- 266 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADİL HOCANIN ADALETSİZ HATIRASI
Yıl 1982 Mayıs ayının sonları gibi, Kırıkhan İmam Hatip Lisesi Ortaokul 2 sınıfa geçtiğim dönem. Kırıkhan’da evimiz olmadığı için amcamlarla kalmıştım geçirdiğimiz dönemi. Parasız Yatlı Okulu sınavlarına giriyordum çünkü amcam o yıl şubat ayının 2’inde vefat etmişti. Yengemlere yük olmak istemiyordum. Köyde oturuyordum, köyden buraya gelme imkânım yoktu, yollar yok köye her zaman araba gitmiyor, belli bölgeye kadar gidiyor ondan sonra yaya yürümek zorundaydık. Ayrıca o yıllarda babam da rahatsızdı onun acısı ayrı onlardan uzak kalmanın vereceği hasret ve özlem olsa da bir yatılı okul sınavını kazanmak zorundaydım. Zaten okulun en çalışkan birkaç öğrencisinden biriydim. Bu sınavı kazanacağımdan o kadar emindim.
Önce Türkçe sınavına girdik, bu sınava her sınıftan öğrenci vardı sanki herkesin sınav kâğıdı ve soruları farklı ama aynı yerde sınava giriyorduk. Sınav gözetmen hocamız Türkçe öğretmenim Kemal Kamaydı buradan ona sağlık sıhhat ve afiyet diliyor ellerinden öpüyorum. Sınavlar yazılı yorum gerektiren ve bilgi ağırlıklı sorulardan oluşuyordu. Sınav başladı ben hızlı hızlı soruları çözüyorum etrafa bakıyorum kimi öğrenciler kalemi çenesine dayamış düşünüyor, ben de bir heyecan ve soruların cevapladıkça içim gülüyor. Bugünden baktığımda çok yanlış olduğunu gördüğüm, ancak o gün için içimi ısıtan ve beni rahatlatan. Hocamın şu çıkışını hiç unutmuyorum. Evet çocuklar bu sınavı kazanacak biri varsa işte o da şudur diyerek beni işaret etti. Benim çok hoşuma gitti ve daha bir sarıldım sorulara. Sınav sonrası 100 üzerinden yüz almıştım bu sınavdan.
İkinci sınavımız ise Matematik sınavıydı. Onu da öğleden sonra saat 15.30 gibi sanıyorum yapacaklardı. Her ne kadar bugün matematiği unutmuş olsak ta, o gün Matematik en iyi dersimdi. Rahatlıkla yapacağımı düşünüyordum…Sınav başladı sorular dağıtıldı, ben dört elle giriştim çok güzel gidiyordu, çaprazımda olan bir öğrenciye, adı Adil olan ancak adaletle yakından uzaktan alakası olmayan hoca, bu arkadaşın kağıdını o yapmaya başladı. Ben bu durumu sesli olarak hocam hocam desem de hiç oralı olmadı. En son dayanamaz oldum ve dedim ki, hocam buraya alınacak öğrenci sayısı belli, siz o arkadaşa neden yardım ediyorsunuz, o kazanırsa ben kazanamamam ya da kazanacak olan bir başkasının hakkı yok olur dedim. Ancak hoca bir alevlendi sinirlendi sen de buna bak yap dedi. Hayır ben kimseye bakmıyorum, benim kafam ve bildiklerim bana yeter dedim. Siz haksızlık yapıyorsunuz ben bu haksızlığı yapmanızı istemiyorum dedim. Bunu der demez o hoca bana öyle bir tokat vurdu ki, gözümden çıngı çıktı sanki, ben o anda bağırdım ve gidiyorum seni Milli eğitime şikâyet edeceğim ve okulu tamamıyla cezalandıracağım diyerek bağırıp kaçtım. Kaçarken de yazılı kağıdımı üç dört parçaya böldüm. O zaman İmam Hatip Lisesinin İdari binası 5 Temmuz ilkokulunun küçük bir binasıydı.
