- 355 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CESARET VARSA, ESARET YOKTUR!..
-Bir Hint masalına göre kedi korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır.
Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar.
Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.
Büyücü bakar ki ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok.
Onu eski haline döndürür. Ve der ki:
’Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yârdim edemem.’
Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda şöyle diyor:
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
Sizin cesaretiniz nereye kadar mesela?..
Cahil cesaretinden bahsetmiyoruz elbette, ’hadi bakalım Süpermen gibi camdan cama, damdan dama atlayayım da herkes görsün ne kadar cesurum’ gibi bir ucuz ve tehlikeli cesaret gösterisi değil anlatmak istediğim…
Gerçek hayatı yaşarken lafla mangalda kül bırakmayanlardan mısınız, yoksa dolu dolu yaşayanlardan mı?.. Yanlışlar olur ve hayat bütün yanlışların sonucunda vardığım doğru limandır diye düşünenlerden misiniz, yoksa eyvah yanlış yaparsam mahvolurum diye korkanlardan mı?..
“Kaplumbağaya bakın, sadece başını dışarıya çıkarttığı zaman ilerler.” der, Conant.
Bir İngiliz atasözünde de “Sakin bir denizin hiçbir zaman usta bir denizci yaratmayacağı.” vurgulanır. Keller de. “Eğer hayat sadece sevinçle dolu olsaydı hiçbir zaman cesur ve sabırlı olmayı öğrenemezdik.” diyerek sürekli sevinç ve mutluluğun cesaret ve sabrı öldüreceğini söyler.
Bir atasözümüzde de “Cesurun bakışının, korkağın kılıcından keskin olduğu” belirtilir.
Cesareti ve adâleti ile bilinen Hz. Ömer: “Hainlerin cesaretli, atılgan, iş başarır ve girişken olmalarından; öbür yanda ise, iyi ve dürüst insanların korkaklığından, çekingenliğinden ve pısırıklığından Allah’a sığınırım.” der.
Dünya hayatı dediğimiz, şu göz açıp kapayana kadar geçen zaman dilimi içerisinde bir an bile imtihan içinde olduğumuzu unutmamalıyız. Çevremizin ve toplumun bize yüklediği sorumlulukları yerine getirebilmek için imkânları sonuna kadar zorlamalıyız.
Sorumluluk, kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesidir. Dolayısıyla hem bizim eserimiz olan eylemlerden hem de bizim yetki alanımızda yer alıp da bir şekilde harekete geçirici ya da durdurucu bir rol alacak biçimde müdahil olmamız gereken davranışlardan sorumlu olduğumuz söylenebilir. Ancak güç yetiremeyeceğimiz işlere de karışmamalıyız. Bütün bunları yaparken de cesaretimizi asla kaybetmemeliyiz.
Zira cesaretimizi kaybettiğimiz anda başkaları tarafından yönetilmeye başlarız. Kendi benliğimizi ve öz kimliğimizi inkâr eder duruma geliriz. Cesaret, bir yürek işidir. Cesur değilse esirdir o kişi. Esaret, bilgece bir sükût değil, cahilce bir teslimiyettir.
Önce içimizde duran cevheri fark etmek, bizdeki cesaret meş’alesini yakmak ne zor gelir birçoğumuza. Ama sonra keşkelerimiz başlar içimizde...
Oysa hep keşkelerimizi bunlar için sıralamadık mı? Bu içimizde yaşattığımız cesaretsizlikten kaynaklan.
Sorarım; ’hangimiz kurmamıştır ki hayatının içinde keşke ile başlayan ya da keşke ile biten bir cümle.’
Keşke… Şöyle yapsaydım___
Keşke... Yapabilseydim___
Keşke… Böyle yapmasaydım___
Keşke… Konuşabilseydim___
Keşke… Gidebilseydim___
Sonra ardından gelen hep keşkeler...
Hayatta keşkeler olmasa keşke! Eyvah demeden, keşkelerle boğuşmadan, bahşedilene sırt çevirmeden...
Hayatımız keşkelerle başlayıp keşkelerle bitiyor ama boş verelim yine de devam ediyor. Keşke keşkeler olmasaydı da biz keşke demeseydik keşkeleri yaşamasaydık yarınları yaşamak varken dünleri yaşamasaydık. Hayatın büyük bölümünü kaplar keşkeler…
Yüzümüzü gerçek yüzümüze döndürmek gerek.
Her keşkemizin ardında saklı kalan sade ve sadece cesaret eksiğimiz.
Oysa zaman o kadar kısa ki keşkelerimizi kaldırmalıyız hayatta.
Yaptım diyebilmek kadar güzeli var mı en azından ardından ben yaptım ama olmadı deriz...
Ama en güzeli bir zamanlar yaptığınız ve keşke yapmasaydım dediklerimizden şimdi cesaretle ve de ruhunuzu o keşkelerin içinde kaybetmeden iyi ki vazgeçmişim demektir...
Örneğin; bazı insanların korkularıyla var oldukları hiç dikkatinizi çekti mi?.. Korkarlar, çünkü bazıları korkularından beslenir ve korkularını sahiplenir. İnsanlar sahiplenmeyi sever.
Çünkü sevdiği ne varsa sahiplenmeye meyillidir. Hatta çoğu zaman sevmediğini bile. Hâlbuki sahip olmanın zihindeki anlamını değiştirmek lazım…
Sahip olmayı sıkı sıkı tutunmak olarak değil de yanında durmak olarak okumalı belki de.
Ya da sırtını dayamak olarak değil de omuz omuza vermek şeklinde algılamalı.
Demem o ki dostlar; sahipliği kendine yük olarak değil de yükü hafifletmek olarak görmeye çalışmalı.
Zira gün gelir sıkı sıkıya tutunduğunuz her ne varsa kendinize yük olmaya başlar. Sonra bir bakmışsınız hikâyedeki o fare gibi her şey değişmiş ama tutunduğunuz ve beslendiğiniz şeyler değişmemiş olarak bulursunuz kendinizi. Yüreğinizdeki umutlarınızın, cesaretlerinizle gerçekleşmesi dileğiyle...
Yılların yaprak misali döküldüğü, sevginin eridiği, insanın öz değerini yitirdiği şu âlemde, dostluğunu kaybetmemiş nadide insanlara, dostlarıma, sevgi bestesinin notasını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, keyfimizin eksilmeyip arttığı, umutlarımızın ve inançlarımızın tükenmeyip aksine keskinleşip güçlendiği bir güne uyanmış olmanız dileğiyle barış dolu, huzur dulu bir hayatı sevin…
Sevin, çünkü hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi bir lokma ekmek gibi...
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…
Gününüz güzel olsun, hep güzel haberler almanızı dilediğim hoş kalın, hoşça kalın, hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.