair tecrübeleri olaylara dair gerçekçi gözlem, yorumlama, öngörü ve çıkarımda bulunabilme yetilerini de doğrudan belirler. Sığ bir anlayıştan, kültürden gelenlerin hayata bakmakta oldukları göz ile oldukça geniş ufukları süzgecinden geçirebilenlerin gözleri nasıl aynı olsun ki? Bu durumu en güzel ifade eden "De ki: Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?" ayetinin çıkarımlarında bile tartışmalar yaşayan bizler, bilmeyene veya hakkı ile bilemeyenlere bu durumu izahta adeta ömür tüketiriz. "Cahille tartışılmaz" sözü de büyük bir olasılıkla buradan gelmektedir. Siz yeni bilgilere, oluşumlara, hayata dair güncellemelere daha açık ve şeffaf bir pencereden bakarken, onun sınırlarını adeta kale gibi kapatmış olanlarla nasıl ortaklaşabilirsiniz ki? İnsanların anlama, kavrama çapları ile hayata duruşları arasındaki bu doğrusal orantı, bilenlerle bilmeyenleri karşı karşıya getirmeye de devam edecek gibidir.
Gerek sosyal medya ve gerekse de seviyesiz kulislerde iki sözün arkasına düşerek olmadık karalamalara giden binlerce insan, bir süre sonra işin aslını öğrenince derin pişmanlıklar yaşatabilmektedir. Hiç ummadığınız şekilde ve konuya vakıf olmaktan çok öte bir grubun sitemlerine, hakaretlerine maruz kalabilir ve sosyal medyayla aranıza mesafe koyabilirsiniz. İyi de bu tür ortamları hepten o kendini bilen sananlara terk edersek, iş daha istenmeyen bir yerlere de gitmez mi? Elbette bu sanmalar zinciri, bütün bir kamuoyuna tesir etmese de müdahale edilmedikçe daha bir güçlenip önyargılara çanak tutabilir. İnadına, bu tür ortamlara en iyi bilenlerin, objektif bakışıyla yorumlarda bulunabilenlerin cüret etmesi hepimiz için en idealidir sanırım.
Bir fili anlatmak istediğimizde onun derisinden, kulaklarından, gözlerinden ve devasa hacminden ne denli etkileyici söz etsek dahi, arzu edilen imgenin zihinde canlanması noktasında büyük bir başarıya ulaşabileceğimiz konusu oldukça şüphelidir. Oysa, bir filin görüntü ve veya videosu izletilseydi, dile getirdiğimiz onca gerçek için harcanan emekten ve zamandan hayli hızlı ve daha da doğru şekilde bunu başarabilirdik kuşkusuz. Hayatta bizi sarıp sarmalayan ve doğrudan ya da dolaylı olarak bize etkiyen her şey için gereklidir bu gerçek. Anlamlandırmak istediğimiz veya kavramamız gereken durum, nesne, kavramlara daha geniş bir açıdan bakabilirsek, doğru anlamaların kapısını aralayacağımız gibi, doğru yorum ve çıkarımların da sahibi oluruz. Bizi gerçeklerle yüzleşmekten alı koyan subjektif verilerden ve veya yorumlardan da korunmuş oluruz böylece.
Sınıfın bütününe hakim olmadan dersteki verimin artmasının beklenmesi olsa olsa şansa kalmış demektir. Her bir öğrencinin ilgi ve yeteneklerini, hazır bulunuşluk seviyelerini bilen ve sınıf seviyesinin gerektirdiği argümanlarla dersi işlemeye çalışan bir öğretmen, konuya bütün halindeki hakimiyetinin avantajı ile başarılı olacağı gibi, olası başarısızlık ihtimallerini de en aza indirgeyebilecektir. Benzer şekilde bir otomobilin mekanik parçasının değişimi işlemini gerçekleştirmek için uğraşan bir ustanın da bu konudaki en sağlıklı müdahalesi, takacağı mekanik parçanın sistem içindeki görev ve fonsiyonlarını doğru okuyabilmesi ve bütün sistem içindeki yeri ve önemine dair deneyime vakıf olmasıyla doğrudan ilgilidir. Yeteri kadar deneyim ve meseleyi daha geniş kadrajdan görebilme becerisi, anlayışı, kendisine hem zamandan, enerjiden hem de olası fiziksel zararların önüne de geçeceği için paradan da kazanç sağlayacaktır. Mesleğindeki rüştü ile de daha çok müşterisini memnun edebilecek, sahasında da itibar kazanmış, mesleki doyumu da büyük oranda yaşayarak işine devam edecektir.
Bizlerin deneyimleri, sahadaki olası riskleri öngörüşü, risklerden haberdar oluşu ve olası tehlikelere karşı da ivedilikle alabileceğimiz tedbirler, büyük pencereden bakmanın sağladığı konfordan başka bir şey değildir. Kısacık süre içerisinde uçması zaruri tek motorlu uçakların havalanabilmesi için bazı teknik parçalara ihtiyaç varken, eldeki olanakları işe koşarak o teknik parçaların görevini yapar hale getirerek o uçakları gökyüzü ile buluşturabilmenin de yukarıdaki durumlardan bir farkı yoktur. Az önceki örnek Kurtuluş Savaşı yıllarındaki kaçırılan iki Yunan uçağının havalanabilmesi için verilen mücadelenin gerçek öyküsüdür. Uçmak için sadece kokpit bilgisi ve deneyimlerinin yeterli olmadığını, uçurduğu nesnenin aerodinamik melekelerini bilmenin ne denli hayatî olduğu da ortadadır.