Sınıftan çıkıp müdürün odasının önünden geçerken ağzıma ne geliyorsa sinkaflı hocaya sallıyorum, bunu müdür Emin C…ız duymuş hemen dışarıya çıktı beni tuttu ve ağlama yavrum dur bakayım ne oldu dedi. Ben olayı aynen anlattım, millî Eğitime gittiğimi söyledim, bunun üzerine dur bakalım gel birlikte gidelim dedi elimden tuttu beni sınıfın önüne getirdi, hocayı çağırdı ve benim anlattıklarımın doğru olup olmadığını sordu, hayır diyemedi çünkü herkesin gözü önünde olmuştu. Müdür ağzına geleni saydı hoca hiç sesini çıkaramadı çünkü Müdür iri yarı ve yarım dünya gibiydi. Çarşıda yürüdüğü zaman normal boyda olanlar onun bel hizasına gelirdi. Adil bey şimdi temiz bir kâğıt getiriyorsun bu çocuğun sınavını aynen yapıyorsun dedi, ben itiraz ettim hayır hocam bu benim kağıdımı yapmayacak benim yırttığım kağıdımdaki cevaplarımı bir araya getirip benim yaptıklarımı yapacak, çünkü bunun doğruyu yapacağına ben inanmıyorum dedim. Aynen dediğim gibi oldu o cevaplarımı yazdı ben kâğıdı aldım tekrar kontrol ettim öyle verdim tüm bu zulme rağmen ben o sınavı ikinci olarak kazanmıştım. Oysa benim hakkımın birincilik olduğunu biliyorum. Sınavı kazananlar açıklandığı zaman birinci kazananın kim olduğunu öğrenmek istedim ve baktım ki, Adaletli olan o hocanın kağıdını yaptığı arkadaş birinci olmuş…
O arkadaşın böyle bir sınavda birinci olması beni üzmemişti, ondan sonraki süreç benim için tam bir imtihan olacaktı. Ortaokul ikinci sınıfta başlayan adaletsizliğe karşı tavrımın aynı duygu heyecan ve haykırışla devam ettiğini söylemeliyim. Neyse buradan uzaklaşayım o hoca aklıma geldikçe bugün bile şalterlerim atıyor, elektrik kesimi yaşıyorum. Notere gittik noterden senet yapılıyordu o zaman öğrenciler için…Biz Kahraman Maraş İmam Hatip Lisesini kazanmıştık, ancak kadere bak ki, Kaderin üstünde bir kader bizi alıp Elâzığ İmam Hatip Lisesine götürdü. Tam senetler çıkıyor, Noter çalışanı dedi ki, Maraş değil Elazığ’a gideceksiniz, Rahmetli Babam o zaman göndermem deyince ben babacığım neresi olursa olsun girmem lazım yoksa burada bana yer bulamayız dedim ve babamı ikna ettim ama çok duygulanarak senedi imzaladı.
Yolumuz ve yönümüz Elazığ’a çevrildi. Elâzığ benim hayatımın her alanda dönüm noktası oldu. İlk yıl, Elâzığ İmam Hatip pansiyonunda kalan arkadaşların neredeyse hepsi şu an çeşitli hastalıklar taşıyor. Kış dönemi Kaloriferlerin yanması için kömür yok kışın en soğuk üç ayında biz üç battaniye örttük üzerimize ama nafile hep hastalandık. Tek ısınacağımız yer, Okulumuzun tatbikat amaçlı yapılmış olan bir mescidi vardı, büyük varilden yapılmış bir sobamız vardı, o soba yanınca sırayla sobanın etrafına dizilir ısınmaya çalışırdık. Buradaki imkansızlıklar, Hatay’dan Adana’dan, Maraş’tan, Sivas’tan, Adıyaman’dan, Malatya’dan Bingöl’den, Mardin’den gelen arkadaşları birbirine bağladı ve ısındırdı. O soğuk koğuşlarda biz sıcak bir yaşam oluşturdu. Ülke karması bir pansiyonumuz vardı.
