- 242 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜÇ MÜ BUNU YAPTIRAN?
Soğuk bir rüzgar yüzünü yalayıp esti geçti. Ne yapacağını bilemeyen Veysel üzerinde durduğu taş köprüden aşağıya mutsuzluğunu atıp kaçmak istiyordu. Bu mümkün olsaydı;mutlaka içini yakan ateşe son verirdi. Ne mutsuzluğunu nehrin sularına atabildi ne de o acı yüreğini dağlamayı bırakabildi. Hayatta mutluluğun coşkuyla doya doya yaşanamayacak kadar kısa olduğu gibi acı da kendisini farkettirmeden gitseydi. Fakat hayat acıyı sünger gibi içine sindirirken, mutluluk kelebek ömrü gibi kısa ve heyecanla hemen bitiyordu.
Veysel yirmi beş yaşında karayağız bir delikanlı. Yeşili bol, arasından şimdi üzerinde durduğu köprünün altından geçen nehrin olduğu, iki yanı orman olan güzel bir karadeniz köyünde fakir olan ailesiyle yaşıyordu. Köyün ileri gelen, maddi durumu iyi olan ailelerinin bahçe ve tamirat gibi işlerini yaparak büyüdü. Asıl babası bu işleri yapardı Veysel de ona okula gitmediği günlerde yardım ederdi. Babası yakındaki belde ve civar köylerde inşaat işlerine de gider geçimlerini öyle sağlarlardı.Veysel’in babası sessiz, sözünü dinletemeyen,silik bir kişiydi. Köyde sözü geçenlerden de çekinirdi. Ailesinin herşeyi köyde konuşulur ve aile fertlerinden önce karar verilir uygulamaya geçirilirdi. Aile içine bile karışılması Veysel’in babasının zavallı haline zor gelse de sesi çıkmazdı. Köylü ne derse o onu dinler ve onu yapardı. Okuma yazması da yoktu. Köydekilerin her söylediği doğruydu onun için.
Veysel sekiz yıl zorunlu eğitimle okumuştu; liseyi de köylü babasına" okutamazsın","nasıl masraf oluyor bir çocuğu okutmak biliyor musun sen?","zaten okuyabilecek mi boşuna sana para harcatacak"gibi sözlerle oğlunu okutmaktan vazgeçirmişlerdi. Oysa Veysel’in dersleri çok iyimiş ve okumak da istiyormuş. Bunu öğrenen, köyde sözü geçen,maddi durumu iyi olan Halil çavuşun oğlu Fahri bu iyi huylu,terbiyeli ve zeki de olduğunu öğrendiği çocuğu okutmaya karar vermiş. Veysel de Fahri sayesinde başarılı bir şekilde lise son sınıfa kadar gelmiş.
Herşey günlük olağanında ilerlerken Veysel’in babası Hikmet çalıştığı inşaattan düşüp ölmüş. Köylü yine ailenin adına konuşmaya,akıl vermeye başlamış. Veysel’in annesi Halise’ye "senin yapacağın bir şey var. Oğlanı okuldan al, okutmak kolay mı? Fahri’ye ne bakıyorsun sen. O okutmayı bırakıverse ne yaparsın. İşleri de kötüye gidiyormuş zaten. Madem son sene ilerisini ne gerek varki okusun? Girsin tekstile, akşam evine gelir, hazır araba da var. Hem nasıl geçinceksiniz. Herşey ateş pahası"gibi akıl hocaları konuşmaya başlamış. Böylelikle Veysel Fahri’nin maddi yardımıyla liseyi bitirmiş. Aslında üniversite hayali ve kapasitesi olduğu halde sınava hazırlanmak yerine annesi ve kızkardeşini geçindirmek için tekstil fabrikasında yaşı tutmadığı için sigortasız, asgari ücretle işe girmiş. Aradan geçen üç sene geçimleri eskisinden biraz daha iyiymiş. Annesi ve kızkardeşi de bahçe ekip biçiyor, köylünün işine giderek yardım alıyorlarmış. Veysel’in asker yaşı gelince yine aile zor durumda kalmış. Askere gidecek olan Veysel’in aklı ailesinde olduğu halde Fahri yardım edeceğine söz verince içi biraz rahatlamış. Veysel Fahri’ye "ben borcumu öderim merak etme abi"demiş. Fahri Veysel’den on üç yaş büyükmüş ama çok iyi anlaşıyorlarmış. Fahri "merak etme,düşünme bunları "diyerek kardeşi gibi gördüğü Veysel’e moral vermeye çalışmış.
Veysel askerdeyken kızkardeşine bir talip çıkmış. Aslında bu köyden daha önce de talip olan Durmuşların hovarda, uçarı, vefa bilmez oğlu Reşat Vesile’yi takıntı haline getirmişti. Abisi varken fazla yaklaşamayan Reşat Veysel askere gidince evin etrafında dolaşmaya, kızı sürekli takip etmeye başlayınca Vesile rahatsız olmuş.
Zamanla red edilen adam kızı kaçırma planı yapmaya başlayınca ailesi de yardım için muhtar ve Vesile’nin eniştesine para yedirmişler. Bir akşam Vesile’nin eniştesi misafirliğe gittiklerini haber verince misafirlik sonrası yolda annesi ve komşularının yanından zorla arabaya bindirilerek kaçırmışlar.Kız da bağırarak kaçırıldığı köye döndüğünde bir hafta geçmiş. Sonraki gün bugün Veysel’in olduğu nehire kendisini atarak intihar etmiş.
Veysel’e askerde üzülmesin diye söylenmemiş bu olaylar. Askerden gelince olayları öğrenen Veysel koşarak nehrin üzerindeki köprüye geldi ve gözlerinden acı akmaya, kardeşiyle anıları gözlerinde canlanmaya başladı.
Sahipsizlik miydi bu? Kadına sorulmadan,ne isteği önemsenmeden bir mal gibi çalınıp hayatına son vermesine sebep olan güç müydü?Gücü kim veriyordu bazılarına. İnsanın insanı küçümsemesine kimdi izin veren . Para insana güç mü veriyordu yani,tek güçlünün Yaradan olduğu dünyada.
ÇİĞDEM KARAİSMAİLOĞLU
EYLÜL /EKİM 2023
YORUMLAR
Sürükleyici bir o kadar düşündüren bir yazı idi kaleme aldığın.
İçten tebriklerimi bırakıyorum canım arkadaşım.
Selam ve sevgimle canım
Çiğdem Karaismailoğlu
Aslında kaçırılan bir çocukluk arkadaşım oldu onun hikayesini değiştirip anlattım. Neyse ki o yaşıyor. Ama evlendiği ailede çok zor zamanlar yaşadı, eziyetler gördü şimdi boşandı..
Ben de ondan etkilenip biraz kurguyla hikayeleştirdim. Beğendin inşallah.
Selam ve sevgiler arkadaşım