- 392 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
‘’VUSLATA ERMEK, ERMEYİ BEKLEMEK’’
‘’VUSLATA ERMEK, ERMEYİ BEKLEMEK’’
Öyle şeyler var ki, bizi sabırsızlaştıran aynı zamanda bekleten, öyle zamanlar varki hiç geçmeyen. Ama hepsinin neticesi beklemeye çıkıyor.
Beklemek zor olduğu kadar güzel şeylere de sebep oluyor. Birkaç gün önce yeğenlerim haris birisinin saldırısına maruz kalarak yaralandılar. Koştuk gittik ama acı bir durumla karşılaştık. kardeşimin sabırsızlığını ümitsizliğini görünce beklemek gerektiğini neticesinin güzel olması için dua etmesi gerektiğini izah etmeye çalıştım. Ama anne acısı beni duymadı bile diye düşünmüştüm. Birkaç gün sonra sabrın ve beklemenin güzel sonuçları olduğunu görünce abi sen haklı çıktın dedi, benimde biraz yüzüm güldü. Ben şunu anladım: Tefekkür ve sabır ile beklemenin güzel bir ibadet olduğunu düşünüyorum.
Kırmızı ışığın sönüp yeşilin yanmasını beklemek, acil durumlarda telefon ettiğin kişinin telefonu açmasını beklemek. Bilgisayarın geç açılmasını beklemek, Bazı toprağa atılan tohumun filizlenmesini beklemek, çiçek tomurcuğunun pembe pembe açmasını beklemek güzel bir şey bence .Mesela dokuz ay sonra doğacak bebeği beklemek, çok sevdiğin kişinin yolunu beklemek, hacıdan gelecek yakınını beklemek. Torun sevgisinin baskın olduğu zamanlarda zamanı iple hızla çekercesine gelmesini beklemek. Hepsinin bir güzellik taşıdığını bekleyip görmek çok güzel olsa gerek. Bir gün bir kişi oturmuş Allah’a dua ediyor. Bir türlü isteği hasıl olmuyor. Yine bir gün bir başka kişi huzura geliyor, fakat isteği hemen hasıl oluyor. Hızır’ın merakına mucip oluyor. Yarabbi bu ne hikmettir: Sana kullukta noksanı olmayan kuluna; Günlerce isteğini vermedin, ama sana kulluk görevini bile yapmayan kulunun isteğini anında verdin demiş .Ya hızır o kulumu çok seviyorum biraz daha kapımda beklemesini istediğim için vermedim ,ama öbürünün isteğini hemen verdim ki, hemen gitsin. Demekki beklemenin birde inanç yönü var.
Günümüzde göz kamaştırıcı bir hızlı yaşama maruz kalan insanlarda sabır olmadığı gibi beklemek gibi bir olaya tahammülleri de kalmamış. Bekleyenin hakir görüldüğü ve ahmak sayıldığı bir zamanda yaşıyoruz ne yazık ki. Stres, sıkıntı, doyumsuzluk, mutsuzluk yazgımızmış gibi geldi bir an. “Sabır” kelimesinin modern dünyanın kalbinden el etek çekişini izlerken konuyu gündeme taşımak istedim. Belkide bu konuyu bir nebze düşünüpte beklemeyi seçenler olur diye.
Her karşılaştığımız işimiz hemen oluversin, emek harcamadan geliversin önümüze. Zahmetsizce masrafsızca kimin hakkının gasp edildiği düşünülmeden oluversin diyoruz. haksız ve hukuksuz olsun, ama yeter ki herkesin istediği olsun… “Sevdim” diyen sevdiğine zulmetse olur mu? Olmaz elbet! Zahmetsiz sevda yürekte durmaz. Bir meyveyi dalından koparmanın yolu sabırdan, yağmurdan, güneşten, zamandan geçer. Yaşam şeklimiz hıza ve öfkeye dönüşürse bize ne getireceğini bilemeyiz. Masum kalktığımız bir sabahın akşamında başımıza hangi felaketleri getireceğini bilemeyiz. Sağlıklı bindiğimiz arabamızdan hangi hastalıkla ineceğimizi kestiremeyiz. Öfke bizi serseri kurşuna dönüştürür. Serseri kurşunun nerden ve kimden geldiğini bilemeyiz öfkenin de bizi nereye götüreceğini neye maruz bırakacağını da bilemeyiz. Alelacele girdiği birinin hayatından, onun tek bir mesajıyla çıkacak. Ömür bitmez gibi gelecek, bir sevda yetmeyecek bir kalbe. Gönül çiçek çiçek daldan dala gezecek. Aklın ulaştığı her yere ayaklar da ulaşmaya kalkınca güç yetmeyecek, karamsarlık ve öfke kabaracak, serseri mayın gibi dolanıp duracağız. Halbuki beklemeyi ve sabrı öğrensek; Beklemek taze simit gibi buram buram tütecektir.
Zaman bulunmaz Hint kumaşı mı derler evet zaman elimizde bulunmayan bir Hint kumaşı gibidir. Bu kadar dünyalının çoğu dünyadan bekliyor muradını. Yok mu aralarında ahiretten umanlar? Burada kavuşmak istiyorlar servete, rahata, mutluluğa... Ötenin, ötesi yok hayallerinde. Sadece “Olacak olan ne varsa burada olsun!” diyorlar. Aslında en derin hakikat olarak çıkardığım sonuç şu ki, acele, zahmetsiz ve hesapsızca cenneti istiyorlar. Varı yoğu bilmez, arsız ve inatçı bir çocuk gibi cenneti istiyorlar. Bir dünya var cennetle aramızda, aşılacak engeller var, ama hiçbir şey yokmuş gibi hâlâ cenneti istiyorlar. Mutluluğu basit şeylerde aramıyoruz ,hep ötelerde ve zorlarda arıyoruz onuda elde etmek zor olduğu için mutlu olamıyoruz. Derdimiz dünyalıklar, dünyadakiler, ’’Derdi sadece dünya olanın, dünya kadar derdi olur’ ’Allah böyle buyuruyor. İnsan mutluluğu, sağlığı, itibarı, zenginliği hak eder zaten. İğneyi samanlıkta kaybetmişiz ve orada arıyoruz. Kusursuz, kesintisiz zevk ve eğlence cennete özgü ise, önce o kesintisizi elde edebilmek için dünyadan geçmek ve hak edene kadar beklemek gerekiyor.
Ne demeli insan yani? “Kahır mı çekeyim?” desin, “Sefil mi olayım?” desin? Demesin, demesin tabiî, ama “Sabır!” deyip biraz ertelesin ve beklesin.
Dünya kuruldu kurulalı murat alan olmamış hep gelen gitmiş. Elbette şu an yaşayanlarda murat almadan gidecek bu böyle biline. Biz bu dünyaya zevki sefa için gelmedik sabrı öğrenmek beklemek ve sınava alınmak için geldik. Kazanıp gidemez isek hayatında, zamanında bir anlamı kalmayacak bu böyle biline. Mademki mükafat var ,mücazat var, hızlı yaşamı terkedip sınava hazırlanıp kazanarak beklemek. Şair ne buyurmuş ’’Aldadı dünya aldadı, altında vardır zehir ,üstünde var bal dadı’’
En güzeli Allah dostlarına ve Allah Resulünde ‘’VUSLAT’’A ERMEK, ERMEYİ BEKLEMEK, o günün mutlaka geleceğini bilmek, bu bilinç ile yaşamak ve sabretmek. Kavuşma gününün bir gün mutlaka geleceğini bilerek beklemek en güzeli hasılı kelam.
=======================AR===========================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.