- 295 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
‘’KEDERE DEĞİL KADERE’’ imza olmayı başardığında
‘’KEDERE DEĞİL KADERE’’ imza olmayı başardığında
Son zamanlar beni spesifik düşüncelere sevk eden bazı olaylar oldu. Genel tabiriyle insanoğlu diye tabir ettiğimiz kadın ve erkek üzerinde durmak istiyorum. Kadını yeniden tanımlamak yahut bir tahayyül üzerinden insanoğlunu hayali bir alanda tanrılaştırmak gibi bir niyetim yok. Ancak kadın üzerinde bir nebzede olsa birkaç söz etmek istiyorum. Bilhassa pratik zekalarına hayran olduğumu belirtmek istiyorum. bir alana konumlandırmak gibi bir kaygım olmadığı gibi, bilakis kadının var edilişinde barındırdığı melekelere dikkat çekmek istiyorum.
Bilimin “bir tür, iki cins” olarak tanımladığı, insanlık tarihinin yazılmasında yegâne aktör olan kadın ve erkeğin yaratılış gayesini bilmediğimizde kaybettiklerimizin tekrar elde edilmesi gibi bir hakkımızın olmadığını düşünüyorum. İnancımız gereği bir itirazı kuşandığımız gerçeği önümüzde duruyor. Erkek ve kadın olmak üzerinden bireysel olarak varlık niteliğimizi hatırlamamamız, terk ettiklerimiz ve ezber ettirilen kabullerimizden silkelenip kendimize gelmemiz gerekliliğine inanıyorum.
’’Yaratıcının güzel yaratılışla yarattım, akıl ilede donattım’’ dediği insanoğlu bazı barikatlar oluşturmuş. Hangi toplumda olmasının bir önemi yok. Kadın bir silkeniş ile kendine gelmesi varlık gayesinin şifrelerini çözme çabasında olmalı. Akıl sahibi olarak kendinden uzaklaştıran her türlü engeli önünden kaldırmalı ve aşmalıdır. Aksi durumda, kıyamet kopmadan kendi kıyametini Koparmış olur ki dönüşü olmayan bir yoldur. ’’Düşünmez misiniz ,akletmezmisiniz’’ ’uyarıları olmasına rağmen bu inat niye? Düşünmeyi, akletmeyi dejenere eden çok çeşitli girdiler varken büyük düşüşlere yakalanmadan, karmaşık sendromlara girmeden varlık bilincimizi tazelemeliyiz.
Varlık bilincimizi tazelemede kadının varlığı önemli bir yer tutar. Şart odur ki kadın önce kendi meziyetlerinin farkına varmalı. Öğreti gücü, şekil verme yetisi, hassas duygularıyla hoyratlığın önüne geçebilme melekesini ve vazifesini hatırladığında, kadın geleceğin kendi elleriyle yoğrulduğunu fark edecektir. Zira erkeği şekillendirende kadındır. Kadın zarif yapısıyla bir zarafet mektebidir. Evlatlarının ömrüne, beyinin kalbine ve aklına düşen izlerin mimarıdır. Maharet o ki kadın varlığını yeniden keşfetsin. Kadın olduğu hakikatinden hareketle “olmak ”lığını hayata aksettirsin? Yaratıcısının verdiği üstün vasıfları fark ettiğinde kendine inancı ve güveni artacaktır. Yeter ki hafızasını yenilemeyi başarabilsin.
Başlama, yürütme, bitirme ve ikram etme enerjisiyle yönetim kabiliyetine inanmakla başlayacak bu keyifli hafıza tazelenmesi, yetersizlik hissi ile değil, yetip de artacak kadar paha biçilmez emek verme potansiyeli olduğunu görecek sonra, kadın kendisine verilen naif, zarif hassas bir kalp ile huzurlu bir aile yaratırsa askere giden oğlunun ardından duyduğu gurur, Şehit olduğunda da ‘’Vatan sağ olsun’’ deyişi bile bir vakur abidesi olduğunu gösterir. Böylece hürriyeti ihdas etme kabiliyetine erişecektir.
