- 142 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAREM.
HAREM NEDİR?
Osmanlı Tarihinin en çok tartışılan konuları arasındadır Padişahın aile hayatı veya Harem. Bazı yazarlar tarafından padişahların harem hayatları ve eşleri ile olan münasebetleri sefahat ve gayr-ı meşru tarzda bir eğlence hayatı gibi takdim edilmekte, bilgiden yoksun gerçeğinin tam aksi yansıtılmaya çalışılmaktadır. Bu tip yazarların dayandıkları noktalar genelde Avrupalı gözlemcilerin, gezginlerin veya düşünürlerin hayal ürünü eserleridir.
Tamamıyla Avrupalıların gözlerinden, kulaktan dolma hikâyelerden esinlenerek kafalarında canlandırdıkları Harem tasvirleri öylesine abartılmıştır ki; yağlı boya resimlere, romanlara, tiyatro yapıtlarına gerçeğinden çok uzak bir şekilde konu olmuştur. Bundan dolayıdır ki; bir padişahın hanımını konu eden ve cinsel fanteziler üzerine kurulu romanlar daha fazla talep görmektedir. Tarihini dizi filmlerden, cinsel fantezi içerikli harem romanlarından, ünlü ressamların yağlı boya tablolarından öğrenmeye çalışanlar büyük yanılgıya düşmekte, gerçeğinden uzak bilgilerle aydınlanmaya çalışmaktadırlar.
Oysa meseleyi ciddi ve ilmi bir biçimde ele alan yerli yabancı tarihçiler, tamamıyla belgelere dayanan araştırmacı yazarlar ve ilim adamları harem sakinlerinin yaşantısına, haremin nasıl işlediğine dair pek az bilginin mevcut olduğuna vakıftırlar. Harem; isminin de gereği gibi yabancıların gözlerinden gizlenerek Batılıların düşündüğü misalde Osmanlı Sarayı’nda bir ”Yasak Şehirdir. Haremin içindeki hayat, konuşmalar ve işleyiş asla tam olarak dışarı yansımamış, haremde yaşayanlarla beraber bir sır olarak mezara gitmiştir.
HAREM NEDİR?
Harem; girilmesi yasak yer anlamına gelir. Genellikle ev reisinin kadınları, cariyeleri ve çocuklarıyla yaşadığı yer demektir. Haremin asıl adı ise Dar’üs-saade’dir. Anlamı ise Saadet Evi demektir. Osmanlı Sarayı’ndaki Harem ise padişahın annesi, eşleri, cariyeleri ve çocuklarının yaşadığı, hayatlarını idame ettirdikleri yerdir. Batılı kaynaklarda yer aldığı gibi Harem, binlerce cariyenin olduğu, cariyelerin çıplak bir şekilde dolaştığı ve padişahın içeri girip istediği cariye ile gayr-ı meşru hayat yaşadığı bir yer değildir. Çünkü bu tarz bir yaşam hem Müslüman ahlakına hem de imlamdaki cariye hukukuna tamamıyla aykırıdır.
CARİYELİK VE KÖLELİK
Kölelik meselesi tarihin en eski devirlerine kadar uzanır. Eski çağın büyük şehirlerinde esir pazarları vardı. Esirler buralarda satılırlardı. Eski Mezopotamya, Yunanistan, Roma ve Mısır’da hemen hemen bütün işler esirler, köleler tarafından yapılırdı. İslamiyet’ten önce Araplarda esir ticareti ile uğraşırlardı. İslamiyet geldiğinde kölelik kaldırılmamış onlara hak tanınmıştı. Kur’an-ı Kerim’de kölelerin hukukunu belirleyen ayetler vardır.
İslam da kölelik, harp halinin tabii bir neticesi sayılan hukuki bir durumdur. Bizzat harbe katılanlar ve teşvik edenler, esir alınınca, iki çeşit muameleden birisinin yapılması hakkında devlet başkanına (halifeye) yetki tanınmıştır. Bunlar da, ya öldürülür veya köle yapılır. Mal karşılığında salıvermek kaldırılmıştır. Harbe katılmamış ve teşvikte de bulunmamış yaşlılar, kadınlar, çocuklar ve din adamları öldürülmezler. Çocuk annesinden ayrılmazdı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.