Büyükçe bakabilmenin; görmeyi, anlamayı, kavramayı ve bir duruş sahibi olmayı sağladığı hayat, büyük düşünebilmede de benzer ipuçları taşıyor olmalıdır. Zira, günlük, aylık ve yıllık hedefleri olan bizler, daha uzun vadeli hedefler de belirlerken, daha kapsamlı gözlemlere, verilere, detay arz eden hacimli bilgilere de ihtiyaç duyarız. Hedeflerimizin kapsamı büyüdükçe, onun geçerli olabilmesini ve hayat bulmasını kolaylaştıran diğer unsurların da o nispette daha hacimli olmaları beklenir. Kısır verilerle, derinliği olmayan bilgilerle, yeterince tanımadığımız bir arazide olsa olsa turist gibi gezinmek olur bu. Bir amaç uğruna nefeslenmekle tükettiğimiz hayat, çoğunlukla en küçük hataları dahi tolere etmeyebilir. Haya yapmanın da elbette bir tecrübe katan yanı vardır. Ne var ki bazı hataların bedeli çok ağır olabilir. Doğru kararlara ve dolayısıyla doğru seçeneklere varabilmek, hata payını da en aza indirgemek demektir.
Çevremizi çepeçevre fizik ve kadim değerlerle kuşatan, bizde bazı duyguları, düşünceleri tetikleyen ve bunları da harekete döndüren hayatımızı olabildiğince büyük bir açıdan irdelemek, kiminde yıllar sürecek bir sorunun çözümünü dahi kısa sürede çözer hale getirebilecektir bizleri. Bu durum zamandan, paradan, enerjiden büyük bir kazanım demektir. Bir kitabı okumadan evvel onu dış hatlarıyla incelemek, önsözüne ve kapak yazılarına bakmak da aynı kazanımların sahibi kılabilir bizi. Detaylar da elbette önemlidir ve fakat neleri ve niçinlerini cevaplamadan girişilen işlerde amaçlar ortadan kaybolup, mekan ve motivasyona ipuçları, sonraki adımların ve bu işin bitimi için gerekli kararların da yitirilmesi gibi bir sonuç çıkabilir ortaya. Bir mimar için çizmiş olduğu devasa projedeki her küçük ayrıntının neden ve niçinleri sorun değildir. Çünkü o, her bir detayın bütün içindeki yeri ve önemini ve dahi fonksiyonunu zaten bilmeklidir. Bu eserin küçük küçük bölümlerinde kendi ihtisasları dairesinde çalışanlar için ise durum farklıdır. Onların penceresinden büyük olan şeyi sadece sorumluluk alanlarında işleridir. Büyük resimle şu ya da bu şekilde ilgili değillerdir. Oysa hayata dair çoğu seçeneğimizin isabet oranı, karar arefesinden önceki aşamalarda sözü edilen duruma dayalı bütüncül görebilmemizin gücü ile ne denli ilintili olduğu husus da su götürmez bir gerçektir.
Yukarıda değinmeye çalıştığımız şey, bizle ilgili mekan, nesne ve veya durumların karşısındaki bizin, o nesne, mekan veya duruma tavır alabilmemizde son derece önemli olduğudur. Belki de on binlerce soru çözdükten sonra milyonlarca öğrencinin kendini sınadıkları TYT, ALES, DGS, LGS, DUS, TUS, vb çokça sınav, bir başka mekânın ve hayata dair yepyeni kapıların aralanması demek değildir sadece. Öyle olsaydı, tıp fakültesi 4. veya 5. Sınıfında aradığını bulamadığını düşünerek onlarca öğrenci yeniden bu sınavlara girmezdi. Düşünsenize bir, yukarıda kısır bir örnekle anlatılmaya çalışılan şey her yıl belki de yüzlerce ve hatta binlerce öğrencinin yükseköğrenimlerinin başında, ortasında ve ne yazık ki sonunda karşılaşabilecekleri bir durumdur.
Kendi sınırlarını yeterince tanımadan, kendi keşfini bitirmeden, içinden yükselen soruların karşılığını bulmadan çıkılan yolda maalesef hedefe varılamıyor. Onca yıllık çalışma, alın teri, para ve zaman kaybıyla adeta resetlenen hayatlar. Kendimiz ifade edebilmenin en önemli yollarından birisi de meslek seçimi ise, bu düzlemdeki soruların karşılığını verebilecek derinlikte araştırmayı yapmış olursak, yıllar sonrası bir pişmanlığı da yaşamamış oluruz elbette. Hayat sadece bir adımlık hesaplarla yürünebilecek yol değildir. İki ve hatta üç adım sonrasını da görebilmek, eyvahlardan da imtina etmektir. Ne demiştik, büyük resmi görebilmek, büyük düşünebilmenin ve kendin olabilmenin de anahtarıdır.
Oğuzhan KÜLTE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.