- 192 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
AĞLA TÜRK DÜNYASI AĞLA!
M. NİHAT MALKOÇ
Genç yaşta kaybettiğimiz Azeri kökenli kardeşimiz Ganire Paşayeva hem hukukçu hem hekim hem gazeteci hem de usta bir siyasetçiydi. On parmağında on marifet olan ender insanlardan biriydi o. Türkçeye ve Türklüğe her yönüyle hakim bir kişiydi.
O, kardeş Azerbaycan’ımızın, gece gündüz demeden çalışan, mesai mefhumu nedir bilmeyen fedakâr bir milletvekiliydi. Bu topraklar için bir şeyler yapmanın gayreti içindeydi hep. Türk Dünyasının güçlü olması için çok çalışmamız ve uyanık olmamız gerektiğine inanırdı. İnsanların gaflet uykusundan uyanması için gönüllü bir nefer gibi çalışırdı.
O bir Türkiye sevdalısıydı. Türkiye’yi Azerbaycan’dan ayırmadan sever, adeta baş tacı ederdi. Türkiye’yi 81 iliyle ve bin civarındaki ilçesiyle karış karış gezen bir insandı o. Türkiye gülende gülen, ağlayanda da ağlayandı. İstanbul’da kar yağsa o Bakü’de üşürdü. Dünyada Türkiye’ye karşı olumsuz bir eylem gerçekleşse sağa sola bakmadan bunu yapanlara ağzının payını verirdi. O, bu yönüyle Türk Dünyasının dertlerinin tercümanıydı. Düşmanlarımızı düşman, dostlarımızı dost bilendi. “Türkiye’nin ayağına atılan taş, bizim başımıza değer.” sözü onun ülkemize olan aşkını ve muhabbetini anlatmaya yeter sanırım.
Ganire Paşayeva, milletvekili olduğu yıllarda da tevazudan asla taviz vermedi. Her zaman halkının yanında ve yakınında oldu. Hiçbir zaman fildişi kulelere çekilmedi. Geldiği yeri asla unutmadı. Halk için, halka göre ve halkla beraber yaşadı. Muhammedî ahlâkı kendine şiar edindi. Dürüstlükten ayrılmadı. Mahzun kalplere dokunmasını bildi.
Ganire Paşayeva al yıldızlı al bayrağa da; mavili, yeşilli ve kırmızılı bayrağa da yürekten âşıktı. Zira o hem bir Türkiye hem de bir Azerbaycan âşığıydı. Karabağ’ın ve Şuşa’nın derdiyle dertlenen, Bakü’nün mutluluğuyla mutlu olandı. Esir yurtların ve esir Türk kardeşlerimizin özgürlüğüne kavuşması için öncelikle dua eden, sonra da gözyaşı dökendi.
O bir Türk milliyetçisiydi. Paşayeva demek Türkiye demekti. Atatürk’ü hakkıyla ve lâyıkıyla anlayan ve seven bir hanımefendiydi. Hayatını Türklüğe ve Türkçülüğe adamıştı. Fakat İslâm’la şereflenen bir Türklüktü onun hayallerini süsleyen. Yani o bir kafatası milliyetçisi, bir ırkçı değildi. Türk Dünyası için verdiği mücadele dillere destandı.
Kalbi Hak ve hakikat için çarpan Ganire Paşayeva’nın "Allah Seven Kalplerdedir" kitabı onun dinî inancının temellerinin ne kadar sağlam olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. O, bu eserde de belirttiği üzere bütün sevgilerin kaynağının Allah sevgisi olduğuna inanırdı. Sevgisiz hiçbir kalpte Allah sevgisinin olamayacağını açık yüreklilikle belirtirdi.
Bir ayağı Türkiye’de öteki ayağı da Azerbaycan’daydı Ganire Paşayeva’nın. Zira Türkiye onun canından aziz bildiği ikinci memleketiydi. Türk Dünyasıyla ilgili her ne varsa onu ilk bilendi. Türk Dünyasının birliği ve beraberliği için gecesini gündüzüne katandı. O, Türkiye ile Azerbaycan arasında sevgi ve muhabbet köprüleri kurandı. O ki Türkiye ile Azerbaycan için slogan hâline gelen "Bir millet iki devlet" ifadesini içselleştirendi.
48 gibi genç bir yaşta Rahmet-i Rahman’a kavuşan Ganire Paşayeva ile birçok yerde yolumuz kesişti. Önce Nevşehir’de şiir yarışmasında birincilik ödülü kazandığım törende ve şiir şöleninde ödülümü kendisinin elinden alma şerefine nail olmuştum. Burada törene ve şölene katılanları heyecanlandıran ve coşturan enfes bir konuşma yapmıştı. Hepimizin tüyleri tabir caizse diken diken olmuştu. Dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. Yine ödül aldığım bir başka törende, bu sefer Ege’nin incisi Denizli’de Yaren Şiir Şöleni’nde karşılaşmıştım kendisiyle. Aynı havayı teneffüs etmiştik. Aynı masada yemek yemiştik.
O, Türk Dünyasının yakından tanıdığı, sevdiği, hatta bağrına bastığı yüce gönüllü bir insandı. O, gerçek anlamda bir Asena’ydı. Türk Dünyasının birliği ve beraberliği için çok büyük gayretler göstermişti. O, Türkiye’de ve dünyada Türklükle ilgili bütün etkinliklere katılırdı. Bu törenlerde o güzel sesiyle ve güçlü hitabetiyle doğru mesajlar verirdi.
O, Türk Dünyasının sorunlarını çok iyi bilen ve çözümler arayan ufku geniş bir insandı. Canından çok sevdiği Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtuluşunu görmek onu çocuklar gibi sevindirmişti. Onun içindir ki sevgi dolu yüreği bir kuş gibi pır pır ediyordu.
Ganire Paşayeva kadim Türk coğrafyasının her yerine gider, soydaşlarını yalnız ve mahzun bırakmazdı. O, sanki Azerbaycan’ın değil, bütün Türk Dünyasının milletvekiliydi.
İyi ve naif insanlar tez göçüyor bu hoyrat dünyadan. İyi insanlar az yaşıyor ne yazık ki. Yaşar Kemal’in deyimliyle "O güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık." maalesef... Paşayeva şayet bu kadar genç bir yaşta vefat etmeseydi kim bilir Türk Dünyasına ne çok hizmet edecekti. Merhumeye Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine ve kardeş Azerbaycan halkına başsağlığı ve sabır diliyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.