Sınavda birinci olan o arkadaşım, benimle aynı sınıfa düşmüştü, benim numara onun önündeydi, o 2831, benim ise 2830’du, hocalar sondan kaldırsa tahtaya benden önce o kalkar önden başlarsa ben ondan önce kalkardım. Sona yakın bir yerimiz vardı sınıf defterinde, onun için onun benden önce kalktığı daha çok olmuştur. Hatta Elâzığ’da kaldığımız 6 yılın 4 yılını neredeyse birlikte oturduk. O kadar samimi bir dostum oldu ki anlatamam, o sınava girerken yaşadığım acıları onunla pekiştirdiğimiz dostluk unutturdu. Dersleri hiç iyi değildi, tüm derslerden ikmale kalır gelir hepsinden geçer dönerdi. Çoğu zaman sınav kağıtlarımızı değiştirirdik, kimsenin hakkını almazdım kendi hakkımdan vazgeçer onun başarılı olmasını isterdim. Ona derdim ki yeter ki boş kâğıt verme bir şeyler yaz kağıdına, senin kâğıda benim ismimi yaz ben kendi kağıdıma senin ismini yazarım ben 2 falan alırsam üçüncü yazılıda düzeltirim derdim. Çoğu zaman da öyle olmuştur. Hiç istemediğim halde Siye yazılısında bunu yaptım. SÜ. Geçkel hocamız gelirdi derse, çok iyi ve hisli bir insandı. Benim kâğıda arkadaşımın ismini yazdım o da benim ismimi yazdı verdik sınav kağıtları okunmuştu. Hocamız sınıfa gerdi, Kekeç Molez senin kâğıdın değil bu sen kime verdin kağıdını dedi, hayır hocam benim kağıdım dedimse de inanmadı ama oğlim sen bilirsin sen düşük almayı istiyorsan ben ne yapayım dedi. Bir bile alamayacak o kâğıda hoca işi çakmış yine 5 vermişti…Benim yazdığım kâğıt 10 alması gerekirken arkadaşıma 7 verdi. Yani kağıtlar değil isimler not almıştı. Buna benzer çok hadiseler yaşamıştık, özellikle Milli Güvenlik Hocası Binbaşının bizi mahvettiği anı hiç unutmam. Lise ikiydi. Resmen bize küfretti, hanginiz hanginizden yazdınız kalkın ulan tahtaya dedi, kalktık tahtayı ikiye böldük aynı soruları sordu yazılı tahtaya yaptık ben hepsini yaptım arkadaşım maalesef hiç yapamadı, bana geç ulan yerine bir daha kağıdına sahip ol dedi sinkafla yolladı. Ama arkadaşıma sağlı sollu iyi vurmuştu…
Bu arkadaşım çok değerli bir dostumdu ve hala öyle, evlerinde kaldım babasının ekmeğini yedim o bize gelir giderdi. Okul biter bitmez İmam oldu ve geçen yıl emekli oldu. Kur’an okuması iyiydi dürüstü, kimseye karışmazdı. Ancak şunu ifade etmeliyim ki ticareti çok iyi yapardı hep kafası ordaydı, ondan derslerle hiç ilgisi yoktu. Ben de o yönünden dolayı derslerine hep müdahale ettim. O dönemde Kilis’ten Mardin’den ucuz mallar alıp getirirdim o da caddede bir yer açar satardı ve birlikte para kazanırdık. Şimdi de Ticaret yapıyor ve aile boyu ticarete girdiler. Allah sağlık sıhhat ve afiyet versin Üç evladı oldu üçü ’de hafız şu an…
Diyeceksiniz ki bu kadar anlattın bir de simini verseydin işte onu yapmayacağım bu kadar anlatımlarımdan dolayı inşallah bize hakkını helal eder. Deprem’de Evi yıkıldı kendileri şükür sağlar. Bir adaletsiz hocanın yaptığı haksız uygulamadan dolayı o arkadaşa önyargılı olsaydım bugün devam eden 40 yıllık dostluğumuz olmayacaktı. Ondan dolayı birine olan tutumunuz sizi genellemeye götürmesin, düşman bildiğiniz insanların yakınları sizin dostunuz olabilir. Önyargıları yıkarak herkesi olduğu gibi kendisiyle ele almak gerektiğini bu hayatımda çok iyi anlamıştım…Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki en samimi ve sevdiğim az sınırlı sayıdaki dostlarımdan birinin hem olumlu hem olumsuz yansıyan geçmişini sizinle paylaştım. Maksadım burada o arkadaşımın durumunu anlatmak değil hayatımızdaki olumsuzlukların bazen farkında olmadan bizleri nelerle karşı karşıya getireceğini biz bilmiyoruz. Ondan dolayı yaşarken tüm karanlıklarımızı bir tarafa bırakarak güneş gibi doğarsak inanıyorum ki, o güzellikler bizim peşimizi hiç bırakmayacaktır.
Başka bürgün başka bir anımızı paylaşmak dileğiyle, selam saygı muhabbet ve iyilik dileklerimle kalın sağlıcakla….
Erol KEKEÇ/02.07.2023/Namazgah/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.