- 174 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Daha iyisiyle karşılaşmak!
Sosyal medyada zaman öldürüyoruz vakit buldukça. Ben de bazı sitelerde farklı fikirleri okumayı seviyorum açıkçası. Ünlü insanların hayatlarını değil benim gibi sıradan, bir karakter kuşanmış kişilerin uç fikirlerini okudukça aydınlanıyorum diyebilirim. Size benzeyen insanları takip ederseniz bir hayat fikri oluşturamazsınız. Zıt kutupları da takip edebilmeniz önemli. Milyarlarca insan ne çeşit düşünceler vardır inanılmayacak kadar.
Geçenlerde olması gerekenden çok erken uyandım saat 4.30’du. Bir kahve yaptım ve o düzenli vakit geçirdiğim siteyi açtım. Uygun bir başlık arıyordum okunacak derken bir başlığa gözüm çarptı. Başlığın adı “Evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak” idi. Bu başlık oldukça canımı sıktı nedense. Kendimi sevilmeyen, sayılmayan bir eş olarak gördüm bir an. Tuhaf bir başlıktı ve beni düşüncelere itti. Bazı insanlar zorunluluktan ve yaşı geçmeden evlenmek istiyor bu doğrudur. Bütün evlilikler aşk evliliği olmuyor bu da mümkün. Ama evlilik bir bağ değil midir? Bir mühür değil midir?
Bu başlık açıldığına göre böyle düşüncelerin çoğunlukta olduğu fikri beni dehşete sürüklüyordu neredeyse. İnsan hayatını paylaştığı, birlikte yol aldığı, aynı yastığa baş koyduğu birinden ziyade başkalarına alıcı gözlerle bakabilir miydi? Bu adam ya da kadın benim eşimden daha iyi diyebilir miydi? Diyebiliyormuş.
Ha keza geçenlerde bir video izlemiştim. Hemen başlığı okuduğumda o geldi aklıma. Nevra Serezli rahmetli Metin Serezli için onun sesini duyduğumda heyecanlanırdım her zaman, gördüğümde içim içime sığmazdı minvalinde şeyler söylemişti. Doğrusu bu değil miydi diye düşündüm. Günümüzde evlilikler uzun süreli olmuyor. Ama evliyken başkasına alıcı gözle bakmak çok sıkıntılı bir durummuş gibi geliyor. Sıkıntılı bir dönemimde işten ayrılacakken birinin bana söylediği “İş işteyken, eş evliyken bulunur” Bu doğru olabilir miydi? Belki iş kısmında haklıydı ya diğeri?
Başlığa benim gibi düşünenler de yazmıştı, onların sayısı da az değildi. Dönem kötü diyecek halim yok. Hep böyleydi bu işler çünkü. 20 sene önce “Sex and the city” vardı. Ondan önce pembe diziler, ondan önce "Dallas" falan vardı. Bu ilişkiler hep böyleydi açıkçası. Sadece neden rasyonel bakamıyoruz biraz da olsa diye düşündüm.
Evlenip yuva kurduysan, eğer ki mutsuzsan ayrılıp yeni arayışlara o zaman bakman gerekmez miydi? Diyeceksiniz bazılarımız ayrılamıyoruz, durumlar imkan vermiyor. Aşk yoksa, sevgi, sevgi yoksa saygı da mı yoktur? Kimse kendini bu durumlara düşürmemeli. Kimse mükemmelliği aramamalı çünkü böyle bir şey yok. Sınırlı varlıklarız ve sınırlı hiçbir şey mükemmel olamaz. Evliyken başka birinin eşinden daha iyi olduğunu düşündün diyelim. Ayrılıp onunla evlendin, bir süre sonra ondan da iyi biri çıkacaktır karşına. Yine boşanacak mısın? Böyle bir kısır döngüye hapsolmak! Ne zor durumlar bunlar.
Neyse ama bu bakış açısı hoşuma gitmedi hiç. Mükemmeli bulma uğruna bir yuvayı dağıtma fikri. Ölümsüzlüğü aramak gibi bir şey. Hayatını hiç uğruna heba eder insan. Çünkü mükemmel diye bir şey yok işte. Bir insanla tam anlamıyla uyuşamazsınız, ikizler bile aynı düşünmez bazen. Kavgalar olacaktır, tartışmalar olacaktır, küslükler olacaktır. Ama saygı ve sevgi de olacaktır aşk her zaman olmasa bile, ya da bir gün bitse bile.
Saygıyı yitirmemek önemli, yitirdin diyelim işte o zaman düzeni bozup, yeni bir sayfa açmak lazım. Ben demiyorum herkes aşık olduğuyla evlensin. Ama biriyle evleniyorsan da karşılıklı güven olması lazım. Öyle magazinsel evlilikler gibi bir haftalık bir aylık evlilikler olacağına, iyice düşünülüp, taşınılmalı. İmzayı attıktan sonra kimseye alıcı gözlerle bakmamalı.
Öyle işte…
YORUMLAR
Çok sağduyulu bir yazı hemfikirim bu konuda ama amaa öyle evlilikler var ki adam ya da kadın eşini cepte keklik gördüğü zaman sanki onun üzerinde her hakkı mahfuzdur yazısı var gibi harcıyorlar birbirini bu durum da eğer ayrılma imkani varsa ayrılmak en iyisi.
Ya da evliliği kurtarmak için çaba etmeli her ikisi tek taraflı mümkün olamıyor çünkü.
Bunun için gerekse bir danışmana gitmeli ve evliliği yürütme konusunda eşler ehilleşmeli.
Evlilik aynı bir bebeğin doğduğu günden beri nasıl ihtimamla büyütülüyorsa aynı özenle duygusal yönden her gün sevgiyle beslenip büyütülmeli malesef bu konuda çok eğitimsiz kaldık herkes atasından gördüğünü satmaya çalışıyor, erkek gurur abidesi kadınsa her istediğim olsun diyor.
Birbirine emek vermek yerine günümüzde insan harcamak o kadar kolay oldu ki ne erkek kadını ne kadın erkeği takmıyor çünkü dışarda göze cazip görünen faktörler tiyatrosunu oynuyor.
Seçim elbette çok önemli ama her iki tarafta evliliğin kutsallığının bilincinde olursa çok aşık olmasa da o evliliği yürütmeye çalışır önem vermeyenler de sürekli gözü dışarda daha iyisine bakar durur ve bir sürü geri dönüşü imkansız hatalar yapar.
Kendimden örnekle ben 34 yıl aşık olmadığım eşimle evliliğini yürütmek çabasıyla her türlü fedakarlığı yapmaya çalışmış biri olarak belki gençliğimi boş şeylere harcadığımı düşünsemde bir çok iyi kötü günler tartışmalar yaşasamda, zaman zaman yine de insanın eşinden daha iyisi olduğunu düşünmüyorum en çok eşi düşünüyor insanı o da her türlü fedakarlığı sizin için yapıyor canı ile cebelleşirken dahi ( o ara covitten rahatsız ben de öksürüyorum) çocuklar anneniz benden iyi değil dikkat edin diyor ve bir hafta sonra kaybediyorum. Eşime bakmak zorunda hissettiğim için ne evden gidebildim ne kendimi düşündüm yani onun için ölümü göze aldım defalarca...
Şöyle bir göz atar çok yazı okumam aslında ama bana hitap edince yazdırdı yazınız yine bana.
Kutluyorum saygıyla...