- 374 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Karanlık Karakterlerle Dans
Gün uyanıryordu, griyle sarmaş dolaş olan sokaklardan akan rüzgar penceremin perdelerini şişirip odama doluyordu. Pencerenin camından akan damlalar bir gün önceki çaresizce akan göz yaşlarımı aklıma getirdiği için yanaklarımda kuruyan tuzlu birikintiye dokundum. İniltiyle yorganın içine gizlenip yalnızlığıma gömülürken bir yandan da içimdeki camdan kafese çarpıp dönen kelebeklerin kanat çırpışlarını duyumsuyordum. Biliyordum bana en yakın içimde yaşayan o tatlı çocuksu hallerimdi. Neşem belirsiz bir kaynaktan taşıp dünyanın karanlık yüzeyinde kuruyordu. Çok önceleri anlayamazdım neden bu çorak, tatsız, taştan lokmaları cilalayıp yutan ruhsuz karakterler güçlü. Ama şimdi anlıyorum dünya iyi insanların maskelerle gezmesi ve kurt sofralarına yem olmamak için gizlenmesi gereken tehlikeli bir mekandı. Ben maskesiz çıktığımdan olsa gerek bu kadar ağır sızılar hissettim. Yalnızdık kalabalık içinde. Ayağımız bir taşa çarpsa hafif sendelesek sırtımıza saplanacak sivriltilmiş dişler arasında parçalanıp yok olacaktık. Peki sonrası? Ya sevgi, aşk, saygı, samimiyet?.. O bambaşka bir dünya ama bu dünyada olmadığı sadece ön gösterimine bilet alabildiğimiz kısacık umutluluk haliydi. Yalanın zehirli sarmaşığıydı ve bu yalana inananın yok olduğu afyonlanmış bir gri duygu haliydi.
Acı gelecek ama dünyamız karanlık, sokakları lambalarla aydınlatılan maddi kaygıların arttığı ve açgözlülüğün her geçen saniye acımasızlaştığı bir canavar.
Değişime ayak uydurmak ya anlayıp maske takmak ya da maskesiz, koşulsuz kötü olmaktı. Çok insanla yola çıkmış ve çok yenilgiler almış, gözyaşları dökmüştüm. Çok fazla ihanete uğramış biri olarak belki bu acıların uyanışa eşlik edecek olan yeni yaratım süreci olduğunu kabullendim.
İşin özeti değişimle dans etmek. En başlarda ayaklarına basar canını acıtır ama zamanla dans etmeyi öğrenirsin...