Her kadın bir annedir. “Cennet annelerin ayakları altındadır.” mealindeki hadisin ifadesi, bütün annelerin cennete gideceği anlamına gelmez ama evlatların annelerine karşı saygı göstermeleri gerekmediği anlamına gelmez. Bu anlamda, Allah’ın emirlerine aykırı olmadığı sürece, bütün annelere itaat etmek, saygı göstermek, cennetin önemli bir anahtarıdır ve bu anlamda cennet bütün annelerin ayakları altındadır. Bu imanî bir vakar olarak düşünülse de ne yabana atılır ne de önem dışı bırakabilir bir iltifattır. Bu ahvâl, toplum inşasına mahal tanıyan, içinde yaşadığı coğrafyanın hürriyetinde payı olma durumudur. İşte sadece böylesi bir konum bile kadının “şehit annesi” olma makamıyla ukbaya, kederine rağmen hürriyeti tesisteki iradesiyle dünyaya yatırım yapma melekesinden söz eden muazzam bir varoluş şifresidir. Kimi kadınların erkek evladı olmaz belki onlarda üç kızını islam üzerine yetiştirirse cennetin kapısını açacaktır. Her kadın şehit annesi olmaz. bu onun şehit annesi makamına ulaşamadığı anlamına gelmez Zira tahammülü denk acılarına kederlerine zorluk ve zahmetlere ‘’Sabrederek ya da şükrederek’ ’şehitlik makamına erişme olasılıkları vardır.
Toplumların inşasında gösterdikleri öz verileriyle karşılıksız yardımlaşmalarıyla aktif rol alması kopuk halkaları birbirine ekleyerek zarif bir halka oluşturan sarraf gibidirler. Anne birleştirici vasfıyla evinden akrabalarına, mahallesinden sivil toplum kurumlarına, şehirlerden vatanının tüm sınırlarına erişecek ve bu güçlü yetisiyle halkasını genişleteceğine inandığında başaracaktır
‘’KEDERE DEĞİL KADERE’’ imza olmayı başardığında. Kadın zavallılık düşüncesini üzerinden sıyırıp attığında, zarafet şefkat elbisesini giyebilecektir. Zavallılık elbisesini çıkarınca kimi zaman şerife bacı, kimi zaman hala sultan, kimi zaman Nene hatun olur, aziziye tabyasını yaratır. Bizim bir ata sözümüzde’ ’Her başarılı erkeğin ardında bir kadının eli vardır’’ derler. Osmanlının başarılı olmasında da kadının eli vardır. Peygamberlerin güçlü yöneticilerin başarısında mutlaka bir kadın vardır. Kadın öz güven sahibi olur kaybettiklerini düşünerek değil başarı kazanımları üzerinde durdukça yol alacaktır. Engelleri aşıp başarıya ulaşacaktır. Şikâyetle değil, isyanla değil, sunulanın hikmet barındıran varlığına göz koymalıdır. Hayâl ürünü yahut ütopik örneklerle değil, batının safsatalarıyla değil, öz kültüründeki rol modellerden ilham aldığında başarının “zor” ile ilişkisini çözümleyecektir. Farkındalığını fark ettiğinde kendisini fark ettirecektir.
Kendisini önce kendisi anlayacak ki, kendisini anlatmakta zorlanmasın. Niçin yaratıldığının farkında olarak esas gayesinden uzaklaşmadan farkındalık refleksi geliştirebilsin. Böylece varlığına saldırıları ve saygısızlığı, ruhuna ve bedenine zulmü reva görmesin. Kadın bir arıdır. arı şifa yaratır. Sinek değildir sinek mikrop üretir. Arı şifa için çalışır hem kendi kolonisine hem doğaya hem de yaratılmışların en kutsalı olan insanoğluna hizmet eder; sineğin sadece kendisine faydalı olduğunu biliyorum başka görevi olmadığı anlamına da gelmez. diye düşünüyorum Kuşkusuz Işığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır. Kadınlarımız engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyeceklerdir. Bu uğurda gerektiğinde ölmeyi bile göze alabileceklerdir. Vefakâr, cefakâr Anadolu kadını.
=====================AR================